Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Toplumun kıyısındakiler…

Toplumun kıyısındakiler…

Kurban Bayramı günlerini nihayet geride bıraktık. Cenab-ı Hakk, hepimizi nicelerine kavuştursun inşaallah.

Bu sene Kurban Bayramı üzerine medya tarafından epey gürültü koparıldı yine. Ama sanki, bu sene çıkarılan gürültüler önceki senelere nazaran biraz daha azdı.

Geçtiğimiz yıllarda, Kurban Bayramı günlerinde tartışmalar daha yoğun yaşanır ve aklı eren-ermeyen herkes, kurban hususunda ahkam kesmek için hemen her fırsatı kullanırdı.

Gazeteler ve televizyonlar günler öncesinden hazırlıklara başlar ve kurban üzerine aykırı söz söyleme potansiyeli taşıyan hemen herkesle röportajlar yapıp, onların katıldığı açık oturumlar düzenlerlerdi.

Gerek röportajlarda ve gerekse açık oturumlarda temel esas, katılanların bilinenlere ters şeyler söylemeleriydi.

Bin dört yüz küsur yıldır bilinen, uygulanan kurbanla ilgili esasları kıyısından köşesinden, hatta mümkünse temelinden yıkma gayreti, canla başla sürdürülürdü.

Böylelikle hem ‘reyting’ alınır ve hem de bir tür vazife yerine getirilmiş olunurdu herhalde.

‘Kurban olarak tavuk bile kesilebileceği’nden tutun, ‘Aslında İslâm’da Kurban olmadığı’na, hatta ‘kurban kesmek yerine, bedelinin hayır için harcanabileceği’ne kadar, akla ziyan binbir türlü saçmalığı dinlemek mecburiyetinde kalırdık bizler de.

İşin ilginç tarafı, kurban üzerine nutuk atmaya meraklı zevatın çoğu da, kurbanla alakasız insanlardan oluşurdu.

Bereket, insanımız konuşulanları dinlese de dinlemese de, doğru olanı yapmanın bir yolunu bulur ve laf olsun torba dolsun nevinden saçmalamalara da güler geçerdi…

Bu sene Kurban üzerine fazla aykırı ahkam dinlemedik bereket. Ama hiç değilse insanımızın bir bölümünü vaz geçirmeyi hedef alan gayretler de yok değildi.

Bu Milletin içinden çıkmış olsalar da, bir şekilde toplumun kıyısında kalmış bazı insanlar, ellerinde tuttukları köşelerden milyonlarca insanın ibadetlerini dillerine dolayıp, mümkün olduğu kadar zorlaştırmak için ellerinden geleni yaptılar yine de.

Ve biz, bu ülkede yaşayan insanlar, aydınlarımızın, daha doğrusu aydın geçinenlerimizin kendi toplumlarına ne kadar fransız olduklarını, bir kez daha anlamış olduk.

Ülke sathında yüz binlerce kurban kesileceği ve mevcut tesislerin talebe cevap vermesinin imkan dahilinde olmadığı, yer yer hoşa gitmeyen manzalaraların yaşanacağı, ta baştan zaten biliniyordu.

Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkenin yaygın medyasının gazeteci ve televizyoncuları, -tatile çıkmayanları tabii- adeta sürek avına çıkmışlardı.

Nerelerde kurban kesiliyor, nerede bir hayvan kaçtı, nerede kurban keserken kendisini yaralayan var; bütün suç delilleri(!) kameralar tarafından tesbit edilip, günler boyu Milletimizin gözüne gözüne sokuldu.

Kurban Bayramı geldiğinde, hepsi birden vejetaryen olmaya karar verdiklerinden ya da biftek, pirzola, köfte, kebap gibi yiyeceklerin bahçede yetiştiğini zannettiklerinden olacak, kurban kesimini bir tür vahşet(!) olarak niteleyen ve bu vesile ile oluşan görüntülerin bilhassa çocuklara zarar verdiğini iddia edenlerin; çocukların seyrettiği ana haber bültenlerini, okudukları gazeteleri bu görüntülerle doldurmaları, ciddi şekilde garipti doğrusu…

‘Şuyuu vukuundan beterdir’ sözünü bilmiyor olsalar bile, yayınladıkları görüntülerin insanlar, bilhassa çocuklar üzerinde ne gibi bir travmaya yol açacağını hesaplamadan, kurban kesimini yerinde denetlemek(!) için ülkemize gelmiş bulunan Avrupa Birliği heyetine mümkün olduğu kadar çok delil vermek niyetinde idiler anlaşılan.

Önümüzdeki Kurban Bayramına kadar, medyamızın köşe başlarını tutanların biraz ders çalışmalarını, en azından Kurban konusunda kendilerini biraz daha geliştirmelerini bekliyoruz.

Kurban hususunda, Milletimizin sıradan bir ferdi kadar bilgi sahibi olma imkanı bulurlarsa, söylediklerinin bir anlamı olur ve kim bilir, belki işe bile yarar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi