Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Haberi Vakit verir... Diğerleri peşinden gelir!

Haberi Vakit verir... Diğerleri peşinden gelir!

İtiraf edelim ki, ilk zamanlar herhangi bir “kasıt” düşünmüyor; “Ne yapalım, adamlar başka türlü nasıl ifade etsinler” diyerek, onlara hak bile veriyorduk. Ama, sonradan anladık ki, “Vakit” hakkında “bilinçli bir yıpratma kampanyası” yürütüyorlar... “Vakit’in ismi”ni özellikle telâffuz ediyorlar ki, “aşağılık bir hadise” ile Vakit’in ismi yan yana gelsin ve “Vakit’e gösterilen ilgi” azalsın!..
Dediğimiz gibi;
Olayın, “manşet”lere taşındığı, televizyonlarda “ilk haber” olduğu zamanlar, bu tavrın “bilinçli bir kampanyanın ürünü” olduğunu hiç düşünmemiştik... Ancak aradan geçen süreçte “Vakit” ismine özellikle “vurgu” yapılması; hem kafalarımızı karıştırmaya, hem de midelerimizi bulandırmaya başlamıştı ki, son gelişmeler, “midemizin bulanması”nı haklı gösterecek kanıt niteliğindeydi... En iyisi mi, biz olayları aktaralım, hükmü siz verin...

ÜZMEZ ÜZERİNDEN VAKİT’E SALDIRI!
Önce olayı aktaralım: Malûm, bu gazete “cinsel taciz iddiası”nın gündeme gelmesinden bu yana Hüseyin Üzmez’le olan ilişkisini dondurmuş ve o günden bu yana da bir tek yazısını yayınlamamıştır!.. Sadece bununla da yetinmemiş, “Üzmez’in adının karıştığı” olayı; “tasvip etmediğini” bütün dünyaya deklâre etmiştir!.. Hem de, olduğuna veya olmadığına hiç bakmadan!..
Peki, “kartel medyası” ne yapmıştır?..
Üzmez’in adının karıştığı “cinsel taciz” iddiasından önce, onu ekranlara çıkarıp, isminin altına da, “gazeteci-yazar” yazan televizyonlar, “cinsel taciz” iddialarından sonra her ne hikmetse, birden bire “Vakit yazarı... Dinci Vakit yazarı” demeye başladılar!..
Bu, uzun süre devam etti...
Hem de;
Bu gazete “olayı tasvip etmediğini” açıkça deklâre etmesine ve “Hüseyin Üzmez’e tam 7 aydır yazı yazdırmamasına” rağmen!..
Önceki gün baktık;
Belki “kadınlara” değil ama “yasalara tecavüz” eden, yasalardan da öte “insanların hakları”nı hiçe sayan bir “patron”un gazetesi, Hüseyin Üzmez’le ilgili bir röportajda, yine “Vakit yazarı” ifadesini kullanmış!.. Diğerlerinin de, “fırsat bulduklarında” hep yaptıkları gibi!..
Söyleyin Allah aşkına;
Hüseyin Üzmez, bu gazetede “7 aydır yazı yazmadığı” halde, hâlâ niye “Vakit yazarı” olarak lânse edilir?..
Bir “kuyruk acısı” mıdır bu, yoksa bir “cehalet” mi?..
Ya da “hınç”tan kaynaklanan bir “öç” alma duygusu, “linç” etme çabası mı?..
Sebep, her ne olursa olsun, artık kesin olan bir şey var ki; ortada “Vakit’i yıpratmayı” amaçlayan “bilinçli bir kampanya” vardır!..
Özellikle de “kartel cenahı”nda!..

HAFTAYA DAMGASINI VURAN OLAY!
Geçen hafta, bir başka olayla, bir defa daha gördük bunu...
Dediğimiz gibi;
Hüseyin Üzmez’i; “7 aydır bu gazetede yazmadığı” halde, hâlâ “Vakit yazarı” olarak lânse eden gazeteler, “Vakit’in gündeme getirdiği” ve geçen haftaya damgasını vuran bir olayı kamuoyuna aktarırlarken, ne gariptir ki, “Vakit” adını ağızlarına hiç almadılar!..
Olayı biliyorsunuz...
Muhabirimiz Hakan Gündüz, geçtiğimiz Cumartesi günü, “haftaya damgasını vuran” bir habere imza attı...
Kupürden de gördüğünüz gibi, 13 Aralık 2008 tarihli Vakit’in manşetinde “Garih cinayetinde şok gelişme” başlığı ile verilen haberin özü ve özeti şöyleydi:
“Ergenekon terör örgütü sanığı Doç. Dr. Ümit Sayın’ın üniversitedeki odasında Garih cinayetine ilişkin önemli belgeler ele geçirilmesinin ardından, soruşturmayı yürüten savcıya Garih cinayeti ile ilgili çok önemli bir başvuru daha yapıldığı ortaya çıktı.
Alarko Holding eski İthalat Koordinatörü Doğan Kasadolu’nun Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Ağır Ceza Savcılığı’na dilekçe ile başvurarak, Garih ailesinde cinayetin işlendiği günün hemen ertesinde yaşanan ilginç olaylar hakkında bilgi verdiği belirlendi.
Doğan Kasadolu’nun, savcılığa verdiği dilekçede, ‘Garih’in damadı Doron’un; kendisine, olayın yaşandığı gün oğlu Tal Herzikowitz’in kaçırıldığını, ardından kendisine ulaşan bazı kişilerin bu işin üzerine gidilirse cinayeti 14 yaşındaki bu çocuğun gerçekleştirdiğinin açıklanacağına dair gözdağı verildiğini’ söylediği belirtildi.”
“7 yıllık sır”ı ortaya çıkaran Hakan Gündüz’ün bu haberi, aynı günkü “internet siteleri”nde de geniş yer buldu.
Hakan Gündüz, tam bir ilgi odağı olmuştu... Bütün “gazeteler”den ve “televizyon”lardan aranıyor ve “haberin kaynağına ulaşmaları” için kendilerine yardımcı olmalarını istiyorlardı!.
Hakan Gündüz ise, “Bu, benim haberim” diye kasılmak yerine; “Bu, Türkiye’nin meselesi” diye düşünüyor ve herkesin “Garih cinayeti”ne eğilmesini sağlamak için, telefon edenlere yardımcı oluyordu!..

HABERİ AL, VAKİT’İ ES GEÇ!
Bu yardımlar sonrasıdır ki; dünkü, yani Pazar günkü birçok gazete “Garih cinayeti”ne eğiliyor ve “kuşku”ları dile getiriyorlardı!..
Tabiî, “Vakit’in haberi”ni aynen alarak!..
Oysa Vakit, dün sizlerin de okuduğu gibi, “bir adım daha” atıyor ve olayla ilgili kısa bir hatırlatmada bulunduktan sonra “13 soru”yu gündeme getiriyordu.
Olayı biliyorsunuz;
Musevi işadamı Üzeyir Garih, 7 yıl önce Eyüp Mezarlığı’nda gerçekleştirilen bir saldırı sonucu öldürülmüştü. Vücuduna 11 bıçak darbesi isabet eden Garih’in öldürülmesi olayı ile ilgili açılan davada katil zanlısı Yener Yermez, yaklaşık 1 yıl gibi kısa zamanda tamamlanan bir yargılama sonucu 8 Kasım 2002 günü müebbet hapse mahkûm edilmişti!..
Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına göre cinayet gasp ve adam öldürmeye yönelik bir saldırıydı ve örgütsel yönü yoktu. Müebbet hapse mahkûm olan Yener Yermez, hâlâ Sincan Cezaevi’nde cezasını çekiyor. Ceza, Yargıtay’ca da onanmış ve kesinleşmişti ama dosyada aydınlatılamayan birçok soru işaretinin bulunması, kararın ne kadar adaletli olduğu noktasında kafaları karıştırıyordu.
Yener Yermez’in avukatına göre, olaydaki çok önemli soru işaretlerinin üzerine gidilseydi, adi bir cinayet işi değil, örgütlü bir iş olduğu anlaşılacaktı. Dosyada, hukukçu olmayan bir kişinin bile kolaylıkla görebileceği cinsten soru işaretleri sırıtıyordu... Peki soruşturma ve mahkeme aşamasında aydınlatılamayan, fakat hâlâ sırıtan bu soru işaretleri nelerdi?..
Hakan Gündüz, işte bu “ön bilgi”lerin ardından “13 soru”yu peş peşe sıralıyor ve bir anlamda “karanlığa ışık” tutuyordu!..
Hem de, hiçbir “kıskançlık krizi”ne girmeden!..
Peki, refikimiz olan bazı gazeteler ve bazı internet siteleri ne yapıyordu?.. Hiçbir “utanma, sıkılma” emaresi göstermeden “Hakan Gündüz’ün haberi”ni kelimesi kelimesine “aynen” alıyorlar ve “kendi imzalarını” atıyorlardı!..
Dahası; “dünyadan ve olaylardan kopuk” bazı internet siteleri de, “olaydan bir gün sonra uyanmış olma”nın acûllüğü ve mahmurluğu ile olsa gerek, “Vakit’in haberi”ni değil, “suyunun suyu”nu kaynak gösteriyorlardı!..

KISKANÇLIK MI, HINÇ VE ÖFKE Mİ?
Tabiî, bunun bir önemi yoktu... Çünkü, Vakit’in haberi “1 gün önce” yayınlanmış, diğer gazeteler 1 gün sonra Vakit’in peşine takılmışlardı!.. Bu da, “yazılı kayıt” altına alınmış ve “tarihe not” düşülmüştü.
Dolayısıyla, kim ne yapmaya çalışırsa çalışsın, “gerçekleri değiştirmeleri” mümkün değildi!..
Buna rağmen, “itiraz” ediyorduk... Bir “zihniyet”e itiraz ediyorduk.
“Vakit’e ilgi duyulmasını” sağlayacak bir olayda, “Vakit’in adı”nı ağızlarına almayanlar, “olumsuz” bir örnekte, hemen Vakit’i ön plâna çıkarıyorlardı... Hem de, “Vakit’in hiçbir ilgisi olmamasına” rağmen!..
İşte bu durum, midemizi bulandırıyor.
İstedik ki, “Vakit ailesi”nin siz değerli okurları, “çifte standardı” da aşan bu “medya puştluğu”nu göresiniz!..
Göresiniz ve karar veresiniz: Burada bir “kıskançlık” mı vardır, yoksa “bilinçli bir yok sayma” mı?..
Belki, her ikisi de var ama kesinlikle “dürüstlük” ve “iyiniyet” yok!..
En azından bunu bilmenizi istedik...
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi