Hasan Aksay

Hasan Aksay

Fark küçük, yanlış büyük

Fark küçük, yanlış büyük

İfade ettiği anlam yönü önemli bir dava nedeniyle, Ali İhsan Bey’in 13.12.2008 günkü makalesinde, 8 Ocak 2006 tarihli beş gazetedeki kurbanla ilgili başlıkların gerçekle ilgisizliğine dikkat çekerek başlarsak, her sene icat edilmeye çalışılan benzer öfke nakaratlarının, ne derece marazi saldırılar olduğunu izah için zaman kaybetmeyiz:
8 Ocak 2006: Hürriyet “Kurbanda büyük risk”; Milliyet, “Kurbanlıklar tehlikeli”; Akşam, “Dünya ve Türkiye tehdit altında”; Sabah, “Tabip Odası’ndan kurbanlık alarmı”; Tercüman “Ciddi tehlike”
Kaygı doğuracak bu müthiş başlıklar niçin atılıyor: O tarihte kuş gribi hastalığı gündemde. Tabipler Birliği Başkanı Gençay Gürsoy, 7 Ocak’ta basın toplantısı yapıyor. Kuş gribinin kurbanlık hayvanlarda yayılabileceğini söylüyor. “Kuş gribi ile mücadele artık seferberlik gerektirir” diyor. Tabii kurbanlıklarla ilgili hiçbir hastalık olmuyor. Vakit muhabiri soruyor: “Sayın Gürsoy.. Birkaç gün önce yılbaşı idi. Yılbaşı nedeniyle bolca hindi satışları vardı. Kurbanlık hayvanlardan insana kuş gribi geçme ihtimali literatürde yok ama, hindilerden geçiş için bu tehlike var. Hindi kesimlerinden önce, böyle bir uyarı niye yapmadınız?” Tabii cevap yok. O zaman bir basın toplantısı yapsa idi bu kadar alarm doğuran başlıklar atılır mı idi? O da ayrı konu.
Bayram namazından hacın edasına, on milyonlarca kurbanla yeryüzünü bir ziyafet sofrasına çeviren eşsiz tecellisine, sıla-i rahimlere, insanların kaynaşıp dargınların barışmasına yol açan bu müstesna bayrama, bazı medya organlarınca her sene tutarsız bahanelerle saldırılır! Neden? Gerçi giderek, İslâm’a saldırı için bayram beklemeye gerek kalmadı. Danıştay’a saldırı mı? Yetkili, yetkisiz bazıları, saniye kaybetmeden Müslüman’ı hedef gösterir. Bazı medya da bu hayalde takdim sanatını gösterir. Bu gözü bağlı saldırı, ciddi bir mantıksızlık, cehalet sergilemekte, insanlık vicdanını rahatsız etmektedir. Gerek bayram ve gerekse başka nedenlerle sebepsiz olarak İslâm’a saldırılar genellikle “din düşmanlığı” olarak değerlendirilmektedir. İşte bu noktada ciddi bir yanlış anlama tehlikesi doğmaktadır. Mesele flulaştırılmadan, net olarak adının konmasında yarar, hatta zaruret vardır. “Türkiye’de halkın % 99’u Müslüman” dendiğine göre, “din” denince “ilahi din”, “ilahi din” denince de elbette bozulmamış, değiştirilmemiş son din İslâm anlaşılır. Ancak: Din kavramının geniş anlamda kullanıldığına, oysa bu saldırıların yalnız İslâm’ı hedef aldığına dikkat etmek gerekmektedir. Ve bu husus meselenin özünü teşkil etmektedir. “Din karşıtlığı” veya “din düşmanlığı” gibi kavramlarla meseleye netliğini kaybettirmek teşhis ve tedaviden uzaklaşmaktır. Zaten ateistler, yani hem dinsiz, hem din düşmanı olanlar, 1970’ten 2000 yılına kadar % 8,7 azaldılar. Dinsizlerin ise % 90’ı, istatistiklere göre din düşmanı değildir. Türk masonlarına dönerek, “Halkın % 80’i istese kıymet vermeyin” tavsiyesinde bulunan Fransız masonlarından Bush’un dünya hakimiyeti ve İsrail’in önünü açma projesi olarak aksiyonlaştırdığı siyasi emellerin hedefinde yalnız İslâm vardır. Bu, İslâmfobia hastalığıdır. İslâmfobia’nın kuvvetten yana oynamak isteyenlerce yaygınlaştırılmakta olduğu dikkatini kaybetmemek, teşhis, tedavi ve dünya barış ve huzurunun inşası bakımından önemli bir imkan olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi