Yasin Doğan

Yasin Doğan

Başörtüsü…

Başörtüsü…

Toplumda sıkıntı kaynağı her mesele siyasetin konusu olmak durumundadır. Siyasetçinin görevi toplumda var olan sorunları siyasetin konusu yaparak çözmeye çalışmaktır. Bu sorunların bir çok kaynağı ve sebebi olabilir, hatta bu sorunlar anayasa ve yasalardan da kaynaklanabilir.

önemli olan sorunu doğru yöntem ve şekille neticeye ulaştırmaktır. Siyasetin temeli uzlaşıdır ve sorunları çözmeye çalıştığımız siyasal yöntemler de bu uzlaşıyı gözetmek, daha büyük sorunlara sebep olmadan uygun şekilde meseleyi hal yoluna koymaya hizmet etmek durumundadır.

Başörtüsü sorunu bu toplumun yarayan kanasıdır. Binlerce genç kız bu engel sebebiyle eğitim hakkından mahrum kalmakta, lüzumsuz yere hayatın bir çok alanında gerilim ve ayrışmalar yaşanmaktadır.

En temel haklardan mahrumiyetin hiçbir gerekçesi olamaz.

Siyasetçinin bu meseleye duyarsız kalması, topluma duyarsız kalmak anlamını taşır.

Bu meselenin laiklikle falan da alakası yoktur. Meseleyi siyasallaştıranlar, bu konuyu yasakçı zihniyetle büyük bir sorun haline getirenlerdir.

Dünyanın hiçbir çağdaş ülkesinde üniversite öğreniminde böyle bir yasak yoktur. İlk öğretimde bazı ülkelerde görülen yasaklamalar, hayatın her alanına yayılan bir kabusa da dönüşmemiştir.

Anketlere toplumun yüzde 75-80'i bu konuda özgürlükçü bir yaklaşıma sahiptir.

"Başörtüsü ve türban", "siyasi simge ve sembol" diyerek kelime oyunları yapmayla da işin özü değişmez.

Türk Dil Kurumu sözlüğü, başörtüsünü "Kadınların saçlarını örtmek için kullandıkları örtü, eşarp", türbanı ise "Tülbent, ince kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan bir tür başörtüsü" şeklinde tanımlıyor. Yani ikisi arasında bir fark yok. Türban tülbentin Fransızcasıdır.

TDK sembolü "Duyularla ifade edilemeyen bir şeyi belirten somut nesne veya işaret, remiz, rumuz, timsal, simge", siyasi simgeyi ise "Bir ideolojik görüşü, bir siyasi partiyi, bir düşünceyi, politik akımı temsil eden işaret" şeklinde tanımlıyor. Başörtüsünün sembol olarak algılanması bir sorun olamaz. Dini inancın toplumsal tezahürünün sembol olarak adlandırılmasının yasaklarla da bir ilgisi yoktur.

Şeair-i İslamiye olarak adlandırılan dini inancın alamet ve belirtileri asırlardır sözkonusudur. Tekbir, ezan, namaz, kurban, cami, minare, başörtüsü, mezar taşı gibi dinin alemeti olarak kabul edilen bir çok sembol vardır. Bunlar dinin görünürlülüğü ile ilgilidir ve bir sorun olarak algılanamaz.

Başörtüsünün bir "siyasi simge" olarak kabul edilmesi ise mümkün değildir, çünkü hiçbir siyasi görüş ve ideoloji başörtüsünü inhisarına alamaz. Başörtüsü değil bir siyasi düşüncenin, belli bir dinin tekelinde bile değildir. Diğer dinlerde de başını örtenler vardır. Başörtüsünü bir partinin simgesi, işareti gibi algılamak, siyasi bir simge olarak görmek inanca bir saygısızlık olur. Bunu yapmak isteyenlerin karşısına önce başörtülüler çıkar. Bir inanç mensuplarını dışarıdan birilerinin etiketleyerek dışarıda tutmaya çalışması ise kabul edilebilir bir şey değildir.

Laik devletin görevi bu hakkı garanti altına almak olmalıdır.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yasin Doğan Arşivi