İlhan Selçuk ve Demirel'in birlikteliği

İlhan Selçuk ve Demirel'in birlikteliği

İlhan Selçuk'un özrü..

Celal Bayar ve Adnan Menderes 1945'de CHP içinde yeni bir muhalefet başlatmıştı.

Bu muhalefet solcu aydınlarla işbirliği içindeydi, her iki kesim de tek parti rejiminin sona ermesini istiyordu.

Menderes ve arkadaşları CHP'den ihraç edilmişlerdi.

“Demokratik cephe”yi destekleyenlerin başında solcu bilinen “Tan” gazetesi başyazarı Zekeriya Sertel geliyordu.

Sabiha Sertel'in 1 Aralık 1945'de yayımladığı haftalık “Görüşler” dergisi de kapış kapış gitmişti. Dergide Bayar, Menderes ve Fuat Köprülü'nün yazacağı anons edilmişti.

“Zincirli Hürriyet” başlıklı yazısında Milli Şef idaresini yerden yere vuruyordu Sabiha Sertel.

3 Aralık'ta “Tanin” gazetesinde “Kalkın ey ehl-i vatan” başlıklı bir yazı yazan Hüseyin Cahit Yalçın, Sertel'i Türkiye'ye Rus demokrasisi getirmekle itham ediyordu.

Aynı gün “Cumhuriyet” gazetesi ise “Gençler okumayınız bu mecmua komünisttir” başlığı atmıştı. 4 Aralık'ta da gazetenin başlığı “Bizim yoldaşlar nihayet maskelerini attılar” idi.

4 Aralık'ta CHP'lilerin kışkırttığı binlerce üniversiteli Tan Matbabası'nı ve bazı solcu yayınevlerini basarak tarumar ettiler.

Gözaltına alınanlar CHP müfettişlerinden Alaattin Tiritoğlu'nun marifetiyle serbest bırakılmışlardı.

Üstüne üstlük birkaç gün sonra Sertel'ler tutuklanmıştı.

Henüz Demokrat Parti'yi kurmamış olan Bayar ve arkadaşları “Görüşler dergisiyle ilişkimiz” yok demek zorunda kalmışlardı.

Sertel'lere göre olaylar İsmet Paşa'nın bilgisi dahilindeydi ve polis tarafından tertip edilmişti. Kimine göre ise saldırı CHP'nin sağ kanadının ve gericilerin işiydi.

İşte sağ kanat ve gerici denilen öğrenciler arasında İlhan Selçuk ve Süleyman Demirel de vardı.

Susturulan Sertel'ler 1950'de ülkeden ayrıldılar.

1966'daki Rusya gezisinde Bakü'ye de uğrayan İlhan Selçuk, Sabiha Sertel'le buluştu, ama özür diledi mi bilmiyoruz.

Belki de Sabiha Sertel, Selçuk'un Tan matbaasına yürüyenlerden olduğunu hiç bilmedi. “Uzak Komşu Rusya'dan Gezi Notları”nı 1967'de yayımlayan Selçuk, Bakü'ye yirmidört sayfa ayırmasına rağmen Sabiha Sertel'den tek kelime etme gereği duymamış nedense.

Aynı İlhan Selçuk, 1970'lerde “ırkçı”, “kafatasçı”, “Turancı” ve “faşist” diye nitelediği MHP'lilerin “milliyetçilikten” uzaklaştıklarını yazdı geçen.

Nihal Atsız'a övgüler düzen Selçuk, “Turancı - Türkçü - Şaman - Laik” Atsız dirilip Türkeş'in partisi MHP'yi görse kalp sektesinden bir kez daha ölürdü” diyordu.

Selçuk sözlerini “Bırakın Türkçülüğü, MHP'de artık milliyetçiliğin M'si yok...” diye bitiriyordu.

Selçuk'un sözlerini Nihal Atsız'dan da, eski MHP'lilerden de, Alparslan Türkeş'ten de bir “özür dileme” olarak görmek gerekiyor bu durumda.

Sabiha Sertel'den özür dileyip dilemediğini de kızı Yıldız Sertel söylesin.

Her yıl 4 Aralık'ta düzenlenen “Sertel Gazetecilik Vakfı”nın “Demokrasi Ödülü” verdiği isimler arasında İlhan Selçuk da yer aldığına göre var bir bildiği demek ki.

Bir Lahza-i Taahhur..

Irak'lı gazeteci Muntasar El Zeydi, ABD Başkanı Bush'a fırlattığı ayakkabılarla adını tarihe yazdırmış görünüyor.

Amerikan işgalini onaylamayan Iraklılar da El Zeydi'yi “milli kahraman” ilan ettiler..

İşgalden sonra yüzbinlerce masumun öldüğü düşünülürse Bush'un kafasına doğru seyreden ama bir anlık eğilmeyle hedefini bulmayan bir çift ayakkabıyla paçayı kurtarması hiç de adil değil.

Amerika ileride Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargı yetkisini kabul eder de bu yarım kalan hesap Bağdat'tan döner.

Tevfik Fikret'in bir Ermeni komitacının Sultan İkinci Abdulhamit'e düzenlediği bombalı suikast için yazdığı şiiri hatırladım nedense.

Bir anlık gecikme Sultan Abdulhamit'i kurtarmış lakin yirmiden fazla masum insan yaşamını yitirmişti.

O Abdulhamit ki kendi suikastçisini affedecek kadar vicdan sahibi bir devlet adamıydı.

Tevfik Fikret yazdığı “Bir Lahza-i Taahhur(Bir anlık gecikme)” başlıklı şiiriyle suikastin hedefine ulaşmamasından duyduğu üzüntüyü dile getirmişti.

Abdulhamit'in “şu kadar muhalifi öldürtüp Sarayburnu'ndan denize attırdığı” iddialarının palavra olduğu anlaşılmasına rağmen Tevfik Fikret'in bu şiirini yayımlamaktan hicap duymaması ayrı bir tuhaflık.

Abdulhamit kendi devrinde sadece bir idam hükmünü onayladı, o da suçunu itiraf etmiş bir katildi.

Ama bu şiir orta yerde duruyor ve tam da şimdi layığını buldu. Dolayısıyla Tevfik Fikret'in bu şiirini Iraklı gazeteciye ithaf etmekte ne sakınca var.

“Bir Lahza-i Taahhur

'Ey şanlı avcı damını bihude kurmadın

Attın fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın!

Mâlik sesin o sevret-i ra'din-i gayza ki

Her yerde hiss-i hakk u halâsın muharriki

Dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sükun

Bir hayr olurdu misli asırlarca gelmemiş.”

Anlamı şudur:

Ey şanlı avcı, tuzağını boş yere kurmadın,

Attın ama yazıklar olsun ki, vuramadın!

Öfkeyle ve kızgınlıkla gürleyen sesin, hak ve kurtuluş duygusunu her yerde harekete geçirendir.

O an bir dakikalığına devam etseydi, örneği asırlar boyu görülmemiş bir hayır, bir iyilik olurdu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi