Aydınlar

Aydınlar

Aydın: İçi dışı aydın olan ve etrafını da aydınlatan kişidir. “Her sözü duyan en güzeline uyan” kişidir.

Ay, ışığını güneşten aldığından aydınlığı ve aydınlatıcılığı sınırlıdır ve güneş gibi olamayacaktır.

Kendisi gibi bir insanın ideolojisinden ışık alanlar veya o ideolojiyle aydınlanmaya çalışan toplumların dar sınırları içine girmeden bütün beyinleri ve kalpleri ve akılları yaratan Allah’ın kitabından aydınlanan insanın ufku sınırsız olur.

Aydın, toplum aklının oluşturduğu dar kalıplara sığmaz.

Altı milyar insanın aklını yaratanın ışığıyla aydınlanır.

Aydın, toplumu kendine tabi kılmaz, “Beni izleyin” demez.

Aydın, topluma da tabi olmaz.

Her şey ayrı yaratıldığı gibi ayrı özellik ve güzellikte yaratılmıştır.

Toplumun tecrübe birikimi bir taraftan basit akıllara yardımcı olurken aynı zamanda bu tecrübeler, toplum bilincinin salgıladığı ağlardırlar ve önden koşanların burnuna, geride kalanların sırtına dokunan bu ağlardırlar.

Aydın, kendi özellik ve güzelliklerini sergilerken hem yerel hem de küreselden aldıklarını hem yerele hem de küresele sunar.

Bunu yaparken de bir şeyler verdiği iddiasında olmaz ve mütevazı yaşamının bir gereği olduğuna inanır.

Aydın/entelektüel, güneşten ışık alan gül gibi, menekşe gibi, papatya gibi güneşten aldığı renk ve kokuları sunar ve tabiata katkısını iddia etmez.

Münevver/entelektüel, “risk de alırım” iddiasında olmaz.

Kendi görevini yerine getiren her şey, o görevin riskini düşünmez. O riske karşı direnç, beden ve bilgisinin genlerinde olur ve direnir.

Gülün yapraklarında görülmeyen güzel koku, sineğin konmasını da engeller.

Toplumun açlık sorunuyla özel olarak ilgilenmez.

Susuz yazlarda gül, bütün otların, hayvanların, insanların susuzluğuna katkıda bulunmak için toprağın suyunu diğer zamanlardan daha az almaya ve iktisatlı davranmaya çalışırken yakınında ve uzağında olanlara sınırlı buharıyla katkıda bulurken yine de “Bakın, ben neler yapıyorum” demez.

Ezilmişlere yardım ederken ezenlerin iç dünyasındaki ezilmişliğin daha acı olduğunu ve asıl bunların kurtarılmasıyla ezilenlerin kurtulacağına inanır.

Sevgili peygamberimiz: “Zalime kardeşine de mazlum kardeşine de yardım et” dediğinde arkadaşlarından biri “Ya rasülellah, mazluma yardım edelim ama zalime nasıl yardım edelim? Diye sorduğunda “Ellerinden tutup engellemekle” diye cevap verir. (Buhari Sahih, 8/311 hadis no 2264)

Mutlak hakikat Cenabı Hakka aittir.

Aydın/entelektüllerin doğru görüşleri kendilerine göre mutlak hakikatten yansımadır.

Güneşin renklerinin menekşede mor, gülde kırmızı, papatyada beyaz görülmesi gibidir.

Renklerin kavgası olmadığı gibi görüşler de silahla doğrulanmamalıdır.

Aristo, Eflatun, Marks gibi insanların geniş zekaları da gözleri kulakları gibi sınırlı güce sahip olduklarından kendi çağlarını aydınlatsa da gelecek çağları aydınlatamaz.

Aydın, sınırlı düşünce kalıplarını aşan adam olduğu gibi sınırlı zaman akımlarını da aşan ve sınırsızı yakalayandır.

Görevini yapan herkes hoş görür ve hoş görünür.

Hoş görme ve hoş görünme ihtiyacı hisseden ise gösteriş hastalığına tutulur.

Ya hükümetin yağcısı veya muhalefetin silahşoru olur.

Yerel veya küresel güçlere göre hoş görme geliştirmeye kalkar ve bukalemun gibi olur.

Aydın, toplumcu değil, topluma yabancı da değil.

O hep doğrunun yanındadır.

Her diplomalı aydın değildir.

Dilsiz olmaz ama bazı insanlar on dil bilse de aydın değildir.

Eşeğe dünyanın en değerli kitaplarını yükleseniz, papağana bütün dilleri öğretseniz kendilerine faydası olmaz.

Körün her tarafını florasanla donatsanız faydasız.

Not: Daha önce yayınlanan bir yazım, önemine binaen tekrarlandı.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi