Genelkurmay’a sorular

Genelkurmay’a sorular

Sınır rahatlıkla geçilmiş. Tabur kolayca basılmış. On iki gencecik insanımız şehit olmuş. Sekizini de alıp götürmüşler. Fatura ise basılan taburdaki telsizci ere çıkartılmış. Müebbet istemiyle yargılanmaya başlanmış.

Bu nasıl oluyor?’ diye sorduğunuzda... Cevap olarak küfür mü, hakaret mi olduğu anlaşılmayan bir resmi açıklama geliyor:

‘Ordu karşıtlığını siyasi ve ekonomik rant aracı yapan bazı çevreler...’

‘Türk Silahlı Kuvvetlerine seviyesiz bir şekilde saldırmak...’

‘Olayı saptırarak kendi amaçları doğrultusunda kullanmak...’

‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmak.’

İlk sorum şu:

Bu üslup nedir?

***

Sorulara cevap vermek yerine, soru soran Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla bir kamu kurumu yönetiminin bu tarz ve bu düzeyde polemik yapması ne kadar doğal?

Ne kadar meşru?

Ne kadar demokratik?

Ne kadar hukuksal?

Aynı şeyi, tüm devlet kurumlarının yaptığını düşünün... Her eleştiriye, her soruya, her şikayete yukarıdaki üslupla cevap veren kamu kurumları, Türkiye’yi düzlüğe mi çıkartır yoksa ülkeyi mi çökertir?

İstenen ‘mutlak bir sessizlik’ mi?

***

Gelelim, Dağlıca baskını ile ilgili yayınlanan dünkü bildirinin diğer kısımlarına:

‘İdari soruşturma yapılmakla birlikte; olayın yargısal sürece tabi tutulması, basın ve kamuoyuna karşı şeffaflık açısından arzu edilen bir durumdur.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu tavrı, onun özgüveninin ve hukuka duyduğu saygının en açık göstergesidir.

Nitekim, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hukuk dışı her türlü eylemi yargıya havale etmekte asla tereddüt göstermediği, kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir.’

Bunlar olması gereken olumlu bir yaklaşım...

Ama bir sorun var:

Askeriyede ‘hukuk dışı her türlü eylem’ hangi ‘yargıya’ havale ediliyor?

Askeri yargıya...

Askeri yargı ne?

Sicil amirinin aynı zamanda komutanı da olduğu asker üyelerin oluşturduğu mahkemelerin tümü...

‘çift başlı yargının’ hüküm sürdüğü bir ülke ‘hukuk devleti’ sayılabilir mi? Hangi çağdaş ülkede, bizdeki gibi askeri mahkeme, Askeri Yargıtay, Askeri Danıştay var?

Var ise bir örnek rica edelim...

Gerçek bir hukuk devleti olacaksak, doğal yargı ile olacağız...

Bunu arzulayan insanların ne gibi ‘rantı’ olabilir?

***

Başka bir soru daha:

Askeri yargıya havale ediliyor da, sonuç ne oluyor?

Hatırlayalım:

Doğal mahkemenin 39 yıl ceza verdiği Şemdinli sanıkları nerede tahliye edildi?

***

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görev yaptığı dönemde, ‘hákim ve savcıları’ hizaya getirmek için ‘birkaç bomba attırdığını’ söyleyen emekli Korgeneral Altay Tokat hakkında açılan dava ne oldu?

Askeri savcılık, ‘meskûn mahalde bomba attırmak’ suçundan açılan ilk soruşturmayı yetkisizlikle sonuçlandırdı.

Askeriye yeşil ışık yakmayınca, sivil mahkeme de ilginç bir karar aldı...

Hakkári Başsavcılığı, Tokat’ın ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’, ‘yargı görevini yapanı etkileme’den soruşturulması gerektiğine ancak, Tokat bölgede 1989’da görev yaptığı için bu suçların zaman aşımına girdiğine hükmetti.

‘Bomba attırdığını’ üstelik de bunu ‘savcı ve hakimleri hizaya getirmek için yaptığını’ söyleyen bir emekli komutanın cezasız kalması, ‘hukukla’ ve ‘hukukun üstünlüğü’ ile bağdaşır mı?

Genelkurmay için bu soruları soranlar, ‘Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmayı...’, ‘... onun terörle mücadele ve Türkiye Cumhuriyet’in temel ilkelerine sahip çıkmadaki kararlılığını aşındırmayı düşünenlerin’ mi?

Tersten sorarsak, sağa sola bomba attırdığını söyleyen eski komutanlara ilişmemek mi Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmıyor, terörle mücadeleye destek veriyor ve Cumhuriyet’in temel ilkelerini aşındırmıyor?

***

Şunları da pas geçmeyelim:

Yıllar önce...

Cizre’nin...

Yeşilyurt köylülerine dışkı yedirildiğinde de...

Yargıdan ceza çıkmamıştı.

Yargıtay’dan bir üye bana, bunun ‘güvenlik güçlerinin moralini bozmamak’ gibi ‘hukuksal olmayan’ bir nedene dayandırıldığını anlattıydı.

***

Rüşveti verenin ‘rüşvet verdim’ dediği ama rüşveti alanın karanlıkta kaldığı tek ülke neresi?

Türkiye Cumhuriyet’i Devleti.

Olay ne?

Askeri uçak alımı, Lockheed.

Bu ‘hukukun üstülüğü’ ile uyuşuyor mu?

Boeing firmasından alınan tanker uçakları...

Awacs erken uyarı uçakları...

Casa uçakları hakkında yolsuzluk iddiaları ne oldu?

***

Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu’nun ‘Kulp’ta bulunan toplu mezar’ raporunu hatırlayan var mı?

1993 yılında Kulp ilçesinde gözaltına alınan on bir köylü kayboluyor. Aradan yıllar geçiyor ve Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Kelpir bölgesinde bir toplu mezar bulunuyor. Kaybolan köylülerin yakınları savcılığa başvuruyor. Dönemin Kulp Cumhuriyet Savcısı bu başvurulara aldırmıyor, bölgeye de gitmiyor. Bulunan kemiklerin ve diğer eşyaların toplanıp getirilmesini istiyor. Komisyon, bu nedenle ‘görevi ihmalden’ dönemin Kulp Cumhuriyet Savcısı için suç duyurusunda bulunma kararı alıyor.

Türkiye aynı olay nedeniyle daha önce de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkum oluyor. İnsan Hakları Komisyonu ‘cezai yönden takibat açılmasının’ faili meçhulleri önlemek açısından önemini hatırlatıyor.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu, dosyalar üzerinde yaptığı incelemeler sonucu ‘olayın Bolu’dan gelen General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Komando Dağ Taburu’nun operasyonu sırasında gerçekleştiği’ kanaatine varıyor.

***

Silopi’de kaybolan iki HADEP’linin döneminde de aynı yetkilinin orada görevli olduğu da İnsan Hakları Komisyon raporunda var.

Bunlardan dolayı sürekli AİHM’de mahkum olmak Cumhuriyet ilkeleri ile bağdaşıyor da, ‘hukuksuzluk bizi çürütür’ demek mi bağdaşmıyor?

Yerim kalmadı.

Eşref Bitlis olayını ve diğerlerini pas geçiyorum...

Ama yıllardır söylediğimizi tekrarlıyorum:

Lockheed askeri uçak alımındaki rüşvet olayının şimdiye dek bir tek Türkiye’de ortalığa çıkmaması tüm kurumlar üzerindeki şaibeyi sürekli kıldı.

Hukuk denetiminden kaçan ülkeler ve kurumlar çürüyor. Yolsuzluklar bir ur gibi bünyeyi sarıyor. üstelik tüm bu rezaletler büyük bir ‘vatanseverlik’ propagandası ile örtülmeye çalışılıyor.

Bunu yapmaya ve ‘hukuktan yana taraf’ olan insanları çirkin bir şekilde suçlamaya devam etmeyin.

Madem ‘hukukun üstünlüğü’ önemli...

O zaman hukuksal bir soğukkanlılık ve hukuksal bir kibarlık lütfen.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi