Solcu gencin Ahiret sorgusu!

Solcu gencin Ahiret sorgusu!

Sola meşruiyet kazandırma

12 Eylül 1980 darbesinin ardından ilk Cuma günü camiye vardığımda şehrin aklı başında okumuşlarının camide olmadığını gördüm.

Çoğunluğunun eğitimlerini tamamlamak için hapse alındıklarını öğrendim.

Komutanla görüşerek her hafta biri sağcı Müslümanlara, öbürü solcu Müslümanlara olmak üzere iki saat konuşma izni aldım.

Solcular bölümünde kod adı Reşat olan bir delikanlı, bir Pazar ahiretten konuşulurken, "Hocam birçok şeyde bizi ikna ettin ama ahiret konusunda ikna edemezsin" dedi ve gerekçesini de söyledi. "Bir adam denize düşse, adamı balina yutsa. Balıkçılar balinayı tutsa. Binlerce parçaya ayırsalar. Binlerce adam balinayı yese. O adamlardan biri yansa duman olsa savrulsa. Öbürü toprak olsa ot olsa, koyun yese et olsa, bu denize düşen adamı Allah nereden bulacak?" dedi.

- Reşat, Kur'an okumasını bilir misin?

- Hayır bilmem.

- Baban bilir mi?

- Evet bilir ve çok okur.

- Hapishaneden çıkınca, babanın Kur'an'ını eline al ve Yasin süresini bul. Bulamam dersen, dikkat et hangi sayfanın altı daha çok kirli ise orası Yasin süresidir. Yasin süresinin son sayfasını aç ve orayı oku, bak orada ne yazıyor:

77)- İnsan kendisini nutfe (Meni) den yarattığımızı görmez mi ki, hemen açık bir hasım kesiliyor?

78)- Yaratılışını unutarak bize bir misal getirdi. "Bu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" dedi.

79)- "Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O bütün yaratıkları bilir" de.

- Bu ayetin ışığında günümüzden örneklerle siz beni dinleyin. Reşat, sen otuz beş yıl önce yoktun. Dünyaya geldiğinde birkaç kilo idin. Şimdi yetmiş beş kiloya ulaştın. Sen nerelerden toplandın?

Gökyüzünden Güneşin ısısı ve ışığı sende toplandı. Kafkaslardan kuzey rüzgarları, güneyden lodos rüzgarları geldi. Adana'dan domates, Karaman'dan bulgur, Rize'den çay, Trakya'dan ayçiçek yağı gelerek sende toplandı. Dünyanın birçok yerinden gelen gıdalar senin bu hale gelmene sebeb oldu. Yani seni bu hale getiren Allah, senin dağıttığın adamı toplayamaz mı?

Bizim gibi ölümlü bir insan, televizyon vericisi ile insanın, çiçeğin v.s. rengini, sesini, çizgilerini havaya veriyor, öbür taraftan bir düğmeye basmakla havadaki renk, ses ve çizgileri toplayıveriyor. İnsan bunu yaparsa, insanı yaratan Allah niçin yapamasın?

-Yapar hocam, yapar.

O yılın sonunda ben İstanbul'a taşındım. Mektuplaşmalar devam etti. Reşat, bir mektubunda verdiğim kitapların bir hafta dayanmadığını, bir hafta dayanabilecek kitaplar göndermemi istiyor. Ben de gücümle orantılı olarak kitaplar gönderiyorum.

Gelen mektubun birinde "Hocam, arkadaşların hepsi kitapları okuyor, namazlarını kılıyor ama içlerinden biri bana şirin görünmek için abdestsiz kılıyor. Ne yapayım? Diye soruyordu.

"Namazın farz olduğuna inanmayan bir insanın namaz kılmasının faydası yok. O arkadaşa söyle namaz kılmak bir iman işidir. İnanmıyorsa kılmasın" dedim.

Mektubu ona okumuş. "Beni zorlamayacak mısın? demiş. O da "Hayır" deyince, bundan sonra abdestli ve gönüllü kılacağım" der.

Hayrın nerede olduğu belli değil. O bölümde yatan, "Mamak'ta üç ay yapılan sorgulamada adımı söylemedim" diyen on sekiz yaşlarındaki solcu bir delikanlı, hapishaneden çıkınca namazlı niyazlı bir kızla evlenir. Küçücük bir dükkan açar ve mahallenin fahri müezzini olur, böylece hayatını devam ettirir.

Aynı günlerde bulunduğumuz ilçeden ile götürülen ve il hapishanesinde yatan, altı ay sonra hapisten çıkıp gelen, şehrin komünistlerinin "Elebaşısı" denilen kişiye geçmiş olsun diye gittiğimde çok memnun olmuştu.

Ben de ona "Yarın ben, Cuma namazından bir saat önce senin yanına gelirim ve birlikte Cuma namazına gideriz" dedim. O da kabul etti.

Cuma günü birlikte o küçük şehrin bütün esnafının dikkatli bakışları arasında camiye girdik.

Namazdan sonra beni ilk ziyaret eden kişi, Adalet Parti ilçe başkanı olmuştu ve "Sayın hocam, bu komünistlere meşruiyet kazandırıyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz" demişti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi