Hasan Aksay

Hasan Aksay

Laiklik kavramını zıtlıklardan kurtarmak

Laiklik kavramını zıtlıklardan kurtarmak

Bir köyde iki muhtar olsa, kargaşadan geçilmez.
Rejimin temel değerini, özgürlük olarak anlayanlara karşı baskı şeklinde anlayan, okuldan öğrenciyi, hastahaneden hastayı sokağa atarak güç gösterisini “laiklik” zannedenlere veya öyle göstermekte çıkar arayanlara, tarifsiz bir kavramla yol açılırsa, ülke zarar görür. Bu tür önemli kavramlar net bir tarifle kavuşturulmalı, çifte standartlı anlayışlara, huzur bozuculara imkan verilmemelidir.
Sermaye gurubu TüSİAD, yıllardır, İmam Hatip ve meslek okullarının önünün kesilmesi için raporlar hazırlar. Bu kere de, postmodern darbe ve A.N. Sezer gayretleriyle hepten zulme dönüşen başörtüsü yasağına kol kanat germek için “Bu acılar, ne alakadar ediyor partileri? Bunlar bizim işimiz. Hükümet ekonomiye baksın” diye toplanmış. Medyaya yansıyan tek meseleleri bu. Patronlar, solcu CHP ile bütünleşmiş. Patronlar mı, solculuk mu yer değiştiriyor? Bilgi çağı-özgürlük asrı denen bir zamanda bu baskı, dikta ve zulüm hevesi, bu ters dönüş nereden kaynaklanıyor?
İslâm’ın ortaya koyduğu “dinde zorlama yoktur” temel insani kuralı nihayet 12 asır sonra da olsa Batı tarafından “laiklik” adıyla yeni bir keşif gibi ortaya kondu ve ferahladı. Ne var ki bütün dinlere ve hatta sapıklıklara tolerans doğuran bu ilke, Osmanlı ve Batı sömürgelerinde İslâm düşmanlığı için bir silaha dönüştürülmeye gayret edildi. Fransa bu zulmü, Cezayir sömürgesinde başörtüsüne çevirdi.
NATO Genel Sekreteri Willy Claes’in İslâm’ı düşman ilanından (1995) Bush’un, Afganistan ve Irak saldırılarına ve İslâm dünyasını tehdide yönelmesiyle, Bernard Lewis ve Samuel Huntington gibi stratejist Neo-Con’lar da, İslâm’a karşı laiklikle yeni bir engel doğurmak istediklerini gizlememektedirler.
Avrupa kültürünün Latin kökenini temsil eden Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, İstanbul’a gelir gelmez Fener Patriği’ne koşuyor. Patriğin ekümenikliği, Heybeliada’da bir ruhban okulu açılması, önem verdiği konular oluyor. Tv’ye akseden konuşmasında “Avrupa Birliği pasaportu Patrikhane’den geçer” diyor.
Fransa’da Cumartesi günü yapılan imtihanlara inancı gereği girmeyen Yahudi öğrenci için, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, vakit geçirmeden, özel bir imtihan günü tayin edilerek imtihan yapılmasına karar veriyor.
İsrail, su dahil tüm gıda ürünlerinde “Koşer” belgesi istiyor. Hafta tatilini (Şabat), Cuma günü başlatıp Pazar sabahı bitiriyor. Pazar gününü tatil yapmıyor.
İngiltere Kraliçesi, kilisenin başında oturuyor. Misalleri uzatmaya gerek yok. Zaten Avrupa değil, bütün dünyada kendi milletinin dini gereklerini suç, hukuk dışı, fişleme nedeni haline getiren bir millet ve devlet yoktur, olamaz. Böyle bir olay, akılla, vicdanla bağdaşmaz. Dinle, vicdanla kavgalı bir hukuk anlayışı olamaz. Roma’da dahi tutmadı.
Ucuz medya şöhreti uğruna “mahalle baskısı” türü ciddiyetsiz zulüm gerekçeleri, Kanadoğlu projeleriyle laiklik kavramının yozlaştırılmasına imkan bırakmamak için, açık ve net bir tarifle istismarcılardan kurtarılması ciddi bir gerekliliktir.
Bir rektörün devlet imkanları ve makam otoritesiyle “keşke Hıristiyan olsaydık” diyebildiği Türkiye’de, Müslüman da kanunlarla korunmalıdır. “İslami şartların yerine getirilmesine izin verilen düzenlemeler yapılması halinde, biz öyle garip kıyafetlerle okullara gideriz ki, Müslümanlara özgürlük getirdiğinize bin pişman ederiz” gibi tehditlere bakmadan özgürlüğe sahip çıkmak zarureti vardır. Mazlum, özgürlüklerle korunursa, zalimden korkmaya gerek kalmaz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi