Muhsin Başkan’ın ricası

Muhsin Başkan’ın ricası

Ergenekon davasını sulandırmaya çalışanlar, Tuncay Güney’in 2001 yılında İstanbul Emniyeti’nde verdiği ifade üzerinde yoğunlaştılar. Uzun süre bilinçli olarak davanın bu ifadeler üzerine açıldığı tezini işlediler.

Oysa bu tezin gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktu. Eğer doğru olsaydı, soruşturma Ümraniye’deki gecekondu baskınıyla başlamazdı.

Çünkü, Tuncay Güney’in ifadelerinin hiçbir yerinde bombaların sahibi olmakla suçlanan emekli astsubay Oktay Yıldırım’ın ismi geçmiyor. Kaldı ki, bu şahıs, Ergenekon şemasında da gözükmüyor.

Ama şu doğru; Oktay Yıldırım ve bağlantılı Muzaffer Tekin gibi bazı isimlerde ‘Ergenekon’ örgütlenmesine dair belgeler çıkınca soruşturmanın seyri değişti, bu aşamada MİT ve Emniyet gibi ilgili birimlerden yardım istendi, Tuncay Güney’in ifadeleri de bu süreçte savcıların eline ulaştı.

Sürece katkı sağladı ama belirleyici olmadı.

Ne var ki, Ergenekon taifesi ısrarla ‘Tuncay Güney’in ifadeleri üzerine bu soruşturma açıldı’ tezini işlerken, diğer taraftan Güney’i itibarsızlaştırmaya yönelik yayınlara ağırlık verdiler. Önce ‘CIA Ajanı’ dediler, ardından ‘MİT Ajanı’ ve ‘JİTEM Ajanı’ iddiasını gündeme getirdiler. Son bomba ‘MOSSAD Ajanı’ iddiası oldu.

Araya ‘Sahte Haham’ süslemesi yaptılar. 10 yıl çalıştığı Akşam ve diğer kurumlar görmezlikten gelindi, 6 ay çalıştığı Samanyolu’na atıfta bulunularak cemaat bağı kurulmak istendi.

Son numara, Tuncay Güney’in işkence altında verdiği ortaya çıkan ifadeler üzerine Ergenekon tezinin çöktüğü yaygarası oldu.

İnsanda numara çok olunca eski numaraları bazen unutabiliyor. Oysa Tuncay Güney, geçen yıl iki kez katıldığı Kanal D’deki 32. Programı ve TRT 2’deki Büyüteç programında emniyetteki ifadelerini işkence altında verdiği söyledi.

Üç programa da katıldım. Hatta banttan yayınlanan 32. Programı’nın birinde işkenceye nasıl maruz kaldığını detaylarıyla anlattı, o kadar ürkütücüydü ki program sorumluları konuşmanın bir bölümünü yayına vermediler.

Efendim, mahkemeye sunulan kasetlerde Güney’in işkence altında ifade verdiği ortaya çıkmış, Ergenekon iddiası tümden çökmüş müş müş...

Adam aylardır işkence altında ifade verdiğini bas bas bağırırken ciddiye almayanlar, neden şimdi işkence copuna sarıldılar? Aslında cevabı belli, diğer tezleri çökünce işkence copundan medet ummaya başladılar.

Kaldı ki, Tuncay Güney’in ifadeleri, 4 bin sayfayı geçen iki iddianame ve milyonlarca belgeye dayalı binlerce sayfalık Ergenekon davasında milyonda bir birimlik hacim bile kaplamaz.

Sen yayınlar mısın?

Doğan Grubu medyasında maymun haberleri kadar yer verilmeyen Ergenekon davasına ilginin, Tuncay Güney’in işkence altında ifade verdiği yaygarasıyla yoğunlaşması ve davanın sulandırılmaya çalışılması elbette dikkat çekicidir.

Bu konuda ne ölçüde samimi olduklarını çok çarpıcı bir örnekle anlatacağım.

Biliyorsunuz, Tuncay Güney, geçen Perşembe gecesi katıldığı Kanal D’deki 32. Programı’nda merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun 4 ay önce kendisini aradığını, hakkındaki ağır ithamları işkence altında söylediğini ve helalleştiklerini anlattı.

Tuncay Güney 2001 yılında İstanbul Emniyeti’ndeki ifadesinde, Yazıcıoğlu’nun Fethullah Gülen’den aldığı 1.5 milyon dolarla partiyi kurduğu, BBP’yi Abdullah Çatlı ile birlikte örgütlediği, Sivas ve Gazi olaylarını birlikte organize ettiği, bu eylemlerin emrini de Veli Küçük’ün verdiğini iddia ediyordu.

Geçen Aralık ayında Güney’in bu ifadeleri medyaya düştü. Özellikle Doğan Grubu, bu fırsatı hiç kaçırmadı.

İşte o ortamda, yanlış hatırlamıyorsam 18 Aralık 2008 günü Tuncay Güney, Muhsin Başkan’a şöyle bir mail attı: ‘Bu cümleler Adil Serdar Saçan tarafından dikte ettirildi. İşkenceyle söylettirildi. 7 yıl önce 28 yaşındaydım, bu işkenceye dayanamadım. ‘Roma’yı da ben yaktım’ dedim. Özür dilerim.’

Bu mail üzerine Yazıcıoğlu, Güney’i arayarak uzun bir görüşme yaptı. Mailde olduğu gibi Güney, işkence altında ifade verdiği iddiasını tekrarladı. Bunun üzerine Yazıcıoğlu, Güney’e, ‘O zaman basına açıklama yap, hatanı düzelt’ dedi.

Güney’in verdiği cevap düşündürücüydü: ‘Sayın başkanım, çok sayıda gazeteciye, özellikle bu iddiayı yazan gazetecilere bu maili gönderdim ama hiç kimse yayınlamıyor.’

Görüyorsunuz değil mi? O gün işkence altında ifade verdiğini söyleyen Güney’e hiç kimse itibar etmiyor. Çünkü, o iddialar, ne hikmetse işlerine geliyor!

Aynı gün, yani 18 Aralık 2008 Perşembe günü Muhsin Başkan, beni aradı. Yukarıdaki diyalogu aktarıp şu ricada bulundu: ‘Şamil Bey, sen Ergenekon’la ilgileniyorsun diye aradım. Biliyorsun Tuncay Güney’in benimle ilgili bazı ithamları olmuştu. Bana mail atmış, işkence altında ifade verdiğini söylüyor, benden de özür diledi. Hiç kimse yayınlamıyormuş, sen yayınlayabilir misin?’

Dedim ki: ‘Sayın başkan, eğer özür dilediğine ilişkin somut bir belge varsa elbette yayınlarım, bunun haber değeri var.’

Görüşmeden hemen sonra Tuncay Güney’in mail fotokopisini gönderdi. O maile 19 Aralık 2008 tarihli yazımda yer verdim.

Her şey ortada, lafı daha fazla uzatmaya gerek var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi