R. Özdenören

R. Özdenören

Yolunu şaşıran bir sefil

Yolunu şaşıran bir sefil

Marmeladov'un yakınmaları da bir şey mi? O, Raskolnikof'a şöyle yakınıyordu: "Gidecek yeri olmamak ne demek bayım bilir misin? Benim gidecek bir yerim yok. Ben, üç gündür Neva ırmağında bir kayığın içinde yatıyorum. Çünkü gidecek bir yerim yok. Eve gidemiyorum. Çünkü karımın mutfak masrafı için bana verdiği parayı içkiye yatırdım ve bu yüzden eve gidemiyorum."

Burada söylenip geçilen "gidecek bir yeri olmama" meselesi mühim... Bunu, insan ancak gidecek bir yeri olmadığı zaman kavrayabilir. Sokaktasın. Fakat zeminine ayağını bastığın sokak senin malın değil. Sokağın kamu malı olması yetmiyor. O kamu malında senin bir payın yok. Vergisini ödeyen biri, o sokağa kendi mülkü gözüyle bakabilir. Ama vergi ödemekten yoksun bulunan biri hangi sıfatla zeminine ayak bastığı sokağı kendi mülkü olarak görsün?

Öyle bir sokakta yürüyor ve nereye gideceğini bilmiyor. Duvarları yoklamak neye yarar? Duvar kovuklarına saklanmış ekmek kırıntılarını bulsa bile onları çiğneyecek dişlere de sahip olmak gerek. Diş yok. Yani o dişler yerinde duruyor da onlar kendi organı olmaktan çıkmış. Kendine sahip değil. Kendi gövdesine...

Her yerden süpürülüp atılabilir. Bir faraşın içinden çöp tenekesine dökülürken kimse onun farkına varmaz. Oysa bu bakımdan bir hamamböceği bile ondan daha haysiyetli sayılabilir. Çünkü hamamböceği incecik bacakları üstünde telaş ve korkuyla oraya buraya savrulurken ondan tiksinen biri için bir varlık gösterisi içinde sayılabilir. Ondan tiksinmek onu var saymak anlamındadır. Oysa sefil biri yalnızca süpürülüp atılır ve atıldıktan sonra da artık hiç var olmamış olarak kabul edilir.

Hal böyleyken ve o, bir çöp tenekesine atılmayı beklerken kendini birden bir cenaze töreninin içinde buluyor. Sanki o törene bilinçle katılmış biri gibi, biri olarak... Orada birden kişiliğini bulmuş gibi oluyor. Çünkü orada itilip kakılmıyor. Birden herkesle aynı anda avuçlarını birbirine çarparak tempo tutmaya başladığını görüyor. "Yaşasın!" diye haykırıyor. Çünkü herkes öyle haykırıyor. "Ezdirmeyiz, ezdirmeyeceğiz!" dediğini kendi kulaklarıyla işitiyor. Ancak neyi ezdirmeyeceğini bildiğini söyleyemeyeceğini fark ediyor. Ama bütün bunların artık ne önemi var? O, çöp tenekesine süpürülüp atılacakken birden kalabalık bir konvoyda kendini buluyor. Cenaze kimin? Kendisi kim? Bu kalabalıklar nereye yürüyor? Bütün bu sorular anlamını yitirmiş görünüyor. Çünkü artık gideceği bir yeri olduğunu görüyor.

Sonrası gam değil. Marmaledov'a çarpıp ezen at arabası onu da ezebilir. Kendi evine gitmedikten sonra, kendi evinin yolunu yitirdikten sonra artık her yer onun evi haline gelmiş olur. Öyle düşünmeye başlıyor. Vergisini ödememiş bile olsa... Onu hâlâ tufeyli sayan birileri bu gökyüzünün çatısı altında var olmaya devam etse bile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
R. Özdenören Arşivi