LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Mayınlar bombaysa İsrail atom bombasıdır!

Mayınlar bombaysa İsrail atom bombasıdır!

- Lütfü Bey; Hükümet’in Suriye sınırımızdaki mayınları temizlemesi karşılığında oradaki toprakları 44 yıllığına İsraillilere verme projesine büyük tepki gelmesi üzerine, bu konunun önümüzdeki Salı günü Meclis’te görüşülmesine karar verildi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Mayın sonuçta bir nevi bomba. Peki atom bombası, mayın türü bir bombadan bin kat daha tehlikeli değil midir? İşte Suriye sınırımızdaki toprakları mayından temizlemesi karşılığında 44 yıllığına İsraillilere vermek demek, o topraklara atom bombası yerleştirmek demektir! Öyle ya, mayınlar bombaysa, İsrail atom bombasıdır! Yapılmak istenen de bombadan kurtulayım derken atom bombasına yakalanmaktır! Ve İsrail’in o topraklara yerleşmesinin oluşturacağı tahribat, Japonya’ya atılan atom bombasının oluşturduğu tahribattan farksızdır! Bu nedenle “Mayınları Yahudi şirketi temizleyecek diye buna karşı çıkıyorlar, ama bilsinler ki paranın dini, imanı, ırkı olmaz” şeklinde konuşan Başbakan Erdoğan yanlış yoldadır. Ancak bu yanlış yolu Genelkurmay Başkanlığı açmıştır. Çünkü Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün açıklamasına göre, bu mayınların temizlenmesi için gereken parayı Başbakan örtülü ödenekten Genelkurmay Başkanlığı’na verdi. Ancak Genelkurmay bu mayınları temizlemekten aciz olduklarını, bu mayınların yabancılarca temizlenmesi gerektiğini belirten bir karşılık verdi. İşte Genelkurmay’ın bu tavrıdır ki, Başbakan’ı bu mayınları İsrailliler gibi yabancılara temizletilmesi noktasına getirdi. Düşünün ordumuz kendi döşediği mayınları temizlemekten aciz olduğunu resmen açıklıyor. Bu durumda beni “Şu ortamda bile ordumuz mayın temizlemekten aciz ise, diyelim ki düşman saldırısı altında olsaydık, havadan, karadan, denizden taarruz altında olsaydık, düşmanın döşediği mayınları nasıl temizleyecektik? Düşmanın döşediği mayınları temizleyemiyorsak, düşmanı nasıl temizleyecektik?” diye düşündürtüyor. Hem Suriye bile kendi döşediği mayınları kendi temizlerken, nasıl oluyor da Türkiye kendi döşediği mayınları kendi temizleyemiyor? Hangi mayını hangi noktaya koyduğu konusunda elinde haritalar olan Genelkurmay, nasıl oluyor da bu mayınları temizleyemiyor? Anlaşılan Genelkurmay elli yıldır nasıl darbe yaparım diye kafa yormaktan, kendi döşediğim mayını kendim nasıl temizlerim diye kafa yormaya vakit bulamamış olmalı ki bunları temizleyemiyor!
“BİR AVUÇ EŞKIYA” DEDİ, AMA YENEMEDİ!
- Söz Genelkurmay’dan açılmışken, önceki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt geçenlerde yaptığı bir açıklamada, PKK’nın üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tümü gönderilse bile yine de PKK’nın temizlenemeyeceğini söylemişti. Yine geçenlerde Hürriyet gazetesi yazarlarından Ege Cansen de “PKK hem askeri hem siyasi olarak yenilemedi” diye yazdı. Nasıl yorumluyorsunuz bütün bunları?
- Görüyorsunuz işte; Genelkurmay sınırımızdaki mayınları temizleyemeyeceğini itiraf ettiği gibi, dağdaki PKK’yı temizleyemeyeceğini de itiraf ediyor. Bu da Genelkurmay açısından çok acıklı bir durum. Bu mudur “halkın en güvendiği kurum?” Daha 1980’lerde benim gibiler “PKK sorununu dağda çözemeyecekseniz masada çözün” derken, Genelkurmay, “PKK bir avuç eşkıya, onları bir kaşık suda boğarız” dedi. Bu uğurda şu fakir milletin 300 milyar doları sarf edildi. Bu uğurda şu acılı milletin onbinlerce evladı feda edildi. Genelkurmay ne istediyse bu millet onu eksiksiz verdi. Ondan sonra da kalkıyorsunuz, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tümünü de üzerine göndersek, biz bu PKK’yı temizleyemeyiz” itirafında bulunuyorsunuz. “PKK hem askeri hem siyasi olarak yenilemedi” itirafında bulunuyorsunuz. Özetle 1980’lerde “PKK bir avuç eşkıya, onları bir kaşık suda boğarız” diyenler, bugün “Bir avuç eşkıya” dediklerini yenemediklerini itiraf ediyorlar. PKK konusunda askeri çözümün dışında bir çözüm aranması gerektiğini söylüyorlar. PKK’nın siyasi temsilcisi DTP ile masaya oturup, pazarlık etme noktasına geliyorlar. Öyleyse şu fakir milletin 300 milyar doları boş yere niye sarf edildi? O 300 milyar dolarla yüzlerce fabrika, iş yeri kurulurdu. Binlerce insan iş sahibi olurdu. İşte şimdi bunu engellemenin hesabı verilmeli. Ancak milletin 300 milyar dolarını toprağa gömmenin hesabından çok daha önemlisi, milletin onbinlerce evladını toprağa gömmenin hesabının verilmesi. Genelkurmay bunun hesabını verebilecek mi? Onca helikopterine uçağına, onca tankına topuna, en gelişmiş onca silahına rağmen Genelkurmay, “Bir avuç eşkıya” dediği PKK’yı niye yenemediğinin de hesabını verebilecek mi?
MUSALLA TAŞINA DA KOLTUKLA KONULACAKLAR!
- Tayyip Erdoğan, “Politikada gençlerin önünü tıkamamak, açmak lazım” diyerek, bir dönem sonra milletvekilliğini ve ondan sonra da parti liderliğini bırakacağını açıkladı. Onun bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Malumunuz ben Tayyip Erdoğan’ı eleştirenlerin başında geliyorum. Çünkü o mevcut kapitalist düzene hizmet ediyor, ben ise kapitalist düzene muhalefet ediyorum. Tayyip Erdoğan’ın da zalim ve sömürücü bu düzene hizmet etmemesini, bu düzeni yerle bir etmesini istiyorum. Bu adi düzenin yerine insanca-hakça adil bir düzenin kurulması için mücadele etmesini istiyorum. O bunu yapmadıkça da onu en başta ben eleştiriyorum. Ancak şunu da söylemeliyim ki, Tayyip Erdoğan’ı koltuk düşkünü olmaması konusunda takdir ediyorum. Nitekim eğer Tayyip Erdoğan isteseydi bugün cumhurbaşkanlığı koltuğunda Abdullah Gül değil kendisi oturabilirdi. Ama o kendisinden önceki hiçbir başbakanın yapamadığını yapıp cumhurbaşkanlığı koltuğunu bir başkasına ikram etti. Yine Tayyip Erdoğan isteseydi ömür boyu milletvekili de, parti lideri de kalabilirdi. Ancak bir dönem sonra milletvekilliğini ve ondan sonra da parti liderliğini bırakacağını açıklaması da gösteriyor ki, bunu da istemedi. Böylelikle koltuk düşkünü olmadığını bir kez daha gösterdi. Tayyip Erdoğan’ın gençlerin önünü tıkamamak, açmak için koltuğunu bırakacağını açıklaması takdir edilmesi gereken bir davranış değil mi? Ve Tayyip Erdoğan’ın bu davranışını, girdiği her seçimi kaybettiği ve yaşı da 70’i geçtiği halde yine de koltuğunu bırakmamakta direnen Deniz Baykal gibilerin örnek alması gerekmez mi? Ama nerde? Deniz Baykal gibiler öldüklerinde musalla taşına tabutla değil koltukla konulmayı vasiyet edecekler neredeyse! Hatta Deniz Baykal gibiler mezara da koltukla gömülmeyi vasiyet edecekler neredeyse! İşte bu durumu dikkate alarak diyorum ki, Tayyip Erdoğan’a helal olsun, Deniz Baykal gibilere de yuh olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi