D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Dünden bugüne şehirler...

Dünden bugüne şehirler...

Kütüphanemi yeniden tanzim ederken, uzun süredir kitap yığınları altında kalmış 6 ciltlik bir ansiklopedi ile karşılaşmıştım. “Türkiye Ansiklopedisi”nin ilk ciltleri 1956 yılında yayımlanmıştı. İçindeki bilgiler ise en fazla 1955 yılına kadar geliyordu. Fotoğrafları tek parti devrinin sonu ile Demokrat Parti iktidarının ilk dönemine aitti.
Şehirlerimizin altmış yıl öncesine bakmak doğrusu hiç de iç açıcı değil! Bizler ilk mektep kitaplarında Cumhuriyet’in tek parti döneminin eşi menendi bulunmaz imar hamleleri ile anıldığını biliriz. Bu kitaplar biz çok partili demokrasi döneminde okumaya başladığımız halde, hâlâ tek parti mantığı ile yazılıyorlardı. Bu mantık biraz keskinleştirilerek şöyle ifade edilebilir: Tek parti yönetimi Türkiye’yi yoktan var etmiştir! Dikkate değer ne varsa onundur! Şu anda çocuklarımıza okutulan kitaplar da pek farklı değil aslında.
Bizim mektep kitaplarımızda yer alan bilgiler resimlerle de desteklenmişti. Cumhuriyet idaresi memlekete neler neler yapmamıştı ki! Buğday siloları, okul binaları, köprüler, yollar ve Çubuk Barajı... Evet Ankara’ya içme suyu sağlamak üzere yapılmış olan “Çubuk Barajı”nın o kitaplarda mutena bir yeri vardı!
Kitaplarımızda resimleri bulunan ve övünülen silolardan daha büyüklerinin şimdilerde ve gerektiğinde küçük kasabalarda bile kolaylıkla yapılıverdiğini, okul binası yapımının artık övünülemeyecek nisbette olağanlaştığını, o zamanın köprü ve yollarının şimdilerde şehirler arasından köyler arasına kaydığını ve resimlerinin hiç bir kitapta yer almasının düşünülmediğini, Çubuk Barajı’ndan daha kapasiteli göletlerin köy işleri teşkilatı tarafından bir çok yere kolaylıkla yapılıverdiğini bu kitaplar asla yazmayacaklardı.
Yarım asırlık ansiklopedide şehir yazıları farklı kağıtlara basılmış, bir kısmı renkli fotoğraflarla desteklenmişti. Bu resimler 1910’ların resimleri ile kıyaslandığında, şehirlerin fiziki çehrelerinin geçen zaman içinde ciddi bir değişikliğe uğramadığı görülüyordu. Elbette yüzlerce yıl içinde oluşmuş şehir çehreleri kolay kolay değişmez. Fakat çağdaşlık-modernlik-ilerleme vurgusu çok aşırı yapılan Türkiye’nin 1950’ye devreden çehresi ve yaşama şartları konusunda aynı şeyleri söylemek mümkün değildi.
Bırakın köyleri, kasabaları, anlı şanlı vilayet merkezlerinin çoğunda elektrik sadece geceleri vardı. İçme suyu alt yapısı ciddi bir gelişme kaydetmemişti. Kanalizasyon vs. de aynı durumdaydı. Nüfusu yüz binin üzerinde olan (beşinci büyük şehir) Bursa şehir merkezindeki asfalt yol miktarı bugünün küçük kasabalarındakinden çok daha azdır.
Son elli yıl içinde nüfusu yerinde sayan şehir yok. Bir kısmı çok büyümüş, bir kısmı ise az. Mesela Bursa, milyonu geçmiş. Çankırı ise yetmiş binlerde... Türkiye şehirlerinin gerçek değişim hamlelerinin en erken 1950’lerde başladığını, 1960’larda ivme kazandığını, 80 sonrasında ve bilhassa 1990’dan sonra önceki yapılanların katlandığını söyleyebiliriz.
1950’ye devreden şehirlerde tek parti yönetiminin yaptıklarını bir kaç cümle ile özetlemek istiyoruz:
Tek parti yönetimi şehirlere mutlaka heykel yapmıştır. Halkevi yapmış veya başka bir binayı halkevine çevirmiştir. Bunların dışında yapılan şeyler şehirlere göre farklılık gösterir. Fakat bu yapım faaliyetleri şehirlerin çehresini görünür şekilde değiştirmemiştir. Aksine bazı yıkım faaliyetleri ile şehir çehreleri değiştirilmiştir. Yıkılanlar genellikle eski vakıf yapılarıdır. Önemli bir kısmı medrese ve camilerdir. Kayseri gibi, Mimar Sinan yapısı hamamların yıkıldığı şehirler de olmuştur. Yıkım kararlarını ise ne yazık ki, o şehirlerin aynı zamanda belediye başkanı konumunda olan valiler vermiştir!
Erzurum Valisi’ni ziyaretimiz sırasında Vali Bey, değil Erzurum’un, Türkiye’nin ve hatta dünyanın sayılı mimarî eserlerinden Çifte Minareli Medrese’nin 1930’larda Şehir Meclisi tarafından, çökme tehlikesi olduğu gerekçesiyle, yıkılmasının kararlaştırıldığı bilgisini verdi. Neyse ki bu tarihe geçecek faciadan dönülmüş! 2011’de Erzurum’da yapılacak üniversiteler arası kış oyunları için sembol aranırken, ilk akla gelen onun silüeti olmuş!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi