Selahaddin Çakırgil

Selahaddin Çakırgil

Kosova, bir çetin 'devlet' yolculuğuna çıkarken..

Kosova, bir çetin 'devlet' yolculuğuna çıkarken..

*önce, bir Şehadet Tebriki ve Başsağlığı: Filistin'in işgalcisi siyonist İsrail'e karşı, 30 yıldır verilen askerî mücadelenin perde önünde gözükmeyen efsanevî ismi, Lübnan Hizbullahı'nın ünlü kumandanlarından İmâd Mugniye, evvelki gün, Şam'da, siyonist ajanlarınca gerçekleştirilen bir suikasd sonunda dünya hayatımızdan ayrılmış ve 30 yıllık isimsiz mücadelesini, 'şehadet' rütbesiyle taclandırmıştır, inşaallah.. O, özellikle de 20 ay öncelerde, İsrail rejiminin 35 gün süren Lübnan Saldırısı'na karşı gösterilen mukavemetin ve saldırganın özellikle de 'psikolojik yenilgi'ye uğratılmasındaki en önde gelen planlayıcılarından kabul ediliyordu. Mugniye'nin katledilmesindeki rolünü, İsrail rejimi, 'Bu konuda açıklama yapmıyacağız..' diye, zımnen itiraf etmiş bulunmakta.. Suriye Dışişl. Bak. Velîd Muallim ile İstihbarat Bak. Mehdî Dâdullah ise, Mugniye'ye tertib olunan suikasdin sorumluluğunun MOSSAD'a aid olduğunu söyledi..
Mugniye'nin annesi de 'El-Menar' televizyonuna verdiği mülâkatta, 'oğlunun şehadetiyle iftihar ettiğini, tek üzüntüsünün İslâm uğrunda şehid verecek başka bir oğlunun olmaması olduğunu' ifade etti. Bundan önce de, 7-8 kez suikasd tuzaklarını atlatan Mugniye'nin Şam'daki cenaze törenine, İran İslâm Cumhûriyeti Dışişl. Bak. Menuçehr Muttekî de katılmış, Cumhurbaşkanı Ahmedînejad ve eski C. Başkanı Refsencanî mesajlar yayınlayarak, 'bu şehadetin siyonist İsrail rejimine karşı verilen mücadelede yeni bir merhale teşkil edeceğini' belirtmişlerdir.. İslâm İnkılabı Rehberi S. Ali Khameneî de, Hizbullah lideri Hasan Nasrullah'a gönderdiği mesajda, 'Bu seçkin, özgür ve fedakâr insanın şehadeti, halkları uyandırmakta, gençlere örnek teşkil etmekte ve aydınlık ufuklara ulaşma yollarını herkese göstermektedir. Hunhar ve cinayetkâr siyonistler şunu bilmelidirler ki, İmâd Mugniye gibi şehidlerin pâk kanı, yüzlerce yeni Mugniye'yi diriltmekte ve zulüm, fesad ve tâgûtî baskılar karşısındaki direnişi kat kat arttırmaktadır' diyordu, özetle..
Bilindiği üzere 33 günlük savaşta uğradığı yenilgiyi araştıran İsrail rejiminin oluşturduğu Vinograd Komisyonu'nca hazırlanan raporda, 'İsrail ordusunun başarısızlığı itiraf olunmuş ve birçok seçkin komutan istifa etmek' zorunda kalmıştı..
Mugniye'nin ulaştığı o yüce makam için, onun mücadelesine gönül verenlere tebriklerimi ve onun hizmetinden mahrum kaldıkları için üzülenlere de başsağlığı dileklerimi sunuyorum; 'müminlerin bir öldürülüşü, binlerce diriltilişe vesile olur..' diyerek..
*Kosova, yarın yeni bir hayata mı başlıyacak?
Yarın, Kosova'nın istiklalini / bağımsızlığını ilân bekleniyor.. Yani, Avrupa'da yeni bir devlet daha doğmak üzere.. Amerika ve AB bu bağımsızlığı destekliyor. 2 milyon nüfusunun yüzde 90'ı arnavut müslümanlarından oluşan ve uluslararası hukuk açısından hâlâ da Sırbistan'ın bir eyaleti durumunda olan Kosova'nın Başbakanı Hâşim Taçi, kendilerini 100 ülkenin hemen tanıyacağını ileri sürüyor ve bu mümkündür..
özellikle Slav halklarının hâmisi durumundaki Rusya ise, bu istiklal ilânına karşı çıkıyor ve Putin, 'Kosova'nın Sırbistan'dan koparılması durumunda, Abhazia ve Güney Osetya'nın Gürcistan'dan, Kuzey Kıbrıs'ın da Kıbrıs'dan ayrılmasını da kabullenmek gerekeceği'nden, 'yeni buhranların kapısının aralanacağı'ndan söz ediyor ki, bu da mümkündür.
Geçen hafta yapılan Sırbistan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Sırb nasyonalistlerine karşı, AB ile uyumlu bir siyaset izlemek umudu veren Tadiç'in kazanması her ne kadar, korkuları biraz yatıştırmışsa da, 1990'larda bütün ülkeyi korkunç bir kana bulayan 'çetnik'lerin/ sırb şovenistlerinin tabloyu yine de etkileyebileceklerinden endişe ediliyor.. Nitekim, daha ılımlı kabul edilen Tadiç bile, 'Kosova'nın istiklalini ilan etmesi ve bunun AB ve B. Amerika tarafından tanınmasının, öngörülemez, çok yönlü korkunç felaketlere vesile olabileceği ve bundan sadece Sırbistan'ın zararlı çıkmayacağı' tehdidini savuruyor..
1990'dan itibaren, Yugoslovya'nın dağılışı sürecinde, asıl büyük parça olan Sırbistan'ın önce Slovenya ve Hırvatistan'a saldırmasıyla başlayan boğuşmaların, daha sonra ve hele de Bosna'da, -bu asırda artık tekrarlanamaz sanılan ve- 250 bin kadar insanın, sırf müslüman olmaları hasebiyle öldürüldüğü korkunç soykırımın acıları henüz de yüreklerimizde..
Daha sonra ise, Kosova bölgesindeki yangın ortaya çıktı.. Ve Sırbistan'ın şovenist lideri olan ve 'Balkanların Saddamı' olarak anılan Slobodan Miloseviç'in Bosna'daki o korkunç hunharlıklarından sonra, Kosova'nın istiklalini önlemek için 1998-99'larda uyguladığı kanlı siyaset, 1 milyondan fazla insanın çetin kış şartlarında evlerini-barklarını terk edip Arnavutluk ve Madedonya'ya sığınmalarıyla büyük bir faciaya dönüşmüştü.. Miloşeviç o saldırganlıktan, ancak, BM. Güvenlik Konseyi kararıyla, NATO'nun müdahalesi ve Sırbistan'ın ağır şekilde bombardıman edilmesiyle caydırılmış ve 'Büyük Sırbistan' hayaliyle çıktığı yolculukta, sadece kendisini değil, ülkesini ve halkını da 'korkunç bir cinayetkâr' durumuna düşürmüş; sonunda, Yugoslavya'yı sonunda parça parça etmek gibi bir noktaya ulaşmış ve Kosova'dan da fiilen uzaklaştırılmıştı. Ama, onun, iktidardan devrilip yargılanmak üzere Lahey- 'Savaş Suçları Mahkemesi'ne götürülmesi ve orada ölmesi de, oluşturduğu karmaşık tablonun düzelmesiyle noktalanmadı.. O zamandan beri, Sırbistan, hem geçmişindeki o cinayetkârlığın izlerinden kurtulmaya çalışıyor; hem de Kosova'yı yitirmemek için çırpınıyor..
Bu hassas anda, arnavut nasyonalizminin hattâ şovenist bir noktaya vardığı yolundaki görüntüler de şimdilik anlayışla karşılanmalı ve o kabarmış duyguların yatışması için, müslüman halklar, başlarındaki rejimleri, Kosova'ya 'İslâm kardeşliği' duygusuyla el uzatmaya çağırmalıdırlar.. Bu vesileyle belirtelim ki, Türkiye'de, İslâmî eğilimli medyada bile, Balkanlar'a yaklaşımda, arnavut nasyonalizmine karşı çıkarken, -Osmanlı geçmişimizin de etkisiyle- 'türkçeci' bir yaklaşıma ağırlık verildiği; Prizren gibi şehirlerdeki türk halkının 'türk diliyle eğitim yapabilmesi'ne hassasiyetle eğildikleri görülmektedir. Ama, aynı konuya, kendi ülkemiz sözkonusu olunca, hiç de mâkul ölçülerde yaklaşamamaktayız..
Sözün sonunda.. Kosova'nın, Osmanlı Sultanı Murâd Hudavendigâr'ın, miladî-1389'da, Sırb Kralı Lazar komutasında oluşturulan 'müttefik hristiyan orduları'nı Kosova Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğratmasıyla, müslümanların Balkanlar'daki 500 yılı aşkın hâkimiyetinin kilidi durumuna geldiğini; (Sultan Murâd'ın, o zafer sonrasında, -Lazar'ın damadı- 'Miloş' isimli bir sırb fedaîsi tarafından şehîd edildiğini ve oradaki türbesinin, müslümanlar için Balkanlar'da 'duygu ve tarih şuûru' yüklü bir ziyaretgâh'a dönüştüğünü de hatırlayalım..)


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selahaddin Çakırgil Arşivi