Büyükanıt, Başbuğ ve Ergenekon

Büyükanıt, Başbuğ ve Ergenekon

Sözde strateji uzmanı Erhan Göksel, Ergenekon’la ilgili iddialarımı ‘masa başı üretimi’ olarak değerlendirirken, Başbakan Erdoğan’ın etrafındaki birinci halkaya dahil olmadığım için bu kadar mahrem bilgilere ulaşamayacağım tezini işliyor. Ve sonra şöyle diyor: ‘Bütün bunları başbakanı yakından tanıyan birisi olarak söylüyorum.’

Asıl tehlikeli olan sözleri şu: ‘Benim bildiğim Hükümet Yaşar Paşa’nın görev süresini uzatmak istiyor. O zaman da İlker Paşa emekli olur otomatikman. Yani hükümet kanadı İlker Başbuğ Paşa’yı diskalifiye edebilir... yorumlamıyorum, altını çizeyim, bunu biliyorum.’

Devam ediyor: ‘Askeri terfileri genel anlamda bilenler diyecek ki, Paşa’nın yaşı 67 oldu. Ağustos’ta yaş haddi doluyor, bunu yapamazlar. Elbette zor ama birkaç yasal ve teamül dışı gerekçe kullanılabilir. Bir de daha önce bir kez uygulanmış bir yol tekrar denenebilir. Yaşar Paşa yanlış hatırlamıyorsam Ekim doğumlu. 30 Ağustos’ta henüz tam yaşı dolmadığı için teamülen olmasa bile Askeri Şura’daki yaş döneminin tamamlanmamış olması değerlendirilebilir.’

Bir defa bu şahıs, birkaç yıldır başbakana ağır hakaretler eden, başbakanın her sözüne verdiği cevabı SMS ile çevresine duyuran, başbakanla ilişkisi TV kumandasıyla sınırlı olan bir şahıstır. Teşbihte hata olmaz, zurnanın son deliği bile değildir.

Gelin görün ki, ‘Başbakanı yakından tanıyan birisi olarak’ deyip arkasından ‘Yorumlamıyorum, biliyorum’ işgüzarlığıyla yalan üzerine kurduğu Büyükanıt’ın görev süresinin uzatılacağı tezinden ayrıca bilgisizlik akıyor.

Bir defa şunu açıkça belirtelim; Büyükanıt’ın görev süresinin uzatılmasına ilişkin hükümette en ufak bir çalışma yoktur. Eğer olsaydı, Erhan’a gelene kadar Kızılay’daki simitçi Rıza’nın da haberi olurdu. Dün ona sordum, ‘Yok’ dedi.

Kaldı ki; Büyükanıt’ın 67 yaşını tam olarak doldurmadığı için Şura’da görev süresinin uzatılabileceği tezi, teknik olarak mümkün değil. çünkü, bu hakkı zaten Büyükanıt kullanıyor. 1 Eylül 1940 doğumlu olan Büyükanıt, 1 Eylül’de 67 değil 68’i dolduruyor. Eğer ağustos doğumlu olsaydı 2007 yılında emekli olacaktı.

Ergenekon’un intikamı mı?

O halde, hükümete en ağır eleştiriler yönelten sözde bir araştırmacı, yalan üzerine kurduğu bu tezi, neden kendisini ‘başbakanın yakını’ sıfatıyla pazarlamak ister? üstelik, TSK’nın kara harekatına kilitlendiği hassas bir dönemde...

İnsanın sorası geliyor: Acaba, Ergenekon soruşturmasının intikamı mı alınıyor? Ya da TSK içindeki Ergenekon bağlantılı subayların tasfiyesine yönelik girişimlerin önünü kesmek mi istiyorlar?

çünkü; Araştırınca gördük ki, Genelkurmay Başkanı, Veli Küçük’e kadar uzanan Ergenekon soruşturmasında pozitif tavır almış. Adı karanlık ilişkilerle anılan kimi subayların tayin ve terfilerine müdahale edildiği, önümüzdeki Ağustos Şurası’nda bu müdahale dozunun daha da arttırılacağı yönünde duyumlara sahibim.

Biliyorsunuz, bir de Büyükanıt’tan umutlarını kesen darbe senaristlerinin geleceklerini planladıkları Başbuğ’a yönelik 2009 planı var. Hükümet, özkök sonrası Büyükanıt’la ilgili spekülasyon yapanların şimdi Başbuğ üzerinden aynı senaryoyu dillendirdiklerinin farkında. Meseleye, kişisel değil kurumsal baktıklarını görüyorum.

İç siyasete yönelik olarak, siyasi otoriteyle orduyu karşı karşıya getirme ve komuta kademesine nifak sokma çabalarının kara harekatının planlandığı günlerde pişirilmesi ise bu sözde vatanseverlerin gerçek niyetlerini ortaya koyması bakımından ibret vericidir.

Keramet Gürses’te mi?

Ergenekon’u basite almayın. Amaca ulaşmak için her türlü aracı kullanmakta beis görmüyorlar.

Bakın, terör uzmanı olarak bilinen Doç. Dr. Emin Gürses’in Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınması önemli bir gelişmedir ama doğal olarak kara harekatının gölgesinde kaldı.

Gürses, 24 Mayıs 2006 günü çıktığı bir TV kanalında Danıştay saldırısını düzenleyen Alpaslan Aslan’ın arkasında bir şeyhin olduğunu iddia etmişti. Melih Aşık da bu iddiayı ‘Keramet Şeyh’te mi?’ başlığını taşıyan 26 Mayıs 2006 tarihli Milliyet’teki köşesine taşımıştı.

Aşık soruyor: ‘Nereden biliyorsun?’ Gürses’in cevabı: ‘Aslan’ın arkadaşları söyledi.’

Oysa, daha birkaç gün önce (21 Mayıs) savcılıkta ifade veren Alpaslan Aslan, ne Cumhuriyet’e yönelik bombalı saldırı ne Danıştay cinayetiyle ilgili sorulara cevap verirken böyle bir şahıstan söz etmemişti.

Fakat sonra ne olduysa oldu, Danıştay davasında süreç, Gürses’in tarifi doğrultusunda gelişmeye başladı. Aslan, Sincan F Tipi Cezaevi’nde kalırken ifadesini değiştirdi. 26 Haziran 2006 günü savcılıktaki ifadesinde, Gürses’in işaret ettiği şeyhi ‘lideri’ olarak gösterdi: Salih Kunter...

Ve Kunter, iddianamede Alpaslan Aslan ve Süleyman Esen’le birlikte ‘çete reisi’ olarak geçti. Ancak, Kunter beraat etti.

Gürses, failin bile bilmediği bu şeyhi nereden tanıyordu? Aşık’ın yazısına bakarsak, Gürses’e bu bilgiyi, Aslan’ın arkadaşları vermiş.

Danıştay dosyasını tümüyle okudum; Şüpheli veya tanık sıfatıyla ifadesine başvurulan Aslan’ın okul, ev ve iş arkadaşları böyle bir şeyhten bilgi sahibi değildi. Hiç birinin ifadesinde bu isim geçmedi.

Bu arkadaşlar, Aslan’ı ifade değiştirmek için cezaevinde kaldığı süre içinde sık sık ziyaret edenler midir, bilmiyorum. Ama izaha muhtaç bir durum var ortada.

Savcılık ince yerden yakalamış, bakalım yumağı tümüyle açabilecekler mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi