Hasan Aksay

Hasan Aksay

Akıl almaz işler ve jüristokrasi

Akıl almaz işler ve jüristokrasi

Düşünmek, hakkı batıldan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırma, iyi ve güzele ulaşma imkanıdır. En yüce insanî değerdir. İman ve vicdanla bütünleşerek fedakarlık ve sorumluluklar yükler. Özellikle akıl dışı işler, zincirleniyorsa çare bulmak hükümete, hak şahitliğinde destek vatandaşa öncelikli görev olur.
Akıl almaz, vicdana sığmaz hadiselere, “vah vah” deyip geçilemez. Anlamak, ibret almak, elimizle, dilimizle, en azından kalbimizle, haktan yana çözüme katkı sağlamak, yüce fıtratlı düşünen insan olma nimetinin mutlak gereğidir. Ama Türkiye, akla ters işlerde, neredeyse sıra kavgasına girecek:
Başbakanın, bakanın muhalefet şerhi koyduğu, katılmadığı bir kararın icra edildiği bir ülke dünyada var mı? Yok.
Çelik zırhları delen lav silahını, millete “boru” diye takdim eden bilir kişi?
Hukuka, tarihe, uygulamaya, akla ve vicdana ters, “Meclis 2/3 ekseriyetle (367) toplanıp karar alacak” diyen bir dayatma, hukuk olabilir mi?
Büyük bir devlette, kanun ve nizam dahilinde yapılacak seçime karşı çıkıp, “Bizim dediğimiz olacak. Yoksa, Çankaya yoluna yatar, köşke çıkarmayız” diye, sisteme ve millete meydan okuyan bir mantık olabilir mi?
550 üyeli bir Meclis’in 411 oyla kabul ettiği kanuna, “411 el kaosa kalktı” diye manşet atacak bir gazete düşünülebilir mi?
Hem milletten oy isteyen, hem fahri avukatlığını üstlenip, onlardan da makam ve imkan bekleyen bir parti olur mu?
Örnekleri artırmaya gerek yok. Bireyin de, toplumun da akıl ve vicdanına ters şey bunlar. Menderes rahmetli, “Milletin gözüne baka baka yalan söylüyor” demişti. O günden beri gelişiyor. Millet olarak, “dün dündü, bugün bugündür” diye pervasızlaşan yalan ve mantıksızlığı kürsülerden olsun indirmek zorundayız. Aksi felakettir. Ne huzur kalır, ne mantık.
Sağlıklı bir anayasa millet oyuna sunulmalı. Şart ve acil. Meclis yapmalı. Anayasa için kurucu meclis yanlış. Biz ne yeni kurulan bir devletiz, ne de millete karşı darbe yapmış meclissiz kalmışız. Ne var ki sadece anayasa yetmez. Başörtüsü yasağı anayasada mı var? Birçok devlet laik. Laikliği İslam düşmanlığı olarak anlama ayrı bir sorun. Kafamızı, mantığımızı da düzeltip, çıkarımızı dayatmacılıkta, ayrımcılıkta değil, adalette aramamız gerekiyor.
Biz, Batı’dan birçok bakımdan ileriyiz. Tek noktada felaket geriyiz. Meşhur misal, adam muhtar olmuş. Şöyle bir kenara çekilmiş, “Hey be, dün biz de şunlar gibi başı bozuktuk” demiş. GİMA market devlet malıyken kasiyer kız, müşteriye, “Parayı bozdur da gel” demişti. Birisi bir makama, rütbeye geldi mi babasını beğenmiyor. Milleti yeniden kalıba sokacak. Onlar gibi düşünecek, onlar gibi sevineceksin. İttihat Terakki’den beri bu cinneti yaşıyoruz. Deniz Beyin öfkesine bak, halimizi anla... Bu ilkellikten kurtulmak anayasa konusu kadar acil ve hayati bir meseledir. Anayasada da dikkate alınmalıdır.
Doğrularda, akıl ve mantık; yanlışta, emir ve çıkar gibi sebepler dayanışma doğuruyor. Askerin, pimi çekilmiş bombayı atamaması emirden. Gizli örgütler, özellikle evrensel gizli örgütler, kolay kazanç, mevki ve imkan ümitleri ekerek, akıl ve vicdanın yaşayamayacağı mikrop yuvası çöplükler doğuruyor.
JÜRİSTOKRASİ OLUR MU?
Jüristokrasi, aklen ve fiilen imkansız. Ama?
Demokrasi ve krallıklarda, kanun ve bürokrasi icra gücüdür. Yetki millettendir. Komutanlar darbe yapar. Başarırsa, emir komuta zincirinde personeli vardır. Yetkisi silahında ve gücündedir.
Yargının gücü, adaletinde, itibarındadır. İcra gücü olarak kumanda edeceği bürokrasisi ve ordusu yoktur. Adalet, devletin en şerefli kurumlarından biridir. Devletsiz adalet olmaz. Adalet, asli görevi dışında bir makama sığmaz. Kapısından giremez, yer de bulamaz.
Yüksek adalete, kimse emir veremez. Adalet, adaletlikten çıkarsa, emir alır:
12 Eylül 1980 darbesi, AYM’ye, “Sana gerek yok. Otur, maaşını al” dedi.
1960 darbesi, Yassıada Yüce Divan Başkanı ünvanlı Salim Başol, “Sizi buraya getiren güç böyle istiyor” diye aldığı emri ifade zorunda kaldı.
28 Şubat Post Modern Darbe, brifingini ayakta alkışlattı.
Yalnız bizde değil, bütün dünyada böyledir. Belki de en acıklı akıbet, İngiltere’de Oliver Cromwell darbesinin, Kral Charles’ı idam eden yargısının akıbetidir.
Olmazı olur yapma hevesi olan yargı iktidarı kalkışması, her zaman ibretler yumağının kozmik odası olmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi