Hasan Aksay

Hasan Aksay

Türkiye milletvekili, seçim ittifakı ve senato

Türkiye milletvekili, seçim ittifakı ve senato

“Temsilde adalet, yönetimde istikrar”... Demokratik sistemde iki önemli konu. Normal zamanlar için her iki gereklilik arasında fazla bir itişme olmaz. Fakat önemli kriz ve dar geçitlerde, bu değerler zıtlaşırlar. Bu durumlarda, milli iradeye dayalı adil bir istikrar hepsinden önemlidir.
Bu iki önemli hususun her zaman dengelenmesi için, “barajlı D’hondt sistemi” bulunmuştur. Baraj ayarlamalarıyla istikrar sağlanır. Küçük partilerin, her zaman barajı aşağı çekme ısrarı, küçük toplumlar dışında istikrarsızlık felaketidir.
Barajlı D’hondt sisteminde, baraj sınırı sorun olmaktadır. Demokrasi, ekseriyet sistemiyle başladı. Dayanağı, hak üzere çoğunluk mantığıdır. D’hondt sistemiyle, yalnız farklı seçim bölgelerinde değil, aynı seçim bölgesinde de farklı partiler temsilci çıkarma imkanı buldu. Fakat, muhalefette kalacağını bilen partiler, barajı sıfırlatmak, hatta “milli bakiye sistemi” arzu ederler. Bu arzuda aşırılık, yönetimde istikrarın kaybı demektir. İstikrarsızlık, millete imkan, hizmet ve zaman kaybettirir. Devlet bünyesinde ise, 28 Şubat post modern darbesi gibi ağır urlar oluşmasına yol açar.
Düşük bir barajla istikrar sağlamak için 500+“100 Türkiye milletvekili” ek formülü düşünülürse de bu yapıda bozulma doğuracak bir çözümdür. Şöyle ki:
1) Türkiye milletvekilliği, zamanla iki farklı milletvekili tipine dönüşür. Seçim bölgesi olmayan milletvekili halktan kopar. Kendine yeni bir statü ve yer oluşturma zorunda kalır. Demokrasi için de, halkın iradesi bakımından da, partiler için de sağlıklı bir yol değildir. Geçen senato tecrübemiz gibi, bünyeye yabancı kalır.
2) Bugüne kadar kaçak yollarla sağlıksız yapılan parti ittifaklarını, kanuni zemine oturtmak, “temsilde adalet ve istikrar” için olduğu gibi demokrasi için de Türkiye milletvekilliğinden sağlıklı bir çözümdür. AB aklı ve hesabı başkadır. Tatmin olmaz.
Türkiye milletvekilliği, reaksiyon anayasaları gibi bir zorlamadır. Örneğin, “parti kapatmayı zorlaştıralım, hatta kaldıralım” deniyor, yanlış. Kanun, bürokratik yapıya göre değil, millet ve memleket ihtiyacı esas alınarak yapılır. Uygulamada yanlış varsa, kanun ona göre şekillenmemeli, zor da olsa, yanlışlar düzeltilmelidir.
3) Türkiye için asıl gereken, ileri bir statüsüyle, istikrar konusuna da çözüm sağlayacak kurum senatodur. Bunun için önce şu sorunun cevabını vermem gerekir: “1961’den 1980’e kadar senato vardı. Gördün ki olmadı.”
O senatonun zamanı, yapısı ve maksadı yanlıştı. 1) Maksat, darbecilere ömür boyu senatörlük sağlamaktı. 2) Yapı, 150 seçilmiş, 38 komite üyesi, 15 kontenjan. (Eski cumhurbaşkanlarının senatör olması tecrübe ve tarihi bağ olarak güzel bir imkandı). 3) Zemin, aynı seçim bölgesi, görev-etkinlik dengesiz. 4) En önemlisi zaman. O senato, bir darbenin karanlık ufku içinde doğmuştu. Milli irade gücünden mahrumdu. Her tarafı düşmanla çevrili görüyor, milletini, “iç düşman” zannediyordu. Küçük ve kendi kendine düşman yönetimlere elbette senato gerekmez. Ama şimdi şart.
Tarihi, konumu, sahip olduğu manevi değerleri ve dinamik toplumuyla dünyaya söyleyecek sözü olan, kendisi ve dünya ile barışık Türkiye’nin, bu geniş ufka bakan bir senatoya ihtiyacı vardır. Yönetimde istikrar için de, devamlı ve sağlıklı bir çözümdür.
Nasıl bir senato? Pazartesi gününe.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi