Ahmet Can

Ahmet Can

Özürler, tatminler ve korkular (2)

Özürler, tatminler ve korkular (2)

Korkunun zıt kavramı cesarettir. Fakat Hint bilgini Tagore ‘Korku cesarettir’ der. Peki nedir Tagore’nin bahsettiği cesaret?
Cesaretten inkişaf eden korku, etrafına müthiş bir gizem yayar. Solibandi 17. yüzyılda edebiyatı yorumlarken ‘Edebiyat korkunun ürünüdür’ demiştir. Şimdi yaşasaydı tersi ifadeler kullanmak zorunda kalırdı. Çünkü korku edebiyatın ürünüdür. Kadim zamanlardan bugüne edebiyat ‘araç’ yapılarak oluşturulmuş ve kullanılmıştır. Peki Solibandi 17. yüzyılda ‘Edebiyat korkunun ürünüdür’ diyordu da nasıl kadim zamanlardan beri biz ‘Korku edebiyatın ürünüdür’ diyebiliyoruz? Zira Solibandi beşeri zihniyetin dışavurumunu yansıtırken, biz kutsal metinleri kıstas alarak bu ifadeleri kullanırız.
BEŞERİ SİSTEMLER VE İLAHİ KORKU
Tüm beşeri düşünürler insanlık tarihini materyalist bir fanusun içine mahkum etmiştir. İlâhi kanaat önderleri ise -Nuh peygamberin kıssasında da şahit olacağımız gibi- korkunun(ilâhi korku) aslında özgürlük olduğunu vurgulamışlardır. Kur’an’da Allah’tan korkan kişilerin takva sahibi kimseler olduğu yazar. Hicr Sûresi’nin 45. ayeti şöyledir: “Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan takva sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.”
Eğer Nuh peygamberin eşi Sara’da zerre kadar korku olsaydı özgürleşeceğini tahmin edebilirdik. O halde Yaratıcı’dan korkmak bütün beşeri diktatörleri reddetmektir ve tek olan bir şeyden korkmaktır. Ve dahası özgürleşmektir.
Mevlânâ’ya göre ‘Allah korkusu, imanlı bir kalbin ziyneti ve süsüdür. O korkudan mahrum olan gönüller, haraptır ve şehvet yuvasıdır.’ Yine bir başka yerde insana bütün korku’nun içinden geldiğini, fakat insanın aklının daima dışarıda olduğunu söyler Mevlânâ.
KENDİNE BENZEYENDEN KORKMAMAK!
İnsan bir tek şeyden korkmamalı; kendisine benzeyenden. Neden ‘cin’ dendiğinde hop oturup hop kalkarız? Çünkü bize benzemediği kanaati uyanır. Bu da ulûhiyete ters bir durumdur. Nihayetinde yaratılmış her şey bir parça bize benzer. İşte bunu keşfedemediğimiz sürece esaret altına gireriz.
“Farklı Tür” korkusu metafizik algıyla duyumsayamadığımız bir boyutun lisanıdır. Üst bilinç fragmanlarının iktidara ters yönde benzeşmesi de bu yüzdendir. ‘Aydınlık teorisi’nden yola çıkarsak bir gün mutlaka beşerî muktedirlerin tahtları sarsılacaktır. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Teorisyenlerin ‘üst bilinç’ ile ‘alt bilinç’ arasına korkuyu sığdırmaya çalışmalarını hatırlayalım. Burada itiraz hakkımızı kullanarak, zıt kutupların birbirine yaklaşmalarını örnek verebiliriz.
Seyredilen metanın seyredildikçe değişmesi gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz. Sonuçta bir yanılgıdan kurtulmak için his dünyamızın berraklaşması gerekir. Bir sonraki aşama hazdır. Haz dünyası korkuyu tetikler. Buradaki korku dokunma duygusunu açığa çıkarır; zevk verir ya da tiksindirir. Dokunulan -ister cansız madde, ister insan- ne olduğundan ziyade dokunulanın kim olduğu önemlidir. Öncesinde dokun(ul)ma hareketinden mahcubiyet duyan birey, kitle psikolojisinin baskısıyla -Gustave le Bon’u hatırlayalım- mahcubiyetinden sıyrılır.
KORKU’DAN KORKMAK!
Korkunun ecele faydası vardır. En azından Azrail’e hazırlıklı yakalanırsınız. Son saat geldiğinde ‘korkudan korkmak’ bile gelmez insanoğlunun aklına. Çünkü korku hayatta olmayanın muhatabı değildir.
Not:Gözaltına alınmam sebebiyle arayan ve geçmiş olsun diyen (cep telefonum kapalı da olsa gelen mesajlardan arayanların hepsini gördüm) tüm dostlara teşekkür ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Can Arşivi