Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

“Cihad” kavramının içini boşaltma çabalarına dikkat!

“Cihad” kavramının içini boşaltma çabalarına dikkat!

İslâm’ın en temel kavramlarından biri olan “cihad”ın, içi boşaltılarak ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ve Müslümanların literatüründen tamamen silinmek istendiği bir süreçten geçiyoruz. Böylece Müslümanlar, modern sömürgeciliğe ve onun fiili istilalarına karşı dirençleri kırılarak uysallaştırılmak isteniyor. “Cihad” terimini “şer kavramlar” listesinin ilk başına alarak “terör”le özdeşleştiren küresel emperyalizm, Müslümanların her türlü direnişini ve en haklı savunma savaşını “İslâmi terör” diye damgalamak suretiyle onları pasifize etmek ve edilgen bireylere ya da uysal kalabalıklara dönüştürmek arzusundadır.
Görüyoruz ki, zaman zaman, “cihad” kavramı tartışmaya açılmakta, sorgulanmakta ve asli anlamından koparılarak farklı mecralara çekilmeye çalışılmaktadır. İslâm’ın tarih sahnesine yeniden dönmesine izin vermek istemeyen egemen şer güçler, Müslümanların “cihad” kelimesini ağızlarına almalarına bile imkân tanımayacak bir psikolojik baskı ortamı oluştururken, İslâm adına konuşan kimi çevreler de, garip bir savunma psikolojisi ile “cihad”ın içini boşaltıp onu sadece nefis tezkiyesine indirgeme gayretindedirler.
27-28 Mart 2010’da Mardin’de toplanan Barış Yurdu Mardin Konferansı, bu gayretkeşliğin son örneği oldu. Cidde merkezli Küresel Yenilik ve Rehberlik Merkezi(GCRG) ve Londra merkezli Canopus Danışmanlık tarafından düzenlenen toplantıya, Artuklu Üniversitesi ev sahipliği yaptı. Konferansın basında takdim ediliş biçimi hayli ilginçti: “Konferans, köktendinci örgütlerin dayanak olarak kullandığı cihat fetvasının yanlış yorumunu düzeltmeyi amaçlıyor. 700 yıl önce dönemin Şeyhülislâmı İbn Teymiye tarafından kenti işgal eden Moğollara karşı verdiği ‘Mardin Fetvası’ olarak bilinen cihat fetvasının modern yorumunu yapmak için bir araya gelen İslâm alimleri, El Kaide başta olmak üzere İslâm dünyasında şiddeti bir araç olarak meşrulaştıran fetvanın kaynağı olan kentte, radikal dinci terörizmin dayanaklarını masaya yatırıyorlar...”
Gazete haberlerinde, özellikle, El Kaide’den Müslüman Kardeşler’e ve hatta Hamas’a kadar pek çok “radikal dinci örgüt”ün bu fetvaya sığınarak kan akıttığı iddia ediliyor. Böylece, İsrail işgaline karşı tarihin en şanlı direnişini gerçekleştiren Hamas ile, bütün İslâm dünyasında ciddi bir İslâmi uyanışa vesile olan Müslüman Kardeşler, bir çırpıda, kan akıtan dinci terör örgütleri olarak takdim ediliveriyor. El-Kaide’ye fatura edilen kimi eylemlerin ardında hangi güçlerin olduğu da bir başka tartışma konusu.
Ama sözkonusu konferans bahanesiyle ve her vesileyle şer odakların, zihinlere kazımak istediği imaj şudur: Radikal dinci terör örgütleri (ki onlara göre, İsrail ve ABD işgaline karşı savaşanlar da ‘teröristler’), eylemlerine dayanak olarak İslâm’ın Cihad emrini ve bu yönde verilen fetvaları alıyorlar. Dolayısıyla, ‘İslâmi terör bizzat İslâm’ın ve Kur’ân’ın kendisinden kaynaklanıyor. Bu sebeple, İslâm’ın reforme edilmesi gerek…
Her türlü İslâmi direnişi “terör” diye damgalayıp cihad’ı terör’le özdeşleştiren egemen şer söylem karşısında kimi Müslüman elitlerin savunmacı bir kompleksle, bu kutlu kavramın içini boşaltma çabasına girdiklerini, bilerek ya da bilmeyerek Müslümanların direnme reflekslerini yok etmeye yönelik pasifist yorumlara da kapı aralandıklarını hayretle görüyoruz. Filistin’de yarım asrı aşan İsrail işgalini ve Afganistan ile Irak’ta on yılı aşan Amerikan işgalini görmezden gelip, bu işgallerle ilgili bir cümlecik bir kınamaya hatta tespite bile yer vermeyip, sözde din adına yapılan terörün kaynaklarına inmek için “bilimsel toplantı” düzenlemek hangi akla hizmettir? Bu zihinsel kırılmaya/sapmaya dikkat çektikten sonra, Kur’ân-ı Kerim’de “Cihâd” kavramının geçtiği ayetlerden hareketle “cihad”ın kapsamı hakkında birkaç tespite yer verelim:
Öncelikle; Kur’ân’da ‘cihad’ kelimesinin geçtiği 31 âyetten 17’sinin savaş bağlamında yer aldığı kesindir.
Sözlükte ‘gayret etmek, bir işi yapabilmek için bütün imkânları kullanmak’ anlamına gelen cihâd terimi; Kur’ân ve hadislerde; Allah yolunda savaşmak anlamını ifade ettiği gibi dini öğrenmeyi, emir ve yasaklarına uymayı, haram ve günahlara karşı nefis ile mücadele etmeyi; İslâm’ın yücelmesi için çalışmayı da içerir.
“Cihâd” kavramı; Mekke döneminde İslâm’ın tebliğ edilmesi ve dinin emir ve yasaklarının yerine getirilmesi anlamında kullanılmış; Medine döneminde ise fiili savaşlara ile “kıtâl/savaş” anlamını da içermeye başlamıştır. Kaynaklarda ‘kıtal’ ile ‘cihad’ genelde iç içe kullanılmıştır. Tevbe Sûresinin 20. âyetinde; “Îman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenlerin dereceleri, Allah katında daha üstündür.” buyrularak Hz. Peygamber ve ashabının savaşları yani fiili cihadları övülür. (Keza, Bakara 2/218; Nisa 4/95-96; Enfâl 8/72, 74; Tevbe 9/41, 44, 81, 86, 88… gibi âyetlerde “cihad” terimi, kıtâl/savaş anlamındadır. İki yerde de ‘Harp’ geçer: Muhammed 47/4; Enfal 8/57.)
Özetle; “Ben rahmet peygamberiyim; ben harp peygamberiyim” buyuran Rasûlüllah’ın (s.) ümmeti olarak, hiçbir bahane ile, İslâm’ın ve Müslümanların izzetini yüceltip korumada en önemli ve en belirleyici kavram olan Cihad emrini şu veya bu yöne çekmeye, içini boşaltmaya ya da ortadan kaldırıp Müslümanları pasif, edilgen, uysal kalabalıklara dönüştürme çabalarına asla ve kat’a müsaade edemeyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi