Yeni Ahmet Hakan Coşkun'lara yol açın!

Yeni Ahmet Hakan Coşkun'lara yol açın!

Bu satırlar zavallılığını tescillemiş yaratıklara…

Bize hep şöyle derdi, sevmediğim bir büyüğümüz: Siz Müslümansınız, onlardan neden korkuyorsunuz ki. Bırakın onlar sizden korksun, sizi gördüklerinde tir tir titresin… (Neden sevmediğimize gelince: sözler ve fiiller)

Sen neye inanıyorsun; bir olan Allah’a. Adın ne Müslüman, dinin İslam, kitabın Kur’an. Bütün bunlardan en küçük bir şüphen var mı? KOCAMAN BİR HAYIR.

E o halde…

O halde dediğimiz yer halatın en zayıf olduğu nokta. Yani kopma noktası.

Klasikleşti artık biliyorum; Türkiye çok hassas bir dönemden geçiyor, inanılmaz gelişmeler yaşanıyor, skandallar peş peşe patlak veriyor, ses/video kayıtlarının haddi hesabı yok vesaire, vesaire…

Bu gidiş nereye, şimdilik bilen yok. Ama artık bilinen çok net bir şey var.

Yani terazinin sadece iki kefesi var, birinde biz duruyoruz, birinde onlar.

Yani Müslümanlar ve ona karşı amansız bir savaş balatmış, bunun için Müslümanların içindeki satılmış, ya da satıldığından habersiz zavallıları kullanmaktan çekinmeyen, her türlü saldırıyı meşru, hatta görev sayanlar…

Habervaktim, sen ne yaptın öyle?

Sadece haber mi yaptın, haber mi verdin, sadece insanları mı bir konuda bilgilendirdin, sadece gazetecilik mi yaptın?

Hayııııırr…

Sen sadece bunu yapmadın, senin asıl yaptığın kirli, satılmış, zavallı yüzleri, nankörleri, ne olduğunu bile bilmediği menfaatler karşısında yediği kaba pislemekten geri durmayanları, Müslüman geçinip Müslüman’a en büyük darbeyi vurmak için köşe başlarına ‘Tarafsız’ (!) diye yerleştirilenleri, her biri birer Truva atı olan ahlaksızları, geleceğin Ahmet Hakan Coşkun’larını…

Kısaca, terazinin öteki kefesinde ne kadar tanıdık varmış onu ortaya çıkardın.

Sen “Üzerine çok şey söylenir, söyleyeceğiz de” diyerek sırf kafasının gerisindeki intikam duygularını tatmin edebilmek için, Müslüman kimliğinden uzaklaşmayı bile göze alan, kendi payını hiç düşünmeden Türkiye’nin iki kutba ayrıldığını rahatlıkla söyleyebilen, adalet ve özgürlükten söz ederken, nasıl bir adaletsizliğe, nasıl bir çirkinliğe imza attığını bilmeyen, asırlarca Müslümanların sırtına vurarak intikam alan zihniyetin pisliklerini ortaya çıkarmanı “Belden aşağı vurma” diyerek ahlaksızlığını da tescilleyen insan görünümlü mikropları da ortaya çıkardın.

Müslüman’ın HAK mücadelesi adına yaptığını kafire ifşa etmek için Kur’an-ı Kerim’i, Allah’ın ayetlerini bile kullanmaktan çekinmeyen, adı Müslüman, onun dışında her şeye benzeyen bu zavallı mahlukların gerçek yüzünü, gerçek tarafını da gözler önüne serdin.

Bunu nasıl yaptın peki, tabi ki adını bile anmaktan korktukları gerçekleri korkmadan gün yüzüne çıkararak…

Ben hep söylerim, tekrar edeyim: Zavallı olmak zor zanaat. Bunu başarmak ise ayrı bir maharet ister. Bazısı doğuştan zavallıdır, bazıları da bunu başarabilmek için ömrünün en az 30 yılını harcar. Adam olmak da öyle bir şey sanırım, adam oldu sanırsın, ama ilk önce babasını getirir ayağına bir vali. Ne diyelim, muallak sözler kafası çalışanlar için, gerisini düşünmeden bakmak da ahmakların işi…

Bu ahmakların unuttuğu bir şey var, genellikle habervaktim’e saldırırken ilginç kıyaslamalarda bulunuyorlar. Benim çok dikkatimi çekti bir tanesi. Falan yayın grubunu pornoculukla suçlarsan, senin başına da bilmem ne gelir vesaire...

Şimdi bu tür “adalet” (!) simsarlarına, bu tür ahmaklara bizim vereceğimiz bir ders olamaz.

Çünkü onlara dersleri öyle güzel ezberletilmiş ki, biz ne söylesek onlar efendilerinin doğru (!) kabul ettikleri yolunda yürüyecekler. 

Müslüman şunu çok iyi bilir ki-eğer Müslüman’sa tabi-insanlık tarihi boyunca yani Habil ve Kabil’den bu yana terazinin hep iki kefesi olmuştur. Bir tarafında HAK, bir tarafında da BATIL bulunmuştur. Ve insanlık tarihi, hiçbir zaman HAK’kın haksızlığına tanıklık etmemiştir. Bütün planlar, senaryolar, kirli tezgahlar hep BATIL’ın imzasını taşır.

Şimdi sormak lazım: Bre ahmak-lar!

Ne zamandan beri kasadaki bir çürük domates yüzünden manav dükkanının kapısına kilit vurulması adil, hakkaniyetli sayılmış. ‘Müslüman ayıp örter’ derken, kendini nasıl bir pisliğin ortasına attığını görmüyorsan, nasıl bir zavallılığın kucağına oturduğunun farkına varmıyorsan, kinini ve nefretini-ne olursa olsun-kardeşinin yüzüne kusmaktan çekinmeyecek kadar alçalmışsan, “Allah kabul etmez” diyebilecek kadar küstahlaşmışsan, “Testis”, “Okulda namaz” diyerek Müslümanlara dört koldan saldıranların avukatlığını “Müslüman” adı altında yapıyorsan, bunu yaparken sadece geçmişte yaşadığın kişisel-ki muhtemelen çoğu kendinden kaynaklıdır- olayları “hazır fırsatını buldum, intikamımı alayım” mantığıyla değerlendiriyorsan sana vurulabilecek tek bir etiket var: ZAVALLI!

Şimdi sokağa çıkıp haykırasım var: Açılınnnnn, yol verin, YENİ AHC’ler geliyor.

Önce Müslüman göründüler, Müslüman’la birlikte eziyet çektiler, görevleri tamamlandığında gerçek yüzlerini göstermek için hiç zaman kaybetmediler. Yani onların asıl mesleği : SATMAK!

Müslüman’ı satmak!


Bir tarafta topyekün bir savaş, kasadaki çürük domatesler, satılmışlar, Truva atları ve bir tarafta da…

Allahım, sen ne kadar büyük ve ne kadar adilsin!

Hayırlı bir hafta dileğiyle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi