Sessizce gitti...

Sessizce gitti...

Ajanslardan düşen haberden Oktay’ın da futbola nokta koyduğunu öğrendik.. Oktay Derelioğlu.. Pek çok ünlü futbolcu gibi o da Karagümrük’ten katılmıştı futbol arenasına.. Henüz 17 yaşında gittiği Trabzonspor’dan apar topar geri dönmüştü.. Gerekçesi, “Ailemden ayrı kalamıyorum” olmuştu.. Oktay o günlerde henüz çocuk denecek yaştaydı.. Olabilirdi tabii, ailesini özleyebilirdi!.. Futbol grafiği de her geçen gün yükseliyordu.. Ardından, Oktay’ın Beşiktaş yılları başladı!.. Oktay o yıllarda gerçekten Oktay’dı.. Fırtına gibiydi.. Adı, Türkiye’nin en klâs forvetleri arasında gösteriliyordu.. Zaten kim vardı ki o zamanlar?.. Bir Hakan Şükür, bir Aykut Kocaman ve bir de Oktay!...
Milli Takım’da da şahane goller atıyordu.. Rakip defansı onun gibi süratli bir biçimde dikine delen futbolcu azdı.. İkili mücadelelerde bileklerine çok hakimdi.. 30 Nisan 1997 Avrupa Şampiyonası finalleri öncesi İstanbul’da Belçika’yla yaptığımız grup maçında yedi iri kıyım Belçikalıyı ipe dizer gibi çalımlaması ve topu kalecinin yanından ağlara takması unutulacak gibi değildi.. Ve bu gol Avrupa spor medyası tarafından grup eleme maçlarının en güzel golü seçildi.. Bu da yetmedi, Oktay Derelioğlu’nun, Belçika’ya attığı o gol, dünyanın takip edilen en büyük futbol sitelerinden biri olan “soccerclips.net” tarafından “yüzyılın en muhteşem golü” seçildi.
Fakat sonra ne olduysa oldu... Oktay’daki hızlı çıkış, bir anda ters döndü ve bu klâs futbolcu aynı hızla irtifa kaybetmeye başladı... Medyaya intikal ettiği kadarıyla işin içine ailevi problemler de girdi... önce, Beşiktaş’tan adeta kovulur gibi gönderildi... Daha sonra Siirt-Jetpa, Gaziantep ve Trabzonspor maceraları, İspanya’nın Las Palmas takımına gidiş ve başarısız bir biçimde kestirmeden dönüş!... Sonunda Fenerbahçe’ye geliş!... Geliş iyiydi ama bir türlü istenilen Oktay olamadı Fener takımında!.. Zamanın teknik direktörü Mustafa Denizli epey şans verdi Oktay’a!... Bu destekten de bir şey çıkmadı... Derken Lorant geldi, zaman zaman o da şans tanıdı ama Oktay bir türlü eski Oktay olamadı... Sonra da hızla düşen irtifa!.. Almanya’nın FC Nurnberg ve Azerbaycan’ın Hazar Lankeran takımlarına yapılan yurt dışı transferler.. Ve Samsunspor, Akçaabat Sebatspor, Sakaryaspor, Diyarbakırspor, İstanbulspor, Yalovaspor ve yeniden doğduğu kulüp olan Fatih Karagümrük macerası... Karagümrük aslında Oktay’ın belki de bir vefa borcuydu..
Ve sonunda yolun sonu... Sezon başında, futbola başladığı Fatih Karagümrük’e dönen Oktay, kısa bir süre oynadıktan sonra jübile yapmadan futbolu bıraktı..
16 yıllık futbol yaşantısında 15 kere yapılan transfer... Acı-tatlı bir sürü hatıra.. Ve alınması gereken pek çok ders...
Netice-i kelâm, Oktay’ın hafızalardan klâs bir futbolcu olarak geçeceği aşikâr... Ama başarıdaki süreklilik konusunda aynı şeyleri söylemem mümkün değil..
Oktay’a yeni hayatında başarılar diliyorum...
Hedefi, teknik direktörlükmüş...
İnşallah başarılı olur, Karagümrüklü Oktay...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi