Serdar Demirel

Serdar Demirel

Irak, işgalin 6. yılına girdi..

Irak, işgalin 6. yılına girdi..

20 Mart 2003, daha şimdiden dünya tarihinde, 20. yüzyılın unutulmayacak dönüm noktalarından birisi olarak yerini almıştır. Bu tarihte, Amerika uyduruk gerekçelerle Irak’ı işgale başladı. Hem de BM gibi uluslararası kurumları hiçe sayarak..
Amerika, Irak’ı nükleer silahları ve Saddam Hüseyin’in El Kaide ile irtibatı olduğu gerekçeleriyle işgal etti. İddialar fos çıktı, ama savaş suçluları yalanlarının bedelini ödemedi.
Amerika’nın Irak’ı işgalinin 5. yıldönümü dünyanın farklı yerlerinde cılız nümayişlerle protesto edildi. Biz de kendi iç problemlerimizle; AK Parti aleyhine açılan kapatma dâvasıyla ilgiliydik, sağolsunlar, yanıbaşımızdaki işgali bile unutturdular bize!
1.2 milyondan fazla sivilin öldüğü, başta Bağdat ve Fellüce olmak üzere nice şehirlerin tahrip edildiği, altyapısının çökertildiği, tarihi zenginliklerinin yağmalandığı, 6 milyon civarında Iraklının evini-barkını terk etmek zorunda kaldığı bir realiteden bahsediyoruz; bu zorunlu göçün 2 milyondan fazlası Irak dışına, özellikle de komşu ülkelere, 4 milyondan fazlası ise Irak içinde vuku bulmuş..
Iraklılar; içecek su bulamıyor, petrol zengini bir ülkede petrol istasyonlarında kuyruklar oluşturuyor, hastahaneler gerekli malzemeden ve ilaçtan yoksun, elektrik kesintileri had safhada.. İşsizlik oranı ise içler acısı durumda..
İşgalin sonucu olan sunduğumuz bu özet durum, hâlihazırda, bütün gayrî insânî içeriğiyle devam etmekte. Ama küresel egemenlerin dünya medyası, bu gerçekliği örtebilmek için, Tibet haberlerine geniş yer vermekte, Irak işgali haberlerini, bunun yol açtığı insan dramını ise geçiştirmekle meşguldü..
Lâkin, gerçekler değişmiyor. Irak’ta bütün Ortadoğu'yu hatta dünyayı etkileyen bir savaş sürmekte; kan akmakta, insanlar inanılmaz acılar yaşamaktadır. Her ne kadar Bush, işgalin 5. yıldönümünde bir sanal zaferden bahsetmiş olsa da; savaşın gerekliliği konusunda şüphesi olmadığını iddia etse de, pişman olmadığını söylese de, Amerika Irak’ta hezimete uğramıştır.
Bu meyanda diyebiliriz ki; Amerika çok şeyler kaybetti. Her şeyden önce dünyaya istediği gibi çekidüzen verebileceği inancını yitirmiştir. Soğuk Savaş yıllarında elde etmiş olduğu “insan haklarındaki duyarlı ülke” imajını çizdirmiştir. Zira, “İnsan haklarını inşa edeceğiz, demokrasi getireceğiz” dedi, gidip milyonlarca insanı katletti.. Saddam’ın zulmüne son vereceğiz dedi, Iraklıları Saddam’ı arar hâle getirdi.
Bu imaj özellikle de askerî üstünlük anlamında çizdirilmiştir. Artık, işgal öncesi sahip olduğu dünyanın yenilmez tek süper gücü, propagandası, tarihin çöplüğüne atılmıştır. Amerikan ordusunun umulanın üstünde sınırlarının olduğu, teknolojik üstünlüğün her şey demek olmadığı hem Irak’ta, hem de Afganistan’da ayan-beyan ortaya çıkmıştır.
İşgalle amaçlananın, insan haklarını tesis ve demokrasi transferi olmadığı, aksine, amacın; enerji kaynaklarının dünyaya aktığı güzergâhları, petrol kuyularını kontrol altına almak olduğu, İran ve Suriye gibi ülkelerin işgal edilebilmesinin önünü açmak, ileride ABD’ye büyük rakip olma potansiyeline sahip çin, Hindistan ve hatta Avrupa Birliği gibi enerji sıkıntısı çeken ekonomilerin ABD gücüne bağımlı hâle getirilmeleri olduğu, İslâmî uyanış hareketlerinin önünün kesilmesinin hedeflendiği bir sır değildir. Aksini iddia edenler ancak kendilerini kandırmaktalar.
Bunun için de Ortadoğu’nun haritasını yeniden çizeceklerdi. Bu durumdan en çok istifade eden ülkelerin başında da İsrail gelecekti. Güvenliğini sağlama alacak, Filistin işgalini kendi önceliklerine göre şekillendirecekti.
Ama olmadı. Yaptıkları planlar iflas etti.. Hem askerî anlamda, hem de ekonomik anlamda.
Nobel ödüllü Amerikalı ekonomist Joseph Stiglitz, Amerika’nın ve dolayısıyla da dünyanın yaşadığı büyük ekonomik krizin Irak savaşıyla bağlantılı olduğunu, ama bunun Amerikan halkından gizlendiğini açıkladı. Aslında bilinen bir gerçeği dillendirdi, o kadar.
Tarihî olaylara, toplumsal devinimlere medeniyet perspektifinden bakanlar, süper güçlerin küstahlaşmaya başlamalarının, hak ve hukuku hiçe saymalarının neticesinin er ya da geç bu olacağını bilirler..
Ama savaşın Başkomutanı George Bush, bunu nereden bilsin ki?! O, tarihe; askerî zaferleri ve ekonomik başarılarıyla değil, tarihin en büyük terminatorü (tahripkâr güç) olarak geçecektir. Bir de kameraların yakaladığı komik görüntülerle; “dürbünü gözüne tersinden tutan”, “elinde tuttuğu kitabı tersinden okumaya çalışan”, “bisiklete binerken kaza yapıp kendini yaralayan” vb. karikatür görüntülerle.. Ve böylece zeka düzeyini (I.Q.) komik fıkraların malzemesi yapan bir lider portresiyle...
Bu ahvâlde Iraklılar işgalin 6. yılına kâbuslarla girdiler... Onlar için durum, meşhur Arap atasözünde olduğu gibi, “Bu gece, dün geceye ne kadar da benziyor!” hükmünde. Bu kâbuslardan sorumlu neoconlar ise yeni planların eşiğinde...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi