Nihat Bengisu

Nihat Bengisu

Kıskanç muhalefet tez elden kendini bitirir

Kıskanç muhalefet tez elden kendini bitirir

Çocukluk döneminde kıskançlık bir yere ve bir yaşa kadar tabii gibi görülebilir. Çünkü çocuk psikiyatrisine göre, bebek egosantrik, yani ben merkezcidir. Aslında bebek psikolojik olarak öyle doğmaz, ama kısa sürede ona öyle öğretirler. Kendini dünyanın merkezinde hisseder; çevresi ona böyle hissettirir. Çünkü aylarca ve hasretle beklenilmiştir. Gelir gelmez de müthiş bir ilgiye muhatap olur. O da pek tabii, zanneder ki; herkes ona hizmetkârdır ve hep öyle olacaktır. Ne var ki, yeni kardeşler geldikçe onun pabucu dama atılmasa da, hafiften yana itilir. Suçu, ayakkabıları yana iten de değil de, yeni kardeşten bilir, hırçınlaşır ve kardeşini çırmalamaya, elindekileri, üstündekileri kapmaya, gasp etmeye başlar. Bu yüzden de birilerinden azar işitince, kardeşini ve kendisini de dünyaya getiren anne babaya, ya da kimi bulduysa civarda, onun kucağına sığınır. Yüz ve destek bulunca da oradan kardeşine tekme atmaya, olmazsa tükürmeye başlar. Kendisine paylaşım, sabır öğretilmezse; baştan masumane görünen bu gibi davranışlar zamanla alışkanlığa ve kültüre dönüşür. Lakin bu bir patolojik haldir ve kişileri, komşuları ve milletleri dahi bitirir. Çünkü adil olmayı, ahlaki olmayı öğrenmemiştir..
Ne yazık ki kültürümüzde kıskançlık çok yaygın.. Hiç kimse sevmiyor olsa da vakıa öyle..
Gıpta etmekten hayli farklı olan kıskançlık; bir hastalıktır. Baştan kontrol edilmez, frenlenmez ise; bir hayat tarzına, zamanla da yaygın kültüre dönüşür. İşte o zaman toplumsal cinnete kadar yol açılır.
Kıskançlık; ferdî kalabilse, zararı da minimal ve lokal kalır. Lâkin topluma, siyasî partilere, bürokrasiye, orduya ve devlete de bulaşmışsa; vay o milletin hallerine.
Ülkemizde el’ân olan hal, O HALDİR. İcraatlerini beğenmediği, daha doğrusu başarısını veya etkinliğini kıskandığı bir kadroyu değil alaşağı etmeye, nerdeyse yok etmeye kilitlenmiş bir muhalif kitle, şehitlerimizin artmasını bahane ederek, ülkede acilen OHAL istemekte.. Hem de ağız dolusu hakaretler serdederek. Hem de düşmana dahi reva görülmeyecek tavır ve şecaatler arz ederek. Bilir ki, OHAL hem bir iktidarı, hem bir ülkeyi bitirir. Çünkü OHAL bir zulümdür, kadükleştirmedir, özgürsüzleştirmedir. Bilir ki, bu hal, sonunda onu da bitirir; muhalefette de olsa, iktidarda da. Bilmesine bilir de, artık kıskançlık hastalığı onu akrep misali kıskacına almıştır ve iğnesi kendine de batacaktır. Ama yeter ki iktidar koltuğundakiler pert olup devrilsin. Velev ki cesed halinde de olsa, kendisi o bağa, bostana, tahta kurulsun. Sofrada tek kalsın.
Bu kıskançlığın iz’anı da, izahı da, ön görülüğü de yok. Hastalığın izânı olmaz, ön görülüğü de..
Hani ya muhalefetleri yapıcı olacaktı? Ama hayır; ufak bir harf değişikliği yaparak ancak ya(k)ıcı oldular. Hem de tâ baştan. Çünkü icraat yapan kardeş, sonradan gelmiş, bağın da bostanın da, milletin de, icraatın da, ihracatın da, hariciyenin de, dahiliyenin de, köyün de, kentin de, milletin de ortasına taht kurmuştu. STK’lardan THY’na kadar, demiryollarından duble yollara, yakın ama huysuz komşumuz Yunanistan’dan, kıtalar ötesindekilere, Brezilya’lara kadar yol bulup el uzatan ve kucak açabilen; barış, güvenirlik, istikrar ve birliktelik taşıyabilen bir siyaset.. Yüzyıllar sonra Bahçesaray’ı hem ülkeye, hem de dünyaya, hem de Avrupa Birliği’ne açabilen bir siyaset. Yüzyıldır dokunulamayan İsrail’e, Birleşmiş Milletler sözüm ona Güvenlik Konseyine söz edebilen, rest çekebilen bir siyaset.. Kişi başı milli geliri 2500 dolardan 12000 dolara yükseltebilmiş; hem de ekonomik kriz; İspanya’dan Japonya’lara kadar uzanmışken.. Kıskanılmaz mı? Üstelik iktidardakiler alabildiğine sivil; muhalefettekiler ise tersine, alabildiğine militarist iken.
Atina havaalanında, 2 gün önce, saat 22:00’de sadece 2 yabancı yolcu uçağı, aynı saatlerde İstanbul Yeşilköy havalimanında, servis halinde yüzlerce uçak varken. Havada da projektörlerini İstanbul’a yönlendirmiş, her 1.5 dk’da biri inip aynı anda diğeri havalanan sayısız uçak arz-ı endam eyliyorken. Adeta uçakların dans gösterisi varken.
Beri yandan THY; son 5 yıldır ödül üstüne ödül alıyorken.. Birçok Avrupalı uçak şirketi, THY’na kendini arz ediyor, satın alınmayı beklerken.
Bu yıl 30 milyon turist beklenirken. Olur mu demeyin. Basiretler bağlanmış, kıskançlık akrebi o birilerini kıskacına almış ise olur. Oluyor demek ki.
Bir de AYM, HSYK ve Yargıtay’ımıza ne demeli? Adalet dağıtıcılarının ettiği bu kaçıncı bilmem nesi? Kıskançlık psikolojisi işte böyle bir şey: Kardeşlerin en güzelini, Yusuf’ları kuyulara, zindanlara attırır. Adalet Terazi’lerinin kefelerine nahak yerine kesilmiş kelleler doldurur.. Bu kadarını yapamazsa da illâ da takla attırır, birbirine dolaştırır.. Onu da yapamazsa; İlhan Cihaner’lerle birlikte aynı kefeye otururlar, millete bebek iken belledikleri nanikten nanik yaparlar.. Buna da utanmadan ‘Adalet yerini buldu’ derler. Kim yer bu kotarılan; bu tuzu bile kokmuş aşı?.
Şimdi ayıklasın iktidardakiler hukuku; taşlı pirincin, tuzu kokmuş aşın içinden. Hem de can ve kan pahasına, özgürlük adına evrensel vicdan, muştu ve merhamet taşımış Mavi Marmara’mız, Julya’mız, Rachel Corrie’miz ve diğerleri; Gazze ile eş tutularak Siyonist elinde esir iken. Belki yakında Lübnan’lı Meryem, İran’lı, ismini bilmediğim, belki Hasan ve Hüseyin gemileri; İsrail’in ağına düşmek üzere iken. Bu barış gönüllülerine, esir Filistin’e kol kanat açmaya yemin etmiş bir Başbakanın, Ahmet Davudoğlu’nun, Sadullah Ergin’in, Egemen Bağış’ın, iç işlerinin, milli eğitimin, genel kurmayın, sınır karakollarının, başka işi yok mu da bir de bu muhalefetin kıskançlık hastalığı çıktı?. Çıkmadı, bilakis hep vardı. Amerika biraz kızdı ya, İsrail ve PKK ortalığı toz duman etti ya; kurt dumanlı havayı sever ya..
Bu bir kıskançlık psikolojisi ise, o kişi iflâh etmez; o kişi savcı veya hakim ise, hiç iflâh etmez; o takmadığı hukuk ve adalet tez elden gelir ona takılır. Eğer bu bir adi kıskançlı değilse; daha adisi; bulanık suda balık avlamaya kalkışmaktır. Ama dikkat! Ava giden avlanır. Adalet, illâ ki yerini bulur.
İktidarın görevi, asla it akrep korkusuna, koltuk sevdasına, inatla haklılık telaşına kapılmayıp bilakis ilmek ilmek hukuk gergefi işlemektir.
Hükümet ve devletin ve dahi muhalefetin görevi siyaset-i adiledir; siyaset-i zalime değildir. Kıskançların ve basiretsizlerin girdabına asla teslim olmamaktır..
Dayan, teslim olma Türkiye. Sen hem doğudaki, hem batıdaki mazlumların umudusun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nihat Bengisu Arşivi