Kaybetmeye - bilirdiniz ama kaybedeceksiniz

Kaybetmeye - bilirdiniz ama kaybedeceksiniz

Anketler bir ay kala, daha şimdiden eveti gösteriyor; zannımca evetler 12 Eylül'e doğru giderek artacaktır. E, ne olacak şimdi?

Bakın şuraya yazıyorum; Evetler galebe ettiği gün çeşmelerden bal ve süt akıp kuzu kurd ile gezecek değildir ama evetlerin galebesi, hayırcıların etkisizleşmesi bakımından anlamlı. Halkoylaması şimdi farklı bir anlama büründü.

Doğrusu hayırcı cephe çok renkli, hatta lüzumundan fazla renkli elemanlardan müteşekkil; aralarındaki yegâne fasl-ı müşterek "istemezükçülük"; bunun haricinde felsefi bir arka plan, bir dünya görüşü beraberliği yok. BDP'nin boykot kararı aldığı, PKK'nın yol kesip yolculara hayır propagandası yaptığı bir cephenin öteki elemanlarını saymak gereksiz. İnsicam yok eski tâbirle. Yine eski tâbirle "Hubb-ı Âli" değil arzuları, bilakis "Buğz-ı Muaviye". Anayasa değişikliği olmuş-olmamış umurlarında değil; münasebet almasa bile her cümlenin sonunu "Delenda est Carthago!" yani "Kahrolsun Kartaca!" diye bağırarak bitiren meşhur Romalı senatör Cato gibi istemezükçü cephe önderleri de "Hükümet kahrolsun, statüko sürsün, kılıç artıklarını da yüce divanda yargılamalı"dan başka söz etmiyorlar.

Ne istemediklerini biliyoruz ama ne istediklerini kendileri de izah edemiyorlar ve bu yüzden referandumu kaybedecekler; halbuki kimsenin kaybetmesi gerekmiyordu...

Bunun yanlış bir taktik olduğu tatlı dille izah edildi, anlamıyorlar; bütün varlık sebebini "hayırlar fazla çıksın" ülküsüne adayanların hesap hatası şu; hayır oyu, bir tez değildir, "Yaptırmam, söyletmem, sizi buradan geçirtmem" makamında bir inat gösterisidir; yapıcı bir tarafı yok; "Seni buradan geçirtmem" demek "Ben istediğim yerden yürür geçerim" anlamına gelmiyor ki. Maça yarım-sıfır mağlup başlıyorsunuz yani. "Evetçiler" ise -beğenmeyebilirsiniz- bir tez getiriyor, diyor ki meselâ, İdarenin bütün kararları yargı denetimine açık olacak... Böyle bir yaklaşıma hayır dediğiniz anda dezavantaj denilen şeyle kader arkadaşı haline geliyorsunuz, çünkü bunun savunulacak bir tarafı yok!

Anlamadıkları bir başka şey: 2007'de hükümetin itildiği mağduriyet pozisyonu tekrarlanmak üzere. AK Parti mahvolsun diye diye AK Parti'nin değirmenine su taşımak bir nevi Sisifos işkencesi değil midir efendiler? (Bkz. Mitoloji) Siz celâllendikçe hükümete destek artıyor; hayır partili destek değil, yüzer-gezer, kararsız oyların desteği artıyor ve galiba 2007 seçimlerinde yine böyle olmuştu.

Böyle kötü denklem kurulur mu, hani rakamlardan anlardınız? Hükümeti referandumla devireyim derken kendi varlığını referandum pokerine yatırmanın neresi akıllıca? Evetlerin bir fazla çıktığı an, istemezükçü koalisyonunda iç çatırtıların ve gümbürtülerin önüne kimse geçemez; bu açık-seçik görünüyor.

Şurada yanlış yaptılar: Yandaşlarını hayır için zorlamak yerine serbest bırakmayı hesab edebilselerdi, hem demokratlıklarına toz kondurmayacak, hem seçmen tabanındaki blok kaymalarına mani olabileceklerdi. Referandumu siyaset dışı, teknik bir konu gibi gösterebilseler, herhalde hükümet kurmaylarını da çok şaşırtacaklardı ama tam aksini yaparak referandumu lüzumsuz yere hayat-memat meselesi haline getirdiler. Ee hükümetin pek hoşuna gitti yeni durum; çünkü artık kimse hükümete "2008'de anayasayı değiştirmeye kalktınız ama beceremediniz" demeyecektir!..

Böyle muhalefet herkesin başına gelmez; Başbakan kadrini bilsin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi