Ahmet Akgündüz

Ahmet Akgündüz

Avrupa ve Amerikan Üniversitelerinde Türk ve İslam Kürsüleri (1)

Avrupa ve Amerikan Üniversitelerinde Türk ve İslam Kürsüleri (1)

1. İnkâr Edilemeyecek Gerçekler
Bilindiği gibi Türkiye’nin yıllardır başaramadığı bir konu dış devletlerdeki lobi faaliyetleridir. Yıllarca İslam ülkelerinde hem Türkiye’nin ve hem de Osmanlı Devleti’nin aleyhinde propagandalar yapılıyordu. Hatta 2000 yılında El-Cezire TV’nin davetiyle katıldığım iki saat süren Ateş Hattı programında sunucunun terörist başı Abdullah Öcalan hakkında kullandığı İslam kahramanı tabiri beni çok rahatsız eylemişti. Bundan daha ötesi 1985 yılında araştırma bursuyla gittiğim Kuveyt Üniversitesinde Dil Merkezinde Arapça okutmak için hazırlanan modern eserler Kanadalı ve Amerikalı bilim adamları tarafından hazırlanmış ve dilbilgisi kaidelerini anlatırken her seferinde ‘Osmanlı Devleti Arap topraklarını işgal eyledi’ cümlesini zikretmesi hayretimi mucip olmuştu. Hatta beni sınıfta da sorgulamışlar ve gereken cevabı almışlardır. Fakat unutmayalım ki, o günün Türkiye büyükelçisi Ramazan ayında diplomatlara öğle yemeği verdiğinden bütün gazetelerde aleyhte makale ve haber okumak mümkündü. İslam âlemi ile alakalı bu problem önemli ölçüde son sekiz yıldır yürütülen akıllı diplomasi yoluyla kısmen ortadan kaldırıldı ve yanlışlar düzelmeye başladı.
Ancak Türkiye’nin bu zamana kadar İslam âleminden daha çok önem verdiği Batı ve Amerika böyle mi? İşte bu soruya evet cevabı vermek çok zor. 10 yıldır yürüttüğüm Hollanda’nın Rotterdam şehrindeki İslam Üniversitesi Rektörlüğü ve katıldığım yüzlerce uluslararası akademik toplantılardan bu konuda çok şey öğrendiğimizi söyleyebilirim. Bunları kaleme almayı, hele 11-12 Eylül tarihinde Amerika’nın Indiana Üniversitesinde ‘Türkler ve İslam’ konulu iki günlük konferanstan sonra daha çok arzuladım ve bu ilk cümleleri de Uluslararası Indiana Polis Havaalanında yazmaktayım.
Konuya ayrıntılı olarak girmeden bazı noktaları üzülerek açıklayacağım.
1) Dünya’da zannediyorum ki, Türk Milleti ve daha geniş manada Müslümanlar kadar, başkalarının tahrikiyle tarihine ve geçmişine söven ve hakaret eden ikinci bir millet mevcut değildir. Her ne kadar Anadolu insanı ‘Aslını inkar eden haramzadedir’ demişler ise de, milletimizi bu zavallı duruma düşmekten kurtaramamışlardır. Eğer Ali Kemal Meram’ın Osmanlı tarihini ve padişahlarını ahlaksızlığın önderleri gibi gösteren ve tamamen tarihi çarpıtmalarla dolu olan kitabını görürseniz ve onu takip edenlerin Fatih Sultan Mehmed’in eşcinsel olduğunu söyleyecek kadar Bizanslaşan satırlarını okursanız bana hak verirsiniz. Hiçbir Yunanlı komünistin veya Rus Komünist Parti mensubu bir militanın Rus Milletinin aleyhine Türkiye’deki komünistlerle ittifak ettiğini gösterebilir misiniz? Ama bugünlerde milletçe özür dileme noktasına geldiğimiz Nazım Hikmet’in ülkeyi Rusya komünistlerine teslim etmek için gösterdiği gayretleri hiç kimse inkar edemez.
2) Bir diğer önemli noktada, Türkiye’nin menfaatlerini korumak ve yabancı kamuoyuna tezlerimizi anlatmak için özellikle Ermeni soykırımı iddialarını bertaraf eylemek için tuttuğu lobi şirketlerinin, Batı ve Amerika Üniversitelerinde açılmasına maddi ve manevi destek verdiği bilim kürsülerinin ve hatta Osmanlı Kürsüleri, Türkiyat Kürsüleri, Atatürk Kürsüleri ve hatta daha da sınırları genişleterek söylememeliyiz ki, Müslüman devletlerin milyon dolarlar yatırdığı İslam kürsüleri ne kadar amaca hizmet ediyor.
3) Ne acıdır ki, vereceğimiz misallerden anlaşılacağı üzere, bu konuda Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerinin açtığı kürsüler ve anlaştığı lobi şirketleri, istisnalar elbette olmakla birlikte, genelde yâd ellere teslim edilmiştir. Hele buna bizim Amerika’da görev yapan bazı büyükelçilerimizin Türk Büyükelçisi gibi değil de Amerikan Büyükelçisi gibi davranışlarını ispatlayan araştırma yazıları yazıldığını söylersem, siz de benim gibi çok hayrete düşeceksiniz. Hele Ermeni meselesini, Ermenilerden fazla aleyhimizde kullanan ve bu konuda ülke ülke dolaşıp konferans veren Türk bilim adamlarına ne diyeceksiniz? Acaba bu konuda YÖK, Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti neler yapıyor ve hangi durum raporlarını hazırlatıyorlar. İslam ülkelerinin kurdurduğu İslam Araştırmaları Kürsilerinin önemli bir kısmında gayr-i Müslim bilim adamları kürsü başkanlığı yapmaktadır. Bu konuda, metodunu beğenir veya reddedersiniz, en başarılı ülke Şah döneminde de ve şimdi rejim döneminde de İran olmuştur. İran açılmasına vesile olduğu her kürsiye kendi hocasını ve hem de batıya teslim olmayacak bir şahsiyeti görevlendirme başarısını göstermiştir. Buna en güzel misal Princton Üniversitesindeki Prof. Hüseyin Hocadır ki, tam bir Ayetullah seviyesinde alimdir.
4) Son 100 yıldır Türkiye’deki yayın organlarının çoğunluğu, her devirde farklı kelimeler üreterek, Avrupa’nın güzelliklerini bizim kötülüklerimizle ve asırların birikimi olan medeniyetin güzel meyvelerini tarihimizdeki bazı şahısların kötü halleriyle mukayese ederek, cerbeze ile tarihimizi çirkin göstermektedir. Hıristiyanlığın malı olmayan medeniyeti tamamen ona mal ederek ve İslâmiyet’in düşmanı olan geri kalmayı İslâm’a dost göstererek feleği ters çevirmeye çalışmaktadır. Eğer Avrupa’ya çok şiddetli bir bağlılık ve kendi milletinin tarihine ise derin bir nefret duygusuyla, Avrupa’nın nâmeşru veledi gibi davranırsanız, o zaman, tahrip fikri ve aldatıcı cerbeze ile, geçmişine isyan eden bir hicivci; ecdadına iftira eden bir müfteri ve kendi milletinin haysiyetini yerle bir eden hayırsız bir evlat olursunuz. Artık böyle davranan kalemlerde, gurur ve benliğin de etkisiyle, milletine karşı dinen ve aklen mükellef olduğu şefkat hissi yerine tahkir duygusu; sevgi yerine nefret; benimsemek yerine hafife almak; saygı yerine geçmişini cahil göstermek; merhamet yerine böbürlenmek ve nihayet hamiyet yerine asılsızlık ve soysuzluk alâmetleri görülmeye başlar. Maalesef her gün misâllerini basında görmek mümkün olan bu tip kalemler, Paris’te gayr-ı meşru eğlence aleminde çıplak bir kadının giydiği elbiseyi överler; tarihe altın sayfalar yazdırmış olan muhterem bir hocanın veya kadının elbisesini yererler. Önemle ifade edelim ki, tarihine ve dinine taraftarlık içinde olanlara mutaassıp tabiriyle hücum eden bu çeşit Avrupa kâselisleri, kendi mesleklerinde, en az tenkit ettikleri dindar ve vatanperver kalemlerin yüz katı kadar mutaassıptırlar. Bunların Shakspeare’i överken yaptıkları aşırılıkları, tarihini ve dinini seven insanlar Abdülkadir-i Geylani veya Fâtih Sultân Mehmed hakkında yapsalar, herhalde bu çeşit kalemler tarafından tekfir bile edilirler.
5) Son on yıl içinde ve özellikle de son yıllarda Avrupa ve Amerika’daki İslam ve Türk kürsülerinin, istisnalar bulunmakla birlikte eğildikleri ve para harcadıkları konular, Ermeni ve Kürt meselesidir. Bu konularla ilgili bütün projeler Avrupa ve Amerikan hükümetleri tarafından kolayca finanse edilmektedir. Bu 1400 yıllık tarihin yansımasıdır.
6) Nihayet One Minute olayından sonra bütün Yahudi lobileri, Türkiye aleyhindeki lobileri açıkça desteklemeye başlamıştır. Mesela bazı Türkiye vatandaşı olan bilim adamları, daha önceleri ülkelerindeki idareden veya menfaatlerinden korktuklarından sessiz kalmaktayken, şu anda Yahudi ve Ermenilerin verdiği cesaretle onlar da gerçek yüzlerini çıkarmaya başlamışlardır. Ancak bilinir ve tedbir alınırsa, Türkiye’nin eli İslam kürsüleri açısından daha da güçlenmiştir. Ayrıca Türkiye’nin elinde çok güçlü fırsatlar bulunmaktadır.
(Haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Akgündüz Arşivi