Erbakan düşmanlığı eleştiri sayılabilir mi?

Erbakan düşmanlığı eleştiri sayılabilir mi?

Ankara’da Pazar gününün en önemli gündemi Saadet Partisi’nin kongresi. Genel başkanlık için birkaç isimden söz edilirken, sürpriz bir kararla Necmettin Erbakan aday oluyor. Sonuç; 684 delegenin oyuyla Erbakan Hoca genel başkan.

Numan Kurtulmuş’la yaşanan çekişmenin ardından, Hoca’nın ısrarla istediği isimler listeye girmiş görünüyor. Pekçok kıdemli siyasetçinin yer aldığı, bir dönemin bakanları, milletvekilleri ve belediye başkanlarından oluşan, yaş ortalaması yüksek bir grubun yanı sıra, onların çocuklarının ya da yakınlarının yer aldığı bir liste.

Hukuken bir sorun var mı, bilmiyorum. Partinin hukukçu kurmayları Erbakan’ın adaylığı konusunda bir engel olmadığını ifade ediyor. Siyasi yasakları genel anlamda yanlış bulduğum için meselenin bu tarafıyla ilgili değilim doğrusu.

***

Daha önce Saadet Partisi, Numan Kurtulmuş’un ayrılık süreci ve gelecek üzerine pekçok yazı yazdım. Özellikle de şu noktanın altını kuvvetle çizdim. Necmettin Erbakan, Türk siyasi hayatının en önemli aktörlerinden birisidir.

Bugün ne yazık ki onun siyasi hayatımıza katkılarını ele alan kapsamlı çalışmalar yok. Batı’dan örnek vermekten hiç hazzetmem. Ama Batıdaki herhangi bir ülkede, siyasi hayatı bu kadar kuvvetle etkilemiş bir isim üzerinde çoktan onlarca biyografi, anı ya da analiz yayınlanmış olurdu.

Bizdeki Necmettin Erbakan ve Milli Görüş eleştirilerini birkaç başlık altında toplamak mümkün. Bunlardan birincisi ve ciddiye alınması mümkün olmayanı, meseleyi ‘din karşıtlığı’ndan beslenen bir algıyla ele alanların söyledikleri. Cumhuriyet tarihinin bildik pozitivist ve ‘laikçi’ kalıplarını taşıyan bu modelin, Milli Görüş ya da Erbakan’la ilgili söylediklerinin, ne derinliği, ne de doğru dürüst bir öngörüsü oldu bugüne kadar.

***

Ciddiye alınamayacak bir diğer bakış açısı ise, Erbakan’la hayatları boyunca yıldızları barışmayan bazı dini grup ve cemaatlerin eleştirileri. Bunların rekabet, kişisel çekişme ve öfkeden arınmış bir üslupla Milli Görüş üzerinde düşüncelerini ifade etmesi bugüne kadar mümkün olmadı. Zira hepsinin kendi bulundukları alanda bir şekilde Erbakan’la rekabetleri söz konusuydu. Genel anlamda Risale-i Nur gruplarının, özellikle Yeni Asya ve Gülen hareketinin bu meseleyle ilgili değerlendirmeleri üç aşağı beş yukarı bu yönde oldu. İstisnaları çok az ne yazık ki.

Benzeri bir yaklaşıma Milli Mücadeleciler diye adlandırdığımız ekibin mensuplarında da rastlamak mümkün. Belki bu ekip ya da grupların yeni kuşaklarında daha soğukkanlı eleştiriler okuma şansımız olabilir. Ama eski kuşakların hayli sıkı birer ‘Erbakan düşmanı’ olduğunu söylemek abartılı olmaz. İsimler üzerinden örnek vermek keyifli olabilirdi; ama bunu kısa bir süre sonra tamamlamayı umut ettiğim yeni kitabıma bırakmak istiyorum.

***

2000’li yılların başında Erbakan’la yollarını ayıran ve yeni bir siyasi parti kuran Tayyip Erdoğan ve arkadaşları ise, birkaç küçük istisna dışında bugüne kadar Erbakan ve Milli Görüş üzerinde açık değerlendirmeler yapmadı. Kuşkusuz ayrılmaları ve o süreçte yeni bir siyasi hareketi inşa etmeleri başlı başına bir eleştiri sayılabilir. Ancak bunun dışında geçmişi yargılayan, suçlayan ve mahkum eden bir dilden özenle kaçındılar.

Sözün kısası şu: Milli Görüş hareketi üzerinde ciddi, analitik, tarihsel derinliği olan ve kişisel hesaplaşmalardan uzak çalışmalara ihtiyacımız var.

Ancak o takdirde ciddi eleştirilerden söz etmek mümkün olabilir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi