Cevher İlhan

Cevher İlhan

Türkiye, 110 ülke arasında 80. sırada (1)

Türkiye, 110 ülke arasında 80. sırada (1)

“Türkiye’de ekonomi pekiyi” medhiyelerine karşı, uluslararası ölçüm araştırmaları, açıklanan resmî rakamların ütopik olduğunu ortaya koyuyor.

“Legatum Institute” adlı Londra merkezli uluslar arası düşünce kuruluşunun yayımladığı “2010 Refah Listesi”ne göre, Türkiye 110 ülke arasında 80’inci sırada oldukça gerilerde.

Ekonomi, fırsat eşitliği ve girişimcilik, idare, eğitim, sağlık, kişisel ve ulusal güvenlik, kişi özgürlüğü ve sosyal sermaye gibi sekiz farklı kriterin dikkate alınarak hazırlanan “rapor”da Türkiye, Cezayir, Ürdün, Endonezya’nın altında; ancak Nepal, Mısır, Guatemala gibi ülkelerin üzerinde. Toplumun sosyal etkileşim ağları ve sosyal birliktelik olarak tanımlanan “sosyal sermaye” Türkiye, 108’inci sıra ile en kötü performans gösterdiği kategoride.

Zira sosyal gruplar arasındaki dengesizlik uçurumu gittikçe derinleşiyor. ODTÜ Öğretim Üyesi Şehir ve Bölge Plânlama Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Işık’ın tesbitiyle, “Bugünkü yoksulluk 15-20 yıl öncesinden daha da kötü. Türkiye’de yoksulluk artık daha kalıcı, içinden çıkılması çok daha zor. Nöbetleşe yoksulluk, yerini müebbet yoksulluğa bıraktı.” (Akşam, 8.11.2010)

Yoksul kesimin kendini tamamen dışlanmış hissettiğini, öfke ve beraberinde nefret getirdiğini belirten Prof. Işık, yoksulların büyük bölümünün Güneydoğu’da yoğunlaştığına dikkat çekerek, “yoksulluk ve eşitsizlik üzerine etnik kimlik eklenince sorun iyice katmerleniyor” uyarısında bulunuyor.

Keza “enflasyonun düştüğü”, ekonominin iyiye gittiği ve halkı refahının yükseldiği” propagandasının da bir temeli yok. Enflasyonun rakamlarla düşük gösterildiği, vatandaşın geliriyle gideri arasında büyük uçurumun olduğu, cebindeki paranın gittikçe harcamalarını karşılamadığı rakamlarla ortada. “Gerçek enflasyon”la açıklananın birkaç kat üstünde…


“SEÇİM EKONOMİSİ” SİNYALİ…

Bu açıdan 2001 krizi sonrası ekonominin dibe vurmasının ardından hızla düşme trendine giren, yüzde 70’lerden hızla yüzde 29’lara düşen süreçte enflasyonun düşmesinin hiçbir anlamı kalmıyor.

Doğrusu, gerçek enflasyonun, en evvel iktidar partisine mensup belediyelerin hizmetlere yaptıkları zamları savunma gerekçelerinde açıkça ikrar edilmekte.

Mart ayında, akaryakıttan lastiğe kadar bütün girdilere yapılan yüzde 70’lere varan zamları nazara verip belediye otobüsleri biletleri zammını savunan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının, “2003 yılı ile 2010 yılı arasındaki enflasyon toplam olarak yüzde 124,5. Buna karşılık Ankara Belediyesinin yapmış olduğu zam yüzde 85. Yani enflasyonun yüzde 40 altında” açıklaması, bunun bir örneği.

Bunların yanı sıra, bütçe açığı, dış ticaret açığı ve döviz kuru politikaları devam ediyor. Açıklanan resmî rakamlara göre, 2009 yılı bütçesinin 10 milyar açık vereceği öngörüsüne rağmen, beş kat fazla 52 milyar açık vermişti. Bu yıl açık şimdiye kadar 44.2 milyar liraya ulaşmış. Meclis Plân ve Bütçe Komisyonunda görüşülen 312.5 milyar liralık 2011 bütçesinde de peşinen 33.5 milyarlık açığın öngörülmesi, peşinen bütçe açığına devam politikasının göstergesi oluyor.

Bu arada, Maliye Bakanı Şimşek’in, “Çift haneli büyüme hızını sürdüremeyiz. Hep böyle gitmez. Bunu destekleyecek tasarrufumuz yok, ana yapısal problemlerimizi çözmüş değiliz” demesi, hükûmetin en çok övündüğü büyümenin kırılganlığının en yetkili ağızdan itirafı.

Daha önce 2011’de malî disiplinden tâviz vermeyeceklerini söyleyen Bakan’ın, açık açık “Gelecek yıl seçim yılı, 2011 yılının ilk yarısında daha fazla harcamayı plânlayabiliriz, ancak ikinci yarısında biraz daha disiplinli olacağız” cümlesiyle çaktığı “seçim ekonomisi” sinyali, bu açıkları daha da derinleştireceğini haber vermekte…

SICAK PARA NE

ZAMAN PATLAYACAK?!

Ekonomistler, şu anda sorun gibi gözükmeyen carî açığın ve sıcak paranın ne zaman patlayacağının belli olmadığı uyarısında bulunuyorlar.

Türkiye’de Japonya’da bir yılda kazanılamayan parayı milletin sırtından kazandın 75 milyar sıcak paranın yüksek faizlerle piyasada dolaştığı kaydediliyor.

Ne var ki bütün bunlar, günübirlik konjonktürel politik polemikler arasında kayboluyor. Mesela, G-20 zirvesi için Güney Kore’ye giden Başbakan Erdoğan, “2012’de IMF’ye borcumuz kalmayacak” diyor ama Devlet Bakanı Babacan’ın daha geçen Şubat’ta TRT-1’de açıkladığı, “iç ve dış borç toplamının 300-350 milyar dolar civarında olabileceğini, dış borcun 3’te 2’sinin döviz cinsinden olduğu” cümlesiyle, Cumhuriyet tarihinin en büyük borçlanması üzerinde durmuyor.

ABD’nin 600 milyar dolar karşılıksız para basıp bunun 400 milyarının sıcak paradan nemâlanan Türkiye, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika gibi “yükselen piyasalar”a süreceğinden bahsediliyor. “Gelişen ekonomilerin, ABD’nin ekonomisini teşvik amacıyla piyasaya para enjekte etmesinden olumsuz etkilendiği”nden yakınıp, çârenin para basmak olmadığını, bunun gelişen ve az gelişmiş ülkeler açısından olumsuz etkilerinden şikâyeti, bunun ifâdesi.

Özetle Türkiye’yi 110 ülke arasında 80. sıraya gerileten, döviz, faiz ve carî açık cenderesine sıkışan yatırım, üretim ve istihdamdan yoksun infilaka müheyya “ekonomi politikaları” devam ediyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi