O subaylar kışlasına dönmeli

O subaylar kışlasına dönmeli

Son günlerin kritik üç tartışma konusu eğitim alanında: 1-İlköğretimde türban, 2-MGK derslerindeki fişleme ve şantaj, 3-Kopya tartışması ve öğretmen atamaları.

Dün Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’yu aradım, İstanbul’daydı. Sohbete liselerdeki Milli Güvenlik Dersleri ile ilgili tartışmayla başladık. Malum, bazı subayların bu derslerde talimatla fişleme yaptıkları, dün Star’ın sürmanşetinde yer aldığı gibi bazı subayların uygunsuz görüntüleri ve ses kayıtlarını şantaj amaçlı kullandıkları ortaya çıkmıştı.

Bakan şöyle dedi: “Hangi okulda olursa olsun, ister Milli Güvenlik ister başka bir derste olsun, öğretmenlerin eğer fişleme, şantaj gibi hukuk dışı faaliyetleri oluyorsa buna göz yummamız mümkün değildir, hemen soruşturma talimatı veriyoruz.”

Ya subay öğretmenler?

Çubukçu, Milli Güvenlik derslerinin subaylar tarafından verilmesine karşıydı: “Bu derslerin verilmesi gerekiyorsa pedagojik formasyon almış, bilimsel olarak eğitim ve öğretimin gereklerini daha iyi bilen öğretmenler tarafından verilmesi daha uygundur. Bu konuda öğretmen eksiğimiz yoktur.”

Ancak sohbetin bu bölümünde telefon kesildi. Kısa bir aradan sonra bakana yeniden ulaştığımızda gülüyordu. “Hayırdır sayın bakan?” diye sorduk, anlatınca kahkahanın sırrını çözdük. Meğer, subayları konuştuğumuz esnada orduevinin önünden geçiyormuş, sinyal kesicinin (jammer) azizliğine uğramış.
Sohbete kaldığımız yerden devam ettik.

Öncesinde şu görüşlerimi paylaşmak isterim. Bakan yerden göğe haklıdır. Artık bu devirde kışla mantığıyla ders verilmesinin hiçbir akli izahı yoktur. Hatırlıyorum, lisede subaylar Milli Güvenlik dersine girerken sınıf başkanı talimatla “dikkat” çeker, sınıfta “çıt” çıkmaz, acemi birliğini andıran görüntüler olurdu.

O an, o sınıf, sanki okulun bir bölümü değil acemi er birliğinin eğitim sahasıydı. Şimdi buna şantaj ve fişleme iddiaları eklendi. Demokratik Türkiye, bu yükü taşıyamaz.
İlköğretimde türban suni tartışma

İlköğretimdeki türban tartışmasını da sordum bakana. Dedim ki: “Sayın cumhurbaşkanı gibi siz de ‘bıktım’ noktasında mısınız?” Gül gibi o da dertliydi: “Havanda su dövülüyor. Ben bu değirmene su taşımak istemiyorum.”

“Ne değirmeni?” diye soracak oldum. Çubukçu: “Bakın, çok açık söylüyorum. Türkiye’nin ilköğretimde türban diye bir sorunu yoktur.”

Peki, bu tartışma nerden çıktı?

Bakan çok önemli bir teşhiste bulundu: “Demokratik bir ülke olarak Türkiye, üniversitede başörtüsü/türban yasağını tartışıyor. Maalesef bu tartış
manın önünü kesmek, üniversitelerde yeniden hak kısıtlamasına yol açmak için ilköğretimde türbanla eğitim gibi suni bir tartışma yaratılıyor. Dediğim gibi Türkiye’nin böyle bir sorunu yoktur. Tartışmanın da anlamı yoktur. Onun için havanda su dövmek istemiyorum. İsteyen dövebilir ama benim böyle bir niyetim yoktur.”

Öğretmen atamasına devam

Bir önemli tartışma da öğretmen atamalarına ilişkin olarak yaşanıyor. ÖSYM’nin geniş güvenlik önlemleri altında gerçekleştirdiği sınav sonuçlarına bağlı olarak 6 Aralık’ta 30 bin öğretmenin ataması gerçekleştirilecek.

Bu konuda iki itiraz var: 1-Kopyacı adaylar belirlenip elendikten sonra atamalar yapılsın, 2-Dokuz soru hatalı, bu şekilde atama yapılamaz.

Çubukçu: “Bu tartışmalar atamaları gerçekleştirmemize engel değildir. Başarılı bir sınav yapılmıştır. Bakanlık olarak üç aşamalı atama takvimi belirledik. 6 Aralık’ta atamaları yapmış olacağız. Bu takvimde bir ertelemeyi düşünmüyoruz.”

Evet, kritik bu üç tartışma konusuyla ilgili Milli Eğitim Bakanı’nın yaklaşımı böyle...

Atama bekleyen öğretmen adaylarının kafası karışmasın, atamalar geciktirilmeden yapılacak. İlköğretimde türban tartışmasını suni buluyor, yerinde bir değerlendirme. Üniversitelerde türbanın tartışılmasıyla birlikte derin odakların ilköğretimi gündeme taşıması tesadüfi değildir. Milli Güvenlik dersleri de sivilleştirilmeli, bakan sözünü kısa sürede hayata geçirmeli ve subayları kışlalarına göndermelidir.

Unutmadan, herkesin kurban bayramını kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi