Ersoy Dede

Ersoy Dede

Katil ile Mülakat Yasak mı?

Katil ile Mülakat Yasak mı?

Mehmet Ali Ağca’nın TRT’ye çıkması olay oldu. Ak Parti içindeki, bulunduğu yerle ilgili gel-gitler yaşayanlar için de bulunmaz bir fırsat oldu bu iş.. Meselenin bu tarafına girersek çıkamayız. Nasıl ki ilköğretime başörtülü giden çocuğu ailesinden almakla tehdit edenler olacağı gibi, TRT’yi de, (ve dolaylı olarak sorumluluğu altında bulunduğu Sn.Arınç’ı da) sert bir dille eleştirenler çıkacaktır hiç kuşkusuz. Bu işin siyaset ayağı. Gelelim medya ayağına. Bir katil nasıl olur da TRT’ye çıkar?.. Birincisi, Ağca röportajını ekrandan izlerken tırnaklarını yiyen ve “nasıl atladık bu işi, nasıl unuttuk bu adamı?” diye soran meslektaşlarım olduğuna hiç kuşkum yok. Ama asıl meseleyi, olması gerekenler üzerinden değil de, bugüne kadar olmuşlar arasından seçelim mi? Mesela Murat Karayılan’dan dizi yazıyla Kürt Sorununun çözümüne ilişkin yol haritası getirilmiş olması etik değil mi? Öcalan’la Bekaa’da hatta en çalkantılı dönemde İtalya’da röportaj yapmak etik mi peki? Dahası, Öcalan’a avukatları aracılığıyla cezaevine soru gönderip (bence müthiş zekice bir işti) yazılı mülakat yapmak etik mi?.
Ağca, Kartal’dan ilk tahliye olduğunda, “Mehmet Aliii, beni hatırlamadın mıııı, İtalya’dan hatırlasana beniiii, Ben Korcaaan!” diye bağırmak ne kadar etik o zaman? Ya da İtalya’da cezaevinde röportaj yapmak ve o röportajı – sıkı durun – 1988’de TRT’de yayınlamak etik miydi?
Şimdi durun bir dakika. İki TRT arasındaki farkı bir konuşalım. 1988 şartlarında ülkede başka kanal yok. Devletin tekelinde bir tane kanal var ve günlük bütün ülkeyi ilgilendiren haberleri, hava raporunu ve eğitim programlarını yayınlamakla mükellef. Bunun için kurulmuş, bunun için işletiliyor. Ve o dönemin koşullarında kimse İtalya’da bir cezaevinde röportaj yapmak için hiçbir gazeteciye sponsor olmuyor. Bu da devlet bütçesinden vatandaşın vergilerinden çıkıyor. Dediğim gibi, meseleyi eleştirirken, olması muhtemeller üzerine yorumlar yapmaktan daha kolaydır evvelden olmuşları hatırlatmak..
KORUYUN BU ADAMI
Balıkçı diye tanıdık onu. PKK’nın 1996 sonrasında, Apo’nun yakalanmasına kadar geçen zamandaki ateşkes siyasetini ve stratejisini yürüten adam. Biz ise onu Ramazan ayında PKK’nın ateş etmeyeceğini açıkladığında tanıdık. Fakat geçen zaman içinde uğramadığı iftira, yemediği hakaret kalmadı. PKK’nın, hedefinde olduğunu tahmin etmek hiç güç değil. Zira birtakım internet sitelerinde kimlik deşifresini yapmaya çalıştıkları görülüyor. Durup dururken bir adamın kimliğini deşifre etmeye çalışmanın başka nasıl bir açıklaması olabilir ki? Sadece bununla kalsa iyi. Bir yandan da Devlet BAHÇELİ, ülkücülerin hedef tahtasına oturttu Balıkçı’yı. Ve işlerin nasıl yürüdüğünü bilenler Bahçeli’nin sözlerinin nasıl okunması gerektiğini de bileceklerdir. Peki her iki tarafa da soruyorum; Ne yaptı bu Balıkçı? Sözlerinin kime ne zararı oldu? Yanlış bir şey mi söyledi? Spekülasyon mu yaptı, maniplasyon mu yaptı? Devlet’e düşen, bugünden itibaren Balıkçı’nın can emniyetini sağlamaktır. Zira Balıkçı, bu kadarını hak ediyor..
BAYRAM
Bu bayram, ne Danimarka’nın Hvalvik kasabası yakınlarında, Faroe adası sakinlerinin ‘balina katliamı’nı yazmak istiyorum ne de İspanya’daki boğaların yaşadığı dramı. Beni yormayın. Hayırlısıyla Bayramı kutlayalım, ibadetimizi yerine getirelim, gereksiz polemiklerle böyle bir günü gölgelemeyelim.
Bayramınız Mübarek Olsun.
Kalın Sağlıcakla..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi