Paranoya ve Çelişki

Paranoya ve Çelişki

Cumhûriyet târihinin en kapsamlı vergi affı îlân edildi ve bu arada Allâh’ın Sevgili Kulu Aydın Doğan “büyük ikrâmiye”yi kazandı. Altı küsur milyar liralık vergi borcu 650 milyon liraya inmiş. Hayırlı olsun!

Benim şahsen kimsenin vergi cezâsıyla bir alıp veremediğim yok. Büyüklerimiz öyle münâsib gördülerse vardır elbet bir bildikleri.

Ancak bâzı “Doğan Medya” mensublarının bunu Türkiye’de basın hürriyetinin bir tür zaferi olarak algılatma çabaları tepemi attırmıyor desem yalan olur. Tersinden söyleyecek olursak o şahıslar Aydın Doğan’ın cezâsını basın hürriyetine vurulan bir darbe olarak gösterme telâşındaydılar. Şimdiyse o “darbe”nin savuşturulması üzerine neredeyse zil takıp göbek atacaklar.

Peki ama, basın hürriyetine bu kadar düşkün idiyseniz yılardır kendi “takım”ınızdan olmayan düzinelerce gazeteciye karşı açılan insafsızca dâvâlara neden gık demediniz?

Daha dosyayı bile okumaksızın ve o arkadaşların yazdıkları gazetelerin adını bile karıştırarak yüzlerce yıllık cezâlar taleb eden savcılar o rikkatli yüreciklerinizi hiç mi hoplatmadı?

Şâmil Tayyar’ın sâdece kesinleşmiş cezâlarını tümüyle yatması için nihâyetinde başa dönüp hayâtını bir kere daha yaşaması gerektiğini düşünürken hiç mi vicdanlarınız sızlamadı?
Neşe Düzel’in bir röportaj için 18 yıl yatması istenirken hangi cehennemdeydiniz?

Mehmet Baransu bütün duruşmalarına vaktinde yetişebilmek için Adliye bitişiğinde ev ararken hangi Nişantaşı barında kafayı çekiyordunuz?

İsmail Beşikçi “Kandil” yerine Kürdce imlâsıyla “Qandil” yazdı diye yedibuçuk sene yatacak düşüncesi neden o gülden nâzik bedenlerinizi en ufak birer râşeye dûçâr kılmadı?

Dünyâlar durdukça nâmı yürüyesi Adâlet Bakanımız da diyor ki “Yasa değişmiş kaç yazar? Zihniyet değişmedikden sonra!”

Peki, o “zihniyet”in sâhibleri o dâvâları açacak maddeleri başka ülkelerden ödünç mü alıyorlar? Bizim yasalarımızda bulduklarına göre hani değiştirmişdiniz?

Üstelik yüzde 47’yle gelip hâlâ değiştireniyorsanız size yüzde kaç yeterli?

Şu mantığa bakınız: Q bizim alfabede olmadığı için kullanırsan yedibuçuk yıl. E, “Washington” yazınca niye dâvâ açmıyorsun? Bizde çifteve de yok. Hani şu

“Türkçesi” (!) “dabılyu” olan harf!
Efendim o herhalde “bilinmeyen dil” olmadığından!

O zaman şu misâli vereyim:

Karabağ, biliyorsunuz, Âzerbaycan’ın bir bölgesi. Ama Âzerîler onu “Qarabağ” şeklinde yazıyorlar. Şimdi ben de öyle yazsam ne olacak?

Bana da yedibuçuk yıl mı yoksa “soydaş kontenjanı”ndan biraz indirim yaparlar mı? Meselâ beş yılla sıyırabilir miyim?

Zihniyetmiş!

Şu dinine yandığımın zihniyeti 87 senedir değişmemiş, belki değişir diye 22. Yüzyıla kadar mı bekleyelim?

Öyle bir paranoya ki herkesi düşman addediyor!

Kürd düşman, Alevî düşman, Rum, Ermeni, Yahudi, Süryânî, Ezîdî düşman, Sünnînin namaz kılıp Hacca gideni düşman, Sezen Aksu düşman, Fethullah Güven düşman, Abdullah Gül’le Recep Tayip Erdoğan düşman, AB düşman, ABD düşman!

Ondan sonra tutmuş diyorlar ki “Nihâl Atsız deliydi, çünki bütün dünyâyı Türk düşmanı îlân etmişdi.”

Olabilir ama sizin ondan farkınız ne?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi