Lübnan’da bir Başbakan

Lübnan’da bir Başbakan

Aylar önce, 29 Ocak 2010’da sizinle bir haberi paylaşmıştım. Tekrar hatırlatmak istiyorum:

‘Sultan II. Abdülhamid döneminde Beyrut’ta yapılan eserlerin fotoğraflarından oluşan sergi, Lübnan’da açılmış. Türkiye’de eğitim gören Mimar Halid Tadmuri’nin hazırladığı serginin açılışını Lübnan Enformasyon Bakanı Tarık Miri yapmış.’

Amacının, II. Abdülhamid döneminde Beyrut’un yaşadığı modernleşmeyi anlatmak olduğunu ifade eden Mimar Tadmuri’nin açıklamaları ise hayli çarpıcıydı:

‘Çoğu Lübnanlı bunu bilmiyor. Aksine o dönemde yapılan modern binaları ve okulları, Fransızların manda döneminde yaptığını zannediyor. Çünkü Osmanlı’nın parasıyla hazırlanan projeleri, o dönemde başka yapacak kimse olmadığı için Fransız ya da Almanların yaptığını görünce, halk onlara mal etmiş. Ayrıca Fransızlar daha sonraki manda döneminde, bu eserlerin üzerindeki tuğraları sökerek, ya saat ya da kule resmi koymuş. Bu dönem sonuçta karanlık bir dönem olarak kaldı.’

***

Bu yazının yayınlanmasından hemen sonra Tadmuri’den çok zarif bir mesaj aldım. Son derece düzgün bir Türkçe ile teşekkür ediyor ve ilk fırsatta beni Lübnan’a davet ediyordu.

Neden bunları tekrar yazdığımı elbette biliyorsunuz. Bu yazının yazıldığı dakikalarda Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, Lübnan’da binlerce kişiye hitap eden bir konuşma yapıyor.

Beyrut’a 200 km uzaklıktaki Kwashra’ daki Türk okulunun açılışında müthiş bir kalabalık var. Başbakan sanki Türkiye’de gibi; üstelik verdiği mesajlar da benzer vurgular taşıyor. Hacı Bektaşı Veli’den hareketle birlik mesajları veriyor.

Başbakan’ın konuşmasında İsrail’le ilgili sözleri ise hayli sertti:

‘İsrail hükümeti artık şunu görmek ve anlamak zorunda. Bu bölgede barış olursa, bundan bölge kazandığı kadar kendisi de kazanır. Bu bölgede savaş olursa çatışma olursa, bundan bölge insanı zarar gördüğü kadar, kendi insanı, kendi vatandaşları da zarar görür. Onun için İsrail hükümetini bir kez daha hatalarından dönmeye, özür dilemeye, hem bölge için, hem halk için, hem de kendisi için barışa gelmeye davet ediyoruz.’

***

Meselenin kuşkusuz siyaseten pekçok önemli ayrıntısı var. Türkiye’nin yakın coğrafyasında giderek yükselen etkinliği, peşpeşe kaldırılan vizeler ve giderek artan ekonomik hareketlilikle devam ediyor. Bölgesel sorunlara yakın bir tarihe kadar mesafeli duran Ankara, bizzat her konuda kendi tezini gündeme taşıyor ve bu duruşun hemen her ülkede ciddi bir karşılığı var.

Türkiye, ‘Sınırın ötesinde ne olup bittiği beni ilgilendirmez’ kolaycılığını terkederek elbette önemli riskler alıyor. Dün sizi bir gazete haberinden daha fazla ilgilendirmeyen konular, bugün sizin tüm yumuşak güç unsurlarını devreye sokarak tezinizi savunduğunuz başlıklar olarak şekilleniyor. Yönetmesi zor, hayli uzun soluklu perspektifler isteyen, ama bir o kadar da kaçınılmaz bir süreç bu.

Kimin ne hissettiğini bilemem. Ama Başbakan Erdoğan’ı Lübnan’da o kalabalığa hitap ederken izlemek, doğrusu muhteşem bir duyguydu.

***

Bu arada hazır konu Türk okullarına gelmişken, Sevgili Halid Tadmuri’nin şu sözleriyle tamamlayalım:

‘Abdülhamid’in Osmanlı hoşgörüsüyle birlikte bütün yabancılara burada okul, kolej yapmak için izin verildi. O dönemde yaklaşık 12 kilise inşa edildi, 20’den fazla okul açıldı. Bugün de bu okullar, Beyrut’un en önemli okulları olarak hizmet vermeye devam ediyor.’

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi