Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yeniçeri Ocağı Bektaşi miydi?

Yeniçeri Ocağı Bektaşi miydi?

Ali Abdullah Şaran/ Bilecik;
“Yeniçeri Ocağı’nı Hacı Bektaş-ı Veli mi kurdu? Ocak mensuplarının Bektaşi olduğu iddiası doğru mudur? Doğru değilse neden Yeniçeri teşkilatına “Tâife-i Bektaşiye” ve ağalarına “Ağayân-ı Bektaşiyân” denilmiştir?”
• Yeniçeri, Hıristiyan teb’adan devşirilen belli yaşta çocukların eğitilmesi temelinde sistemleşmiş bir askeri sınıftır.
Başlangıçta “Acemi Oğlanı” denilen bu çocuklar, devşirilir devşirilmez sünnet edilir, ardından bir Müslüman adı verilir, nihayet bir Türk ailesinin yanına verilirler, o ailenin yanında hem dini bilgilerle donatılır, hem de Türkçe öğrenirlerdi.
Yani İslâm Dini’nin icaplarına göre yetiştirilirlerdi. Haklarında geçmişini unutamadığı yolunda en küçük bir kuşku varsa, ordu dışı hizmetlerde değerlendirilirlerdi.
Yeniçerilerin emekli oluncaya kadar evlenmeleri, hatta şehir içinde oturmaları yasaktı. Savaş dışı zamanlarını kışlalarda, talimle geçirirlerdi. Kabiliyetli olanlar generalliğe, hatta sadrazamlığa kadar yükselirdi. Yükselmenin yolu herkese açıktı.
Bu sistemin kurulmasına ilişkin ilk adımı Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın, devrin Bilecik Kadısı Kara Halil ile birlikte attıkları yolunda kayıtlar var.
Yine rivâyete göre, bu ordu, kuruluşu sırasında Hacı Bektâş-ı Veli’nin duâsını almış, hatta “Yeni Asker” anlamına gelen “Yeniçeri” ismini Hacı Bektaş-ı Veli koymuştur.
Bunlar asılsız iddialardır. Zira elimizde bulunan Yeniçeri Kanunnâmesi’nde böyle bir kayıt mevcut değildir.
Zaten başta Âşıkpaşazâde olmak üzere, ilk dönem Osmanlı kaynakları da, Kanunnâme’deki bilgileri doğrular mahiyettedir.
Buradan anlaşıldığına göre, Hıristiyan gençlerinin dinç olanlarından daimi bir ordu teşkili fikri, yukarıda arzettiğim gibi, Bolayır Fatihi Süleyman Paşa'nın emri ve Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa’nın fetvasıyla gerçekleşmiştir.
Bu fikri savunanlar arasında “Hacı Bektaş Paşa” isimli bir komutan da vardır ki, muhtemelen Hacı Bektaş-ı Veli ile karıştırılmıştır.
Yeniçerilerin elbisesi ise, o zamanda keşif ve kerametleri bilinen Hacı Bektaş-ı Veli evladından Timurtaş Dede ve Mevlânâ evladından Emir Şah Efendi'ye danışılarak dualar ile giydirilmiştir.
Âşıkpaşazâde meseleyi şöyle açıklamaktadır:
"Bu Bektaşiler ederler kim, 'Yeniçerilerin başındaki tac, Hacı Bektaş'ındır' derler. Cevab: Yalandır ve bu börk, hod Bilecik'de Orhan zamanında zâhir oldu; yukaru bâbda beyân edüb dururun ve illâ Bektaşiler giymeğe sebeb, Abdal Musa, Orhan zamanında gazâya geldi ve bu yeniçerinin arasında bile yürüdü ve bir yeniçeriden bir eski börk diledi. Yeniçeri ana verdi. Yeniçeri üsküfini çıkardı; bunun başına giydirdi. Abdal Musa, Vilâyetine geldi, ol börk bile başında, sordular kim, 'Bu başındaki nedir?' Ol etdi: 'Buna elf derler' dedi. Vallahi bunların taclarının hakikati budur."
Bayrağımızdaki hilâlin yanına haç kondu mu?
Canan Terzi;
“Eskiden bir ara bayrağımızdaki ay yıldızın yanına haç ilave edildiği yolunda bir iddia duydum, acaba bu konuda bir bilgi ve belgeye ulaştınız mı?”
• Maalesef evet, Canan Hanım. Bu işi İttihad-Terakki önderlerinden Mithad Paşa yaptı… Malum: Mithad Paşa çok hızlı bir “Batıcı” idi. Batı’ya yaranmak için yapmayacağı şey yoktu…
Bosna-Hersek meselesi münasebetiyle Avusturya Dışişleri Bakanı Andrassy, yayınladığı beyannamede hilal ile haçın hiçbir zaman, hiçbir maksatla yan yana gelemeyeceğini iddia edince, Mithad Paşa, Hıristiyanlardan oluşturduğu bir askeri taburun flâmasını haçla hilalden oluşturdu…
Bu gerçeği 1325’de yayınlanan hatıralarının birinci cildinde “Tabsıra-ı İbret” başlığı altında okuyoruz. Kendisi üçüncü şahıs ağzıyla bu olaydan dolayı şöyle övüyor:
“Mithad Paşa bir iddiayı (Avusturya Dışişleri Bakanı Andrassy’nın iddiasını) yalanlamak için Hıristiyanlardan bir gönüllü tabur teşkil ederek sancaklarındaki ay yıldızın yanına bir de haç ekleyerek herkesin görmesi için İstanbul’da dolaştırdıktan sonra Niş askeri birliğine göndermiştir.” (cilt 1, s. 181)
Kısacası, biz bu Avrupa’ya kendimizi beğendirmek için yakmadık orman, devirmedik çam bırakmadık…
Buna rağmen bir türlü beğenmiyorlar ve Avrupa Birliği’ne alınmamamız için hâlâ engel üstüne engel çıkarıyorlar.
Umarım encamımız hayrolur!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi