Hasan Aksay

Hasan Aksay

60. yılında İsrail, BOP’la nereye?..

60. yılında İsrail, BOP’la nereye?..

İsrail, 15 Mayıs’ta altmışıncı kuruluş yılını kutlayacak...
Kan ve gözyaşı dolu 60 yıl... Ortadoğu silahlanmaya zorlandı; çatışmalara sürüklendi; kan gölüne döndü... Büyük sürgünden sonra bu kere de Filistin Devleti, kendi içinde bölünmek isteniyor. Utanç duvarlarıyla kuşatılmış güzel ülke, “sadece gökyüzüne açık bir Guantanamo hapishanesi”ne döndürüldü. Farkı, eşsiz büyüklüğü, tanklar, helikopterler, uçaklarla her istenildiği zaman ateş altına alınan, kadın, çocuk, bebek, yaşlı, ihtiyar demeden insanların öldürüldüğü, insanların, milletvekili ve bakanların, sokak ve evlerden toplanarak İsrail zindanlarına götürülmelerinin, bütün dünyadan seyredilebilmesidir. 10.000 kişi senelerdir zindanda çürüyor. Evler dozerlerle yıkılıyor. Hastahaneler elektriksiz, insanlar aç bırakılıyor. Her televizyon haberinde ambulans sireni, cenaze feryadı, vicdan parçalıyor.
İsrail, zulmünü tırmandırıyor. Yıkmak için, Mescid-i Aksa’nın altını oyuyor. Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’ı, makamında haftalarca tutsak etmişti... Mescid-i Aksa’nın yıkımını, Arafat’ın zehirlenerek öldürülmesi gibi zamana yayıyor...
İsrail, sadece zulmetmiyor, aşağılıyor. Jimmy Carter’ın maruz kaldığı muamele.. ABD devlet başkanları dahil, kendi yandaşlarına dahi, daima itaatle mükellef, bedeli ödenmiş köle muamelesi yapıyor. İzinsiz en küçük bir hareketi “nankörlükle itham” ederken, “kendi nankörlüğünü” görmüyor. Görünen o ki, bu 60. yıl kutlaması, İsrail’in nükleer silah gücü, yön verdiği sermaye, medya ve Masonluk gibi evrensel gizli örgütleriyle tutsaklaştırdığı materyalist çıkar çevreleri desteği ümidiyle, yine kan ve gözyaşı içinde, barış ve huzurdan uzak bir istikbal planlıyor...
Nereye kadar?..
Tarih, “zulümle payidar olunmaz” diyor, örnekliyor. Akıl, teyit ediyor. Global çağın imkanlarıyla insanlık vicdanı hükme bağlıyor ki, silahla, insanlar öldürülebilir; servetle, iş gücü satın alınabilir; güdümlü ve andıçlı medyayla, insanlar yanıltılabilir; gizli örgütlerle, fitne doğrulabilir ama bunlarla kalıcı, huzur içinde bir devlet olmaz, olsa yaşamaz... Zulüm, kendini yaşatamaz; sadece özgürlük ve insanlığın değerini anlatır.
Kudüs, dünya nüfusunun yarıdan fazlasının mukaddes bildiği bir bölgedir. Böyle bir ülkeyi kan gölüne çevirerek, her gün kan dökerek, bir vahşet bölgesi haline getirmeye vicdan dayanmaz. Bu vahşet, Hıristiyan’ı da uyandırır. İslâm, mukaddes şehir Mekke’ye olduğu gibi Kudüs’e de bir damla kan dökmeden girmiş ve asırlarca insanlığa saadet sofraları kurmuştur. İbret almak isteyene, ibret çoktur. Napolyon’un istila atına binmek kolay ama, iniş yeri sürgün adasıdır. Meydan okuyan Hitler’in gür sesi, tez kısılmıştır.
“Damdaki Kemancı” gibi roman ve hikayeler güçlü bir propaganda malzemesi olsa da, global çağ imkanlarıyla insan vicdanının kazandığı bilgi ve sezgi çok daha güçlüdür. Nitekim Bush’un Irak zulmü, başlamadan önce tüm dünyada hissedilmiş ve 15 Şubat 2003’te bütün dünya meydanlarında, milyonlarca insan bu vahşeti protesto etmiştir. Tarihe şan katan bu protesto, insanlık vicdanının eşsiz bir şahlanışıdır. Amerika siyasetine yapılmış ihtardır. Londra’da bir milyon, Washington’da beşyüz bin, Rabat’ta bir milyon insan olmak üzere her yerde insanlık vicdanının sesi yankılanmıştır.
“Siyonizm, kullandığı metot olarak hedefine varabilir mi?” dedik. önümüzdeki yazılarda “Bu gaye gerçekleşebilir mi, ütopya mı? Türkiye bu planın neresinde?” diyeceğiz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi