Ersoy Dede

Ersoy Dede

Ergenekon’un 1 Numarası

Ergenekon’un 1 Numarası

Artık herkes her şeyi biliyor da, birilerinin resmen açıklamasını bekliyor sanırım.. Mesela Mehmet Haberal’ın, Ergenekon içindeki yerini.. Mesela Masonların süreçteki rolünü.. Mesela hemşire kostümlü haber spikerinin esrarını..
¥
Şunu söyleyeyim ki, bu sis perdesi kalkıp da şartlar normalleşmeye başladığında geri dönüp şöyle diyeceksiniz; “İyi ki Akit gazetesi varmış”.. Tüm bu yaşadığımız sürecin kullanma kılavuzu gibi bakabilirsiniz gazetemize. Haber merkezimizin bu süreçte ortaya koyduğu performansı övmeden geçmek, ihanet olur.. Mesela son olarak Haberal’ın arkasındaki gücün, bizzat Haluk Sanver olduğunu ortaya çıkardı arkadaşlarım.. Haluk Sanver, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın üstadı Remzi Sanver’in babası.. Dahası Remzi Hoca, bu haber üzerine hiçbir açıklama da yapmadı.. (yaptıysa ve kaçırdıysam pardon).. İddianameye de yansıyan üyeliğin resmi belgesi ise, üzerinde ‘Sayın Mehmet Haberal’ yazılı, içerisinde ‘Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’ başlıklı mektup bulunan zarftan çıktı.. Zarfta; Haberal’ın aidatları ile ilgili bilgiler ve “Mehmet HABERAL 010 DOĞUŞ MUH:.L:.” şeklinde kısaltılan üyeliğin resmi kaydı vardı.. İddia ise, Ergenekon Sanığı Mehmet Haberal’ı, dostu Haluk Sanver’in birkaç ay önce büyük üstat olan oğlu Remzi Sanver’in İstanbul Üniversitesi’ndeki biraderlerini devreye sokup korumaya aldırdığı şeklinde..
¥
Sonuç ne peki? Adli Tıbba sevki ikinci kez durdurulmuştu hatırlayacağınız üzere. Üstelik de hiçbir tıbbi gerekçe bulunamasın diye, tahsis edilen ambulans, özenle seçilmişti.. Başbakan’ın İstanbul’a geldiğinde peşinde dolanan ambulansla gidecekti Adli Tıbba Haberal. İçinde her türlü tıbbi donanımı bulunan ve doktorları içinde hazır tutulan bir araçtan söz ediyoruz.. Bu araçla bile hastaneden çıkmadı.. Sonra da o skandal karar geldi.. Adli Tıp, Haberal’ın ayağına heyet gönderdi.. Bu vesileyle hatırladık ki, Adli Tıp, can çekişmekte olan hastaların bile bugüne kadar ayağına gitmemiş. Mesela sırf bu nedenle, kanser hastası iki tutuklunun öldüğü çıktı ortaya.. Okumuşsunuzdur, lenf kanserine yakalanan Nurettin Soysal’a, lösemili Abdullah Akçay’a ve akciğer kanseri Rıdvan Kızgın’a aynı hassasiyet gösterilmemişti.. Akçay ve Kızgın, cezaevinde öldüler.. detaylarına girmeyeceğim. Sakın bana, “peki ama nasıl olur bu?” diye sormayın.. Kendisini yargılayan hakimleri Yargıtay kararı ile mahkûm ettiren bir adam için, bu yapılanlar şaşırtıyor mu sizi? Hadi hemen hatırlayacağınız bir mesele olduğu için oradan örnek vereyim. Güler Zere... Kanser hastasıydı.. Arkadaşları, seslerini duyurmak için her fırsatı değerlendirdiler.. Sonra biliyorsunuz. Gül affetti.. Dışarı çıktıktan sonra da zaten öldü.. Güler Zere için de Adli Tıp, heyet mi yollamıştı cezaevine dersiniz?.. Hayır tabii ki, Zere 14 saatlik yorucu ve hayli gürültülü bir yolculukla Adana’dan İstanbul Adli Tıp Kurumu’na taşınmıştı.. vesaire vesaire..
¥
Gece yarısı hemşire kostümüyle hastaneye eski patronunu ziyarete giden haber spikerinden hiç söz etmeyeceğim.. Zira neresinden tutsam elimde kalıyor.. Ağzımı açmamak en iyisi..
¥
Haberal, Patalya Otel’de, bugün çoğu Silivri’de olan yol arkadaşlarını toplayıp stratejilerini açıkladığında, bu, kimi merkezler tarafından, ‘legal bir siyasi arayış’ olarak yutturulmaya çalışılmıştı. Oysa sadece Patalya’ya bakarak bile Ergenekon hakkında fikir sahibi olmak mümkündü.. Gelin artık eğri oturalım ve doğru konuşalım.. Ergenekon operasyonlarının başından bu yana bir “1 Numara” arıyordunuz.. Buldunuz mu şimdi?
Kalın sağlıcakla.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi