LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Cumhuriyet Holding Partisi!

Cumhuriyet Holding Partisi!

- Lütfü Bey; malumunuz CHP’nin yeni yönetimi zengin ve güçlü ailelerin çocukları, torunları ile donatıldı. Son olarak da CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin başındaki kişi olan Nebil İlseven atandı. Nasıl yorumluyorsunuz CHP’deki bu olup bitenleri?
- Hele de bu atamadan sonra CHP, Cumhuriyet Halk Partisi diye değil, Cumhuriyet Holding Partisi diye okunmalı! Öyle ya, Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin başındaki kişinin İstanbul İl Başkanı olduğu, Türkiye’nin en büyük holdinglerinin örgütü TÜSİAD’ın başındaki kişinin oğlunun da ileride CHP liderliğine hazırlandığı bir partiye bu ad yakışmaz mı? Nasıl bir halk partisi ki bu; yöneticilerinin çoğu ya paşa çocuğu ya holding çocuğu! Böyle bir halk partisi olur mu? Kendisine Cumhuriyet Halk Partisi diyen bir partinin yönetiminde elleri nasırlı bir tane işçi, bir tane köylü, bir tane küçük esnaf yok ki. Bunları belirttikten sonra, sorunuzda adı geçen Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin başındaki kişinin CHP İstanbul İl Başkanlığı’na atanması konusuna daha yakın plandan bakalım şimdi. İstanbul öyle bir şehir ki, Türkiye’de seçimi kazanmak için önce İstanbul’da seçimi kazanmak gerekiyor. İstanbul’da seçimi kazanmak için de en başta bu şehrin yoksul mahallelerinde, kenar semtlerinde, kısacası varoşlarında seçimi kazanmak gerekiyor. O varoşlar ki, oralarda eli nasırlı işçiler, köyden göçenler, küçük esnaflar, dar gelirliler oturur. O varoşlar ki, İstanbul’un en büyük oy deposudur. Yahu kendisine halk partisi diyen bir parti, Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin başındaki kişiyi, böyle bir şehirde kendisine il başkanı yapar mı? Böyleleri, yoksulların, ezilenlerin, garibanların yaşadığı varoşların halinden, dilinden hiç anlar mı? Böyle birinin il başkanı olduğu bir şehrin yoksullarını, varoşlarını hiç CHP kazanabilir mi? Yoksulları, varoşları kazanamayan CHP, hiç İstanbul’da seçimi kazanabilir mi? İstanbul’da seçimi kazanamayan Türkiye’de seçimi kazanabilir mi? CHP’nin başından Deniz Baykal gitti, onun yerine CHP’nin başına Kemal Kılıçdaroğlu geldi ama kafa değişmedi. Baş değişti ama kafa değişmedi! CHP’nin kafası yine yoksulların kalbini, oyunu kazanmak için değil, zenginlerin kalbini, oyunu kazanmak için çalışıyor belli ki.
REZİLYA GİBİ DEĞİL BREZİLYA GİBİ OL!
- Brezilya’nın yeni cumhurbaşkanı Dilma Rousseff, koltuğuna oturur oturmaz askeri darbe dönemindeki zulümlerin araştırılması ve sorumlularının cezalandırılması emrini verdi. Bu haftaki sohbetimizi bu konudaki değerlendirmenizle bitirelim mi?
- Dilma Rousseff’in Brezilya cumhurbaşkanı seçilmesiyle, dünyadaki kadın cumhurbaşkanlarına bir yenisi daha eklendi. Geçmişte askeri yönetime karşı mücadele etmiş bir gerilla olan Dilma Rousseff, askeri yönetim döneminde üç yılını hapiste geçirmişti. Şimdi Dilma Rousseff’in cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturur oturmaz, askeri dönemde Brezilya halkına yapılan zulümlerden ve onların sorumlularından hesap sorulması için emir vermesi insanlık adına, demokrasi adına umut verici bir gelişme. Gel de şimdi eski bir gerilla olan Dilma Rousseff’e “Darbecilere vur gerilla vur, demokratik, özgür ülkeyi kur!” deme. Ve gel de şimdi bizim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, “Dünyada darbecilerden hesap soran cumhurbaşkanlarını kendine örnek al” deme. Ne yazık ki Abdullah Gül, dünyada darbe yapanlardan hesap soran cumhurbaşkanlarını kendisine örnek almadı. Aksine Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, ülkemizdeki en kanlı darbenin lideri general Kenan Evren’i Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne davet edip ağırladı. Onu kapılarda karşılayıp, kapılara kadar uğurladı. Üstüne üstlük ona her konuda yardımcı olunması için görevlilere emirler yağdırdı. Peki Abdullah Gül’ün bu tavrı demokrasiye hizmet eden bir tavır mı? Yoksa Türkiye’deki darbe heveslilerine, “Nasıl olsa ülkemizdeki en kanlı darbenin lideri bile Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde krallar gibi karşılanıp ağırlanıyor” dedirterek, onları cesaretlendiren bir tavır mı? Abdullah Gül bugüne kadar bunun muhasebesini yapmadı. Hiç değilse Brezilya’nın daha koltuğuna oturur oturmaz darbecilerden hesap sorulması için emirler yağdıran kadın cumhurbaşkanına bakıp, bunun muhasebesini yapmalı. Brezilya’da bunlar olurken, Türkiye dünyada darbe yapanlardan hesap soramayan tek ülke olmanın rezilliğiyle yaşamamalı. Türkiye rezilya gibi değil Brezilya gibi olmalı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi