Libya krizi ve Türkiye’nin gücü

Libya krizi ve Türkiye’nin gücü

Libya’da ortaya çıkan gelişmeler, Muammer Kaddafi’nin kolay teslim olmayacağını, sürecin bir hayli kanlı geçeceğini gösteriyor. Diğer ülkelere kıyasla Libya’nın önemli bir farkı var. Eleştiri, siyasi ya da entelektüel muhalefet anlamında, neredeyse nefes alacak tüm alanlar tıkanmış durumda. Bu da sistemin kendisini dönüştürmesini zorlaştırıyor.

Libya krizinin bizim açımızdan en hassas boyutu, çok sayıda vatandaşımızın bu ülkede yatırımcı ya da işçi olarak bulunması. Günlerdir burada mahsur kalan vatandaşlarımız için çalışma yapılıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kara, deniz ve havayolu üzerinden tahliye sürecinin devam ettiğini aktarırken, sadece Türkler için değil, mahsur kalan herkes için çalıştıklarını vurguladı.

Bunca telaşın içinde bu cümlenin ne anlama geldiği üzerinde durmak tuhaf karşılanabilir. Aksine, Libya krizinde ortaya çıkan tablo, Türkiye’nin gücü ve dünyada nasıl algılandığı üzerine çok şey söylüyor hepimize.

***

Hatırlayan olacaktır. Kırgızistan’da benzeri bir ayaklanma ve yağma süreci başladığında, Türkiye yine ciddi bir tahliye operasyonu gerçekleştirmişti. Kimse küçük görüp dudak bükmesin. Otoritenin yok olduğu ve sokakların yağmacılar eliyle kuşatıldığı bir ortamda, sadece kendi vatandaşlarınızı değil, başka ülkelerden insanları da içine alan bir operasyonu, üstelik kimsenin burnu kanamadan gerçekleştirmek, kelimenin tam anlamıyla ciddi ve büyük bir başarı.

Kırgızistan’da ortalık kan revan olduğunda çocuklarıyla mahsur kalan bir kadının, sadece telefon üzerinden nasıl bulunup evinden alındığını ve Türkiye’nin gönderdiği uçaklarla kurtarıldığını bir dışişleri mensubundan dinlemiştim. Bunlar sizin gücünüzü inşa eden önemli öyküler olarak dünyanın hafızasında yer buluyor.

***

Libya neden Kırgızistan’ı hatırlatıyor derseniz, mesele kargaşanın büyüklüğü. Bir de karşınızda muhatap alabileceğiniz bir siyasi otoritenin olmaması. Ya da Libya örneğinde yaşandığı üzere, bir saat önce var olan muhatabınızın, bir anda ortadan kaybolması.

Başta Çin olmak üzere pekçok ülke tahliye konusunda Türkiye’den yardım talep ediyor. Yine gözlerden kaçmış olabilir, hatırlatalım. Mısır’da ortalık karıştığında benzeri bir durum yaşandı ve İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yabancılar için özel tahliye masası oluşturuldu.

Mavi Marmara konusunda da benzeri bir organizasyona tanık olduk. Türkiye ambulans uçaklar dahil, her şeyi kendisi organize ederek, zor şartlar altında bir kişiyi bile bırakmadan operasyonu tamamladı.

Şu anda Libya’da, iç kesimlerde yaşayan vatandaşlarımızın tahliyesiyle ilgili zorluklar yaşanıyor. Bir yandan yönetimle temaslar devam ediyor, diğer yandan alternatif ulaşım yolları gözden geçiriliyor. Unutmadan ekleyelim de ileride tuhaf düşmanlıkların zeminini oluşturmasın. Vatandaşlarımıza yönelik tehdit, Libya halkından değil, özellikle bazı yağmacı gruplardan geliyor.

***

Tüm bunları sağlayan asıl dinamiğin, Türkiye’nin krizin başından itibaren kullandığı üslup olduğunu dikkatlerden kaçırmamak gerekiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, Kaddafi’ye çağrı yaparken ‘Halkının taleplerine kulak tıkayan, inançlarına, beklentilerine duyarsız kalan, kendi halkını düşman ve tehdit gören hiçbir yönetim uzun süre ayakta kalamaz’ mesajını verdi.

Bunun bir diğer anlamı da şu. Türkiye, sırtında yumurta küfesi taşırken bile sözünü söylemekten sakınmayan bir güç merkezi.

Her vesileyle bunu dile getirmeye ve dünyanın dört bir yanındaki yansımalarını aktarmaya devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi