Sakarya’da olanları hafife almayalım

Sakarya’da olanları hafife almayalım

Bazı olaylara sıradanmış gibi davranmaktan vazgeçelim. Sakarya’daki olaylar çok önemli.

DTP Sakarya İl örgütü’nün düzenlediği program, kalabalık bir grup tarafından kuşatıldı.

Sonuç; içeride mahsur kalan 65 yaşındaki Ebubekir Kalkan kalp krizi geçirdi ve hayatını kaybetti. Kendisine hemen müdahale edilemedi, çünkü salonun çevresindeki kuşatmayı aşmak mükün olmadı.

Şimdi ne tür bir kılıfla olup biteni izah edeceğiz.

Provokasyon? Dış mihrak? Gizli eller?

Başka?

Tüm bunlar olanların vehametini ortadan kaldıracak mı?

Kendi ellerimizle, kendi topraklarımızda ve kendi insanımıza yaptıklarımızın utancını hafifletecek mi?

Elbette yukarıda saydıklarımızdan birinin ya da hepsinin olaylarda parmağı olabilir.

Ama bunlardan hareketle olayları hafife alma alışkanlığımız bize hep pahalıya mal oluyor.

Aklımızı, bilincimizi bu denli kolayca başkalarına teslim edebilme noktasına gelmemiz ürkütücü.

Her kimse o kışkırtıcıların, varsa o dış mihrakların, ajanların, gizli ve karanlık ellerin kendisine bu kadar rahat ortak bulması düşündürücü.

Bugüne kadar nerede imkan bulduysam kardeşliğe vurguda bulundum.

‘Kürtler olmadan asla’ dedim.

Bu coğrafyada yaşayan Kürtlerin Erbil’e ya da Süleymaniye’ye değil, İstanbul’a, Bursa’ya, Antalya’ya baktığını söyledim.

Irak’ın kuzeyinde sadece Türkmenlerin değil, Kürtlerin de ‘biz’ olduğunu dile getirdim.

Onları güçlü kılan biz olalım, bundan zarar görmeyiz dedim.

Ayrılıkçı Kürtler de bu sözlerden rahatsız oldu. Aynı öfkeden beslenen ‘karşı’ taraf ta.

Bin türlü hakaret duydum. Bir o kadar tehditle karşılaştım.

Aldırmadım. Bu tür heveslerin gelip geçici olduğunu düşündüm.

Kürtçü diye ortalıkta gezinenlerin de, onları ötekileştirme gayretinde olan ‘ulusalcı’ların da aklını başına alacağından bir an bile kuşku duymadım.

Nitekim, bu bütünlük ve kader ortaklığı arayışı, 22 Temmuz 2007’de bugüne kadar görülmemiş bir dille ve kararlılıkla kendisini ifade etti.

Kürtlerin sırtından siyaset yapan, onlar adına sözüm ona özgürlük mücadelesi verenlere verilmiş bir cevaptı bu.

Bu çirkin siyasetin öteki yüzünde yeralanlara, ‘Size buradan ekmek yok’ mesajıydı bu seçim sonuçları aynı zamanda.

Sakarya’da olanları ciddiye alalım. Doğru değerlendirelim. Hangi korkunç tezgaha alet olduğumuzu iyi düşünelim.

22 Temmuz’dan bu yana, birileri ortaya çıkan tarihi mesajın etkilerini kırmak için elinden geleni yapıyor.

Tayyip Erdoğan’ı yüzde 47’nin hakkını verememekle suçlayanlar bir kez daha düşünmeli.

Suçlu kim?

Süreci doğru yönetemediği söylenen Erdoğan mı?

Yoksa DTP’yi, PKK’yı, ulusalcılığı ve bilumum ‘ortak araçlar’ı kullanma konusunda sıkıntıya düşen odaklar mı?


Savunma sonrasında neler olacak?


Gündemin kuşkusuz en önemli başlığı kapatma davası. Tüm tartışmalar gelip bu konuya dayanıyor.

Uzun bir analiz değil. Sadece bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Savunma metnini henüz okumadım. Ancak nasıl bir kurguyla yazıldığını ana hatlarıyla biliyorum.

Sürece yönelik bazı değerlendirmeler var. Kimileri ek süre istenmemesi ve benzeri gelişmelerden hareketle Erdoğan’ın giyotine boynunu uzattığını düşünüyor. Tam tersi düşünceler ifade edenler de var.

Şimdilik şu kadar: öyle anlaşılıyor ki savunma sonrasında süreç, takvim olarak hızlı, ancak düşük yoğunluklu bir gerginlikle devam edecek.

Birlikte izleyip göreceğiz.


Irak konusunda doğru yoldayız


Türkiye’de olup biten ne kadar can sıkıcı olsa da, özellikle Irak konusunda doğru adımlar atılıyor.

Son MGK toplantısından çıkan bildiriye işaret etmiştik. Irak’taki tüm gruplarla diyalog ve ilişki konusunda devlet politikası ortaya konulmuştu.

Bir noktaya önemle işaret edelim.

Bugün gelinen aşamanın çok önemli bir özelliği var.

Geçmişte olduğu gibi TSK’nın ayrı, MİT’in başka, hükümetin bambaşka yaklaşımları yok.

Ciddi bir işbirliği ve sürekli bir görüş alışverişi var. Yeterli mi, elbette değil. Ama geçmişten daha iyi durumdayız.

Sözgelimi MİT Müsteşarı’nın Irak’ın kuzeyindeki temasları, devletin diğer kurumlarıyla çatışma halinde değil.

Sanki MİT Müsteşarı, askeri harekatı tamaen dışlayan bir politikayı temsil ediyormuş, ama geri çekilmek zorunda kalmış gibi verilen imaj kesinlikle doğru değil.

Tekrar vurgulayalım. MGK’dan yansıdığı gibi ortada bir devlet politikası var.

üstelik Türkiye son derece önemli ve tarihi adımlar atmaya hazırlanıyor.

Bugünlerde ortaya çıkan yoğun trafiği bu gözle izlemekte yarar var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi