Ersoy Dede

Ersoy Dede

PKK Tatlıses’i neden vurur?

PKK Tatlıses’i neden vurur?

İbrahim Tatlıses’in etrafı sanki mermilerden bir çember. Bir yörüngesi var o mermilerin. Tam ortasında durduğunuzda mermiler etrafınızdan size dokunmadan uçuşuyor. Ya da mermilerin uçuştuğu yöne doğru aynı hızda yürüdüğünüzde.. Ancak sağa-sola kontrolsüz biçimde kımıldadığınız anda elbet bir mermi değiyor vücudunuza. Tatlıses’in dünyasında, her şey denge üzerine kurulu. İş hayatı, ilişkileri, etnik aidiyeti.. her şey.. Ama asıl denge İbo için, hiç kuşku yok ki siyasi denge.. 20 yıldan fazladır siyaset yapmak istediğini biliyoruz Tatlıses’in. Fakat başının üzerinde her dönem, Demokles’in Kılıcı gibi sallanan bir PKK var. PKK’ya rağmen, şarkı-türkü söylenebilir, tv programları yapılabilir, lahmacuncu dükkanı bile açılabilir belki ama siyaset yapmak zor..
PKK İBO’YA SİYASET YAPTIRTMADI
İbrahim Tatlıses, Özal’dan çok etkilenmişti. Özal, hem bölge politikaları ile hem de sanat hürriyetlerine ilişkin tavrıyla, İbrahim Tatlıses’i fethetmişti.. O da tüm bu açılımlara katkıda bulunmak amacıyla milletvekili olmak istedi. Ama PKK Tatlıses’in bu kararı üzerine, masanın üzerine kaleşnikofunu koydu. Tatlıses eğer siyaset yapmak istiyorsa, PKK’nın işaret ettiği partilerde pek âlâ siyaset yapabilirdi.. Hayatının her döneminde olduğu gibi o zaman da iki arada bir derede kalan İBO, 1991 seçimlerine, “bağımsız” olarak girdi.. O vakit, Tatlıses’i “ANAP istemedi” dendi. Kimse bu sözü yalanlamadı.. Bu denemesi ona şunu öğretmişti; hayat normalleşene kadar, siyaset yapamayacaktı.. Kendisini seven milyonlarca kişinin gözünün içine baka baka, PKK ile el ele verip yola çıkamayacağına göre, hiç yola çıkmamak en iyisiydi.. Yeniden siyasete göz kırpması için aradan 15 yıla yakın zaman geçmesi gerekti. Artık şartlar değişmişti. İstediği gibi siyaset yapabilirdi.. Bu defa da gözü, (tıpkı Özal gibi) reformist politikalarıyla dikkat çeken Ak Parti’deydi. Çünkü ona göre Ak Parti, Kürtler için bugüne kadar yapılmayanı yapmıştı. Açık yüreklilikle, üstelik de siyasi risk alarak demokratik açılımı başlatma iradesi ortaya koymuştu. (2007) Bu yola Ak Parti ile birlikte çıkmak istiyordu. Başlatılacak olan demokratik açılıma fiilen destek olmak istiyordu. Yine o “çıldırtan denge” çıktı karşısına.. Bu defa dengede tutmak zorunda olduğu sadece PKK değildi anlaşılan. Çünkü o, seçilemeyeceğini bile bile Genç Parti’den aday oldu. O dönem, hakkındaki davalar nedeniyle dokunulmazlık zırhına bürünmek için milletvekili olmak istediği yazıldı. Oysa gerçek bu değildi.. Derken geldik 2011’e... Tatlıses, bu defa da istiyordu milletvekilliğini.. Ama bu sefer onu yolundan kimse alamayacaktı. Ak Parti’den girecekti seçimlere. Çünkü bir işe yaramak istiyordu. Sadece kendisi için değil, kültürel taleplerine sözcülük yaptığı Kürtler için de bir işe yarasın istiyordu siyasi tercihi. Ama 20 yıl evvel masanın üzerine konan kaleşnikof anlaşılan daha kaldırılmamıştı masadan.
¥
Peki gerçekten saldırının arkasında PKK olabilir mi? Daha evvel Kürt aydınlarına yönelik yapılan tehdit ve hedef gösterme ile ilgili olarak demiştik ki; “bu kadar akılsız bir hamle ile bölge seçmeninden bir oy bile alamazlar”.. Benzer bir analiz, İbrahim Tatlıses ile ilgili olarak da yapılabilir. Kamuoyunda böylesine bir karşılığı olan Tatlıses’in, PKK tarafından vurulması, PKK’nın kendi ayağına sıktığı kurşun olacaktır. Biraz inandırıcılığı varsa, bunu da bu vesileyle kaybedecektir. Kendi gibi düşünmeyen Kürdün Kürtlüğü üzerine yaptığı tasarrufun, bugüne kadar eleştirdikleri “Kürtlerin Asimilasyonu” politikasından ne farkı var ki? Ha Kürtlerin Türkleştirilmesi ha Kürtlerin PKK’lılaştırılması.. İkisi arasında, metodolojik olarak hiçbir fark yok. Ve Kürt halkı da, bu numarayı yemeyecek kadar meseleye hakim artık. Kalın sağlıcakla.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi