Cevher İlhan

Cevher İlhan

Kaygı…

Kaygı…

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) “Türkiye raporu”nda yalnız “basın özgürlüğü” noksanlığı değil, gerçek bir demokrasi için Ankara’ya “yargı reformu”nun gereği de bildirilmekte.
“Karar”da yargıdaki dâvâlarda tutukluluk sürelerinden duyulan “kaygı”nın kaydedilip “gerçek yargı güvencesi” istenmesi, insan hakları ve özgürlükleri açısından kilit öneme sahip yargı reformunun önemini ortaya koymakta.

Bu kapsamda “âdil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ve “soruşturmanın gizliliğini ihlâl”le Türkiye’de makul sürede âdil yargılama şartlarının bulunmadığı uyarısı yapılmakta.
Doğrusu, demokratik ülkelerde tutukluların hükümlülere oranı yüzde 5 dolayında iken, Türkiye’de bunun yüzde 50’yi aşması, ceza ve tutuk evlerinde 120 bine yaklaşan mahpusun yarısının henüz hakkında kesinleşmiş bir hüküm bulunmayan ve hukuka göre “mâsum” sayılan tutuklu olması, “hukuk devleti” ilkesini zedelemekte…
Bundandır ki meselenin vicdanî boyutunu dile getiren hukukçular, “mâsumiyet karinesi”yle “suçluluk karinesi”nin iyice ayırt edilmesinin ehemmiyeti üzerinde durmakta; delil göstermeden insanların hapsedilmesinin dâvâlara vereceği zararı belirtmekteler…

“DÂVÂLAR SULANDIRILIYOR” ŞÜPHESİ…
Bu tesbit, “kaçma ihtimali, firar,” “delillerin karartılması” ve “kuvvetli suç şüphesi” gibi gerekçelerle tamamen bir “tedbir”den ibaret “gözaltı” işleminin henüz iddianâmesi bile hazırlanmayan sanıklar aleyhine suiistimal edildiği iddiasını haklı kılmakta.
Buna göre, yeri-yurdu belli, çağrıldığı zaman ifadeye gelebileceklerin,“suç isnadı”na karşı dâvetiye gönderilmeden bir nevî “zorla” derdest edilmesi, AB’nin önerdiği hukuk normları bir yana, mevcut yasalara aykırı olarak hukukî sürecini baltalayıp, hak ihlâllerini gündeme getirmekte…
Diğer yandan, temelde başkalarına karşı uygulanması gereken “gizlilik esası”nın, henüz sorgusu bile yapılmadan medyada peşinen “suçlu” ilân edilen “zanlılara” ve avukatlarına karşı kullanılması, “özel hayatın gizliliği” ve “kişi güvenliği”ne riâyet edilmemesi, “acaba” dedirtmekte. Yargıya “baskı” ve “müdahale” şâibelerine yol açmakta…
Bu kırılma, özellikle devam eden “darbeye teşebbüs, darbe ortamına zemin hazırlama” yargılanmalarına halel getirmekte. Bu dâvâlara baştan beri tam destek verenlerin son gazeteci tutuklamalarıyla konunun amacından saptırıldığı endişesi, bu hususta dikkate değer.
Gerçek şu ki her ne kadar Başbakan, Adalet Bakanı ve hükümet sözcüleri, “konunun yargıya havale edildiği”ni söyleyip, bir nevî yasaların arkasına sığınsalar da, sözkonusu yargılama sürecinde son gazeteci tutuklamalarından duyulan tepkiyle, kamuoyunda “değişen bir şey yok” mülâhazasına ve “yeni derin devlet’ inşası” istifhamlarına sebebiyet verdirmekte…
Nitekim soruşturma ve tutuklamaların bu raddeye kadar varması, kamuoyunda şüpheleri arttırmakta; öteden beri bu operasyonları savunanlarda bile “Ergenekon sulandırılıyor, saptırılıyor; bizim bildiğimiz Ergenekon bu değildi!” kaygılarını kuvvetlendirmekte…

AKAMETE UĞRATAN KOMPLO!
Bütün bu kaygıların iletildiği “AP raporu”na ve AB’ye bildik sert üslûbuyla rest çeken, “Onlar rapor yazar, biz bildiğimizi okuruz!” diye bildiğini okumaya devam eden Erdoğan’ın, son demde, daha önce “savcısıyım” dediği dâvâ için “Ne savcısıyım, ne avukatıyım!” demesi ve ardından “dâvâların çok uzadığı”ndan şikâyet edip, “Ergenekon soruşturmasının hızlandırılması ve bir an önce tamamlanması” çağrısı, bu kaygılara katıldığını göstermekte.
Durum, devletin zirvesinde de açıkça ikrar edilmekte. “Savcılardan ve mahkemelerden insanların ve kurumların onur ve hukuklarının zedelenmesine yol açmayacak şekilde daha titiz davranmalarını beklemekteyim” diyen Cumhurbaşkanı Gül’ün, son gazeteci gözaltılarından sonra oluşan vaziyeti, “Olup bitenleri tâkip ettiğimde intibaım şu ki; kamu vicdanında kabul görmeyen ve Türkiye’nin görüntüsünü gölgeleyen bazı gelişmelerden kaygı duyuyorum” cümlesinde düğümlenmekte…
Ki bu kaygı, öncelikle demokrasiyi katleden darbelerin yargılanmasını, vesâyete karşı demokratikleşme çabalarını, karanlık çete ve mafyayla mücadeleyi yaralamakta. Darbe kıtalleriyle, antidemokratik ara rejimler ve dayatmalarla hesâplaşmayı aksatmakta.
Ve bu haliyle, yargı sürecini akamete uğratan bir komplo olarak yorumlanmakta.
“AP raporu”ndaki ikazlara bu açıdan dikkat edilmeli…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi