Biz dönmeler!

Biz dönmeler!

Azîz Dostum A. Turan Alkan dün demiş ki “Bildiklerimi yazacağım, yer yerinden oynayacak!” .

Kardeşim, bildiklerini yazarak bu memleketde kimse tek bir taşı bile oynatamaz!

Türkiye’de yer yerinden oynasın istiyorsanız bilmediklerinizi yazacaksınız ki en azından adınız uzmana çıksın!

Ama güzelim Pazar günü o körpecik dımağlarınızı böyle zorlu meselelerle yorup zehirlemek istemem. Onun için isterseniz sizlere eski üstadlardan Burhan Felek yâhut Refi Cevad kıvamında bir Pazar yazısı sunmaya gayret ederek Merhumların kemiklerini sızlatayım:

Birkaç gün önce bir müşterek arkadaş vâsıtasıyla sert tavırlı bir yurddaşımla tanışdım.

“Siz, o Yağmur Atsız mısınız?” diye sordu. “Evet, ben o Yağmur Atsız’ım. Taklidlerimden sakınınız!”

“Yazılarınızı kısmen okuyorum. Başka konu kalmamış gibi ikide bir Ermenilere dâir yazıyorsunuz da yazıyorsunuz. Ermeni misiniz nesiniz?”

“Hayır, ben Rum dönmesiyim.”

“Bırakın şimdi övünmeyi! Kusûra bakmayın ama sinsi bakışlarınızdan sizin Ermeni olduğunuz zâtem belli oluyor.”

“Rum dönmeleri de sinsi bakışlı olur. Siz bilmezsiniz onlar ne domuzdur! Hem Ermeni değilim, Rum dönmesiyim demek niye övünmek olsun ki?”

“Tabii, onlar dönüp Müslüman olduklarına göre bir mertebe daha yukarı yükselmişler demekdir. Siz ner’den çıkarıyorsunuz bu dönmeliği?”

“Çok emin bir kaynakdan.”

“Yâni?”

“Soner Yalçın yazdı. O yazdı mı doğrudur. Biz Çiftçioğulları Âilesi Pontus Rumlarıymışız. Sonra nasılsa o güzelim kıyı bölgesini bırakıp 1800’lerde gerideki dağlara, Türk içine çekilmişiz. Orada da dikkati çekmemek için ihtidâ etmişiz. Nihâl Atsız ise bu aşağılık duygusunun etkisiyle azılı bir Türk ırkçısı olup bu ayıbın üzerini örtmeye uğraşmış.”

“Desenize bağrımızda yılan beslemişiz!”

“Maalesef öyle. Ama korkmayın! Sayıca çok azız. Bizim hakkımızdan kolayca gelebilirsiniz. Çerkesler, Arablar, dönmeyen kalın kafalı Rumlar, Lazlar filan da pek mesele değil. Hattâ Ermenilerin üzerine de baskın tarzında atlarsanız orada da kesin sonuç alabilirsiniz. Asıl tehlike Kürdlerden geliyor. Üstelik onlar çok da muhârib bir kavimmiş.”

“Haklısınız. Peki, ne tavsiye edersiniz?”

“Bence bu hususda dâhî Profesör ve Stratej Mümtaz Soysal’ın mübâdele önerisi bana en akla yakın çâre olarak gözüküyor. Kürdleri Kuzey Irak’a sürüp oradaki Türkleri de buraya getirirseniz sen sağ ben selâmet!”

“Tam bir uzman olduğunuz anlaşılıyor.”

“Siz yine öyle bilin!”

NOT: Savcı Zekeriya Öz’ün Ergenekon Dâvâsı’ndan alınarak “terfî’en” başka bir göreve getirilmesi pek çok kimse gibi benim de damağımda buruk bir tad bırakdı. Birkaç gün önce Ahmet Şık ve Nedim Şener Meselesi’nde uyandırılan şübhelerin en kısa zamanda giderilmesinin elzem olduğu, çünki bunun sapına kadar “siyâsî” bir dâvâ karakteri taşıdığını vurgulamışdım.

Ama siyâsî bir problemin “siyâseten” bu tarzda çözülmesi gerektiğini de kasdetmemişdim.

Sayın Öz’e hizmetlerinden ötürü bir yurddaş olarak derin şükranlarımı ve saygılarımı sunarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi