Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Sorular-Cevaplar

Sorular-Cevaplar

Melahat Aydan/ Tirebolu; Osmanlıların kılık kıyafetleri nasıldı? Mesela ben Şeyhülislâmların mavi çizme giydiklerini duydum, bu doğru mu, doğru ise anlamı nedir?”

¥ Devir devir farklılıklar göstermekle birlikte Osmanlı kıyafeti Devr-i Saadet insanının kıyafetine benziyor. Yani “Kıyafet Sünneti”ne uyuluyor...

Ama gayrimüslimler buna zorlanmıyor. Onlar da geleneksel kıyafette gezebiliyorlar. Bu zaten Fatih “Amanname”sinin gereğidir.

Ancak kıyafetlerde bazı ortak noktalar vardır: Mesela erkekler de kadınlar da mutlaka başlarını kapatırlar.

Bununla birlikte Osmanlı’nın sonlarına doğru, zaman zaman gayrimüslimlere değişik kıyafetler dayatılmıştır.

Kısaca söylemek gerekirse: Osmanlı kıyafetlerinin en önemli genel özelliği bol dökümlü, örtülü ve uzun olmalarıydı. Kadınlar şalvar, hırka, gömlek, entari; erkekler şalvar ve çarık (bazen renkli deriden çizme) giyerlerdi. Her meslek grubunun kendine ait bir kıyafeti vardı.

Şeyhülislamların mavi çizme giymelerine gelince: Yalnız şeyhülislâmların değil, Osmanlı Devleti’nde, ilmiye sınıfına mensup âlimlerin mavi çizme giydikleri bilinir. Bunun Osmanlı sisteminde ilim adamlarına çok değer verildiğine ilişkin sembolik bir değeri vardır. Gök mavisi rengi çizmelerle, ilim adamı, sonsuzluğa yükseltilmiştir.

Onsekizinci yüzyılın en ünlü şairlerinden Nedim, bir gazelinde, mavi renk çizmeyi şöyle açıklar:

“Menhec-i ilmin nice hasm olmasın erbâbına,

“Çarhı Pâ-mâl etmedir kasd âsmânî mûzeden.”

(İlim adamlarına düşmanlık yapılmasına şaşmamak lâzım/ Çünkü onlar mavi renkli çizmeleriyle bulutlara basarlar.” (ilim adamlarının şahsında yüceltilen ilimdir).

Osmanlı kıyafetleri konusunda, ülkemizde “Çocuk Kalbi” isimli eseriyle tanınan İtalyan edebiyatçı ve gezgin Edmondo De Amicis’te bazı teferruata rastlıyoruz. Amicis,. 1874’de İstanbul’a yaptığı geziden sonra kaleme aldığı “İstanbul” adlı seyahatnamesinde, devlet görevlilerinin kılık kıyafetleri ile ilgili ayrıntı veriyor:

“İnsanlar, görevlerine göre, sarıklarının şeklinden, elbise kollarının kesiminden, kürklerin cinsinden, astarların renginden, eğer süslerinden, bazıları çember sakalından, bazıları da bıyığından tanınabiliyor. Bu konuda hiçbir karışıklık olmuyor...

“Şeyhülislâm beyaz giyiyor; vezirler açık yeşil, mabeyinciler kızıl... Koyu mavi kıyafet ilk altı kanun zabitine, Mekke, Medine ve İstanbul kadılarına aittir; büyük ulemanın üstünde mor, şeyhlerin üstünde açık mavi renklerin hakimiyeti vardır; çok açık mavi, tımarlı çavuşları ve vezir ağalarını işaret ediyor; koyu yeşil, üzengi ağalarının ve Sancak-ı Şerif’i taşıyanların imtiyazıdır; ıstablıâmire hizmetkârları soluk yeşil giyerler; ordu paşalarının ayaklarında kırmızı, kapı zabitlerinin sarı; ulemanın mavi çizmeleri var...” (Kültür Bakanlığı Yayınları, s. 377).

Teferruat isteyenler, “Biz Osmanlıyız” (Nesil Yayınları, 0212 551 32 25) isimli son kitabıma bakabilirler.

Mürüvvet Şimşir;

Osmanlılarda başlık parası var mıydı?

¥ Neden olmasın? Aynı geleneklerin çocuklarıyız. Ama hoş karşılanmaz, zaman zaman bu konuda yasaklama söz konusu olur, ancak şimdi olduğu gibi önü alınamazdı...

Gelenekler bazen kanunlardan daha güçlüdür.

Başlık parasının dinde yeri yoktur. Dinde yeri olan “mehir”dir. Mehir, evlenecek olan kadının hakkıdır. Mehirin miktarı nikâh esnasında belirlenir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi