Ersoy Dede

Ersoy Dede

Söylenemeyen gerçekler

Söylenemeyen gerçekler

Bir sürü yayınevi kitap teklifinde bulundu bugüne kadar. Ama hep ucunu açık bıraktılar. “Ersoy Bey, sizinle bir kitap çalışması yapmak istiyoruz. Yazın ve bize verin biz de basalım”.. öyle dedikleri için sanırım kendimi hiç mecbur hissetmedim. Dolayısıyla başlayıp başlayıp yarısında kaldırıp attım bir kenara. Sadece başlayıp kenara koyduğum o denemeleri arka arkaya toplasam aslında ciltlerce ansiklopedi olur. Derken “Önemli Kitap”ın sahibi Hasan Fevzi Giray aradı. “Sizinle bir çalışma yapmak istiyoruz bana zaman ayırır mısınız?” dedi. Randevulaştık sağolsun kalktı geldi, elinde projeyle oturdu karşıma. Beni neyin heyecanlandıracağını fark etmiş olmanın kendine verdiği özgüvenle bıraktı önüme proje dosyasını. Öyle bir an ki, “hayır” diyemedim. Demek ki benim de en çok yazmak istediğim konu buymuş. “Söylenemeyen Gerçekler”.. Bu bir tür sözlü yakın tarih detay çalışması. Dönem tanıklarıyla konuşup dertleşip, daha evvel yazılmamış söylenmemiş detay öyküler çıkarıyorum. Müthiş keyifli bir iş. Hiçbir zaman basılmasa dahi bu vesileyle öğrendiklerim bana yeter de artar bile.

Mesela Zeynel Abidin Erdem’le oturduk Özal’ı konuştuk. Bilir misiniz bilmem, Zeynel Abidin Erdem, Özal döneminde “Köşk”ün evladıydı. Merhum Cumhurbaşkanının emaneti ailesi muhterem eşi çocukları torunları hâlâ ünlü işadamıyla iç içe. Detayları fazla dillendirilmeyen Antalya’daki suikast girişimini sordum Erdem’e. Otel açılışı için gittiği Antalya’da Özal’ı öldürmeye programlanmış adamı elinde silahıyla derdest eden üç kişiden biri çünkü. Olay daha önce yazıldı. Ama hiç bilinmeyen detaylarını öğrendim. Neden suikast girişimi olduğu gün kamuoyuna açıklanmadığını mesela. Heyecanla edit ediyorum bugünlerde. Erbakan’a yakın gazetecilerden biri olan İlnur Çevik’e; Fevzi Türkeri, Erol Özkasnak ve Şener Eruygur’un taraf değiştirmesi karşılığında ne teklif ettiklerini öğrendim. Hatta “Ali Kırca, Uğur Dündar ve Reha Muhtar elimizde” denilerek, “seç bir tv kanalı, çık ve Hoca’yı karala” diye ültimatom verildiğini. Askerlerin; “darbe yapacaktık sen önledin” diyerek İlnur Çevik’e nasıl kızdıklarını.. Hüseyin Besli ile de Tayyip Erdoğan’ın siyasi kariyerinde dönüm noktası sayılabilecek, iki başarısız siyaset denemesini konuştuk mesela. Beyoğlu Belediye başkan adaylığı ve milletvekili adaylığını nasıl kaybettiğini.. Ya da “12 Eylül’de bu insanlar bedel ödemediler” değerlendirmelerine karşılık, Erdoğan ve arkadaşlarının, bir geceyarısı nasıl Metris Kışlası’nda gözaltında tutulduğunu.. Hem Hüseyin Besli’den öğrendiklerimle hem de o gece gözaltına alınanlardan biri olan Metiner’den öğrendiklerimle yazıyorum yaşananları. Öcalan’ın Suriye’den çıkarken yolda sarf ettiği “devletleşiyoruz” sözünün, başına ne işler açtığını öğrendim İlhami Işık’tan.

MHP’nin Balyoz tutuklusu milletvekili Engin Alan’ın nasıl cami kapattığını yazıyorum ayrıca. 28 Şubat’ın, darbeci bir paşayı MHP’ye genel sekreter olarak atama gayretini yazıyorum. Pamukova’da tren kazası yaşandığında, malum medyanın, Ak Parti’ye karşı her sözünü manşet yaptıkları Aydın Erel Hoca’nın, Darülaceze’de verdiği yaşam savaşını, ezanı aslı gibi okuduğu için işkencelerden geçen imamların dramını yazıyorum. Çiller hakkında az bilinenleri yazıyorum. İsrail Başbakanına, “arz-ı mevud” topraklarında bulunmaktan memnuniyet duyduğunu, İsrail’le yaptığı anlaşmaları..

Dedim ya heyecanlıyım. Bir söz verdim. Yazıyorum bugünlerde. Başladığı işi bitirebilen bir adam değilim. Eğer başarıp da kitabı çıkaramazsam bile bu süreçte öğrendiklerim yeter bana. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi