Her gördüğün pijamalıyı baban sanma

Her gördüğün pijamalıyı baban sanma

Geçtiğimiz günlerde uzun süre istihbarat subayı olarak çalıştıktan sonra emekli olan bir albay, ziyaretime geldi. önemli konularda bilgi vereceğini söylemeden önce kısık sesle şöyle dedi: ‘Dikkatli olun, sizi dinliyorlar.’

Güldüm, ‘Gizlimiz saklımız yok, istedikleri kadar dinleyebilirler’ dedimse de konuğum tedirgindi. Mümkünse başka bir odada görüşme talebinde bulundu. Star binasının kuytusunda bir odaya yönelirken ‘Cep telefonlarını da bırakın’ demesin mi? Şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışırken bir başka talep daha geldi: ‘Odada bilgisayar da olmasın...’

Açıkçası çok ürktüm. Görüşmeden vazgeçecektim. Kendi halime bırakmadılar. Onca eziyete katlandım ama muhabbetten bir şey çıkmadı. Sadece çantasından çıkardığı üniformalı fotoğraflardan subay olduğunu teyit ettim.

çok zaman geçmeden emekli askerlerle sıkı ilişkileri olan bir başka konukla benzer bir hadise yaşadım. Odaya girer girmez daha önce hazırladığı yazılı bir metni ‘sus’ işareti yaparak bana gösterdi: ‘Sadece sizin değil tüm binanın telefonları elektrik sistemi üzerinden dinleniyor. Dikkatli olun.’

Yine önemsemedim.

O günlerde bir gazeteci ziyaretçim oldu. Yemek ve çay sohbetinden sonra yanımdan ayrıldı. Sonradan öğrendim, yanımdan ayrıldıktan kısa süre sonra o arkadaşın cep telefonu çalmış. Arayan Tuncay özkan: ‘Az önce Şamil Tayyar’ın yanındaymışsın. Orada ne işin var, anlat bakayım?’

Bu örnekler, yaşadıklarımın sadece bir kaçı. Bu durumda ne yapmam ya da kimleri suçlamam gerekiyor? Görüştüğüm şahıslar paranoyak olabilir mi? Veya özkan’ın gazeteci arkadaşı araması tesadüf olamaz mı?

Fantastik dörtlü

Cevaplardan önce şu tespiti yapmalıyım. Türkiye’de dinleme teknolojisine sahip 4 kurum var: Genelkurmay, MİT, Jandarma ve Emniyet. Bir nevi fantastik dörtlü. Bunlar güç birliği yaparsa, darbe dahil Türkiye’ye çok rahatlıkla istikamet verebilirler. Geçmişte istihbarat dünyasının dominant faktörü MİT idi. Şimdi gücünü üç kurumla paylaşıyor.

İstihbarat dünyasındaki bu yeni süreç, sıfır hata ile sonuç alınabilmesi için kurumsal mutabakatı zorunlu kılıyor. Bugün için böyle güçlü bir mutabakattan söz etmek mümkün değildir. Diğer üçüne göre, burada oyun bozan emniyettir. MİT de pasif durumdadır.

2002-2007 yılları arasında çetelerle mücadelede emniyetin üstlendiği rolü ve üstün başarılarını dikkate alırsanız, fantastik dörtlü arasındaki uyumsuzluğun rejimin bekası açısından iyi olduğunu da söyleyebiliriz.

Vereceğim şu örnek bile emniyet istihbarat başarısını fazlasıyla anlatacaktır; Tespit edebildiğimiz kadarıyla Başbakan Erdoğan emniyet istihbarat sayesinde tam 12 kez suikast girişiminden kurtuldu. Eğer emniyet istihbarat olmasaydı, Türkiye bugün çok farklı bir noktada olabilirdi.

Ama her şeye rağmen, eğer hukukun üstünlüğünü savunuyorsanız bir siyasetçinin mahkeme kararı olmaksızın telefonlarının veya bulunduğu ortamın dinlenmesini mazur gösteremezsiniz. Hem suçtur hem gayri ahlakidir.

Eğer gerçekten bir dinleme varsa... Gerçeğin bulunması için devlet erkini kullanan herkes sürece pozitif katkı sunmalıdır. Bu çerçevede hükümetin CHP’ye ‘ortak komisyon’ önerisi oldukça makuldür.

Paranoyak olduk

Ancak her gördüğümüz pijamalıyı da babamız saymak doğru değildir. Geçen yıl ATO Başkanı Sinan Aygün’ün bazı oda yöneticileriyle yaptığı sohbetin perde arkasını yazmıştım. Anlatan, katılımcılardan biriydi. Ertesi gün Sinan Bey, ‘Burada böcek var, bizi dinliyorlar’ demiş. Daha sonra kendisiyle oturup bu mevzuu konuştuğumda hatırlattım bu sözünü. Güldü, ‘Espri yapmıştım’ dedi.

Sinan Bey espri yapmıştı belki ama memleketin ruh halini yansıtması bakımından önemlidir. çünkü, son dönemde dinlendiğini düşünenlerin sayısında ciddi artış var. çoğu kişi telefonları veya bilgisayarları kapalıyken bile dinlendiğini, çalışma odasının lazerle kayda alındığını söylüyor, yanından geçen her dobloya şüpheyle bakıyor.

Bu paranoyak ruh iklimini bir an önce terk etmemiz gerekiyor. Ama çözümü, hükümeti aşan bir boyuttadır. çünkü sadece emniyet üzerinde kurulacak baskıyla bu sorundan kurtulamayız.

Maalesef sadece emniyet hedef haline getirilmektedir. Bu da hukuk dışı ve gayri ahlaki dinleme skandallarını önleme çabasından ziyade 28 Şubat sürecinde olduğu gibi hükümeti yıpratmaya yönelik bir psikolojik harekat fikrini güçlendirmektedir.

Son sözüm ‘Haydi Şamil kardeş’ diyen Ahmet Hakan’a. Yaşça küçüğümsün ama derin işlerde benden daha mahir olduğunu biliyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi