Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

“74 milyon Türk milleti”

“74 milyon Türk milleti”

Eminim ki çoğumuzun gözünden kaçtı.
Nasıl kaçmasın?
Medyanın dikkatini çekmeyince(!), orada bulunanların dışındakilerin bunu işitmeleri zaten imkansızdı.
Başbakan Erdoğan’ın Gaziantep’te yaptığı konuşmadan bahsediyorum.
Erdoğan, geçtiğimiz Cuma günü Gaziantep’te idi.
Zeugma Mozaik Müzesi konferans merkezlerinin toplu açılış törenine katıldı.
Burada, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası'nın mini konserini dinledi.
Ardından yaptığı konuşmada Erdoğan, şöyle dedi:

"Burada farklı enstrümanlar eğer bir senfoni oluşturuyorsa, sizi farklı bir dünyaya götürür, sizi dinlendirir. Ama yok bu farklı enstrümanlar o uyumu sağlayamazsa o zaman ortaya senfoni çıkmaz, bir kakofoni çıkar. Türkiye'de şu anda siyaset meydanında yapılan işte budur, bir kakofonidir. Biz ise bir senfoniyi oluşturmaya çalışıyoruz. Farklı dil, kültürler olsun bütün bunlarla bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının, Türk milletinin zenginliği meydana gelsin bunu istiyoruz. Bu mozaik müzesinde bütün Gaziantepliler, bütün dünya olarak gelecek bunu göreceğiz."

Zeugma Müzesi'nin dünyanın örnek müzelerinden biri olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, "Bu müze aynı zamanda barışın simgesi olan bir müzedir. Diyarbakır da, Gaziantep de, Şanlı Urfa da, Adıyaman da, Kilis de, Siirt de, Bitlis de, Elazığ da bizim ve bütün Anadolu her şehriyle 74 milyon Türk milletinindir" dedi.

Başbakan Erdoğan’ın aktardığım konuşmasında önce “Türk milleti” ifadesini kullanmasını, ardından da “…bütün Anadolu her şehriyle 74 milyon Türk milletinindir” demesini son derece önemsiyorum.

Önemsiyorum çünkü…

Bu ifadeyi Sayın Başbakan’ın ağzından çok az duymuştuk.
Sayın Başbakan hep “Türkiye vatandaşlığı” vurgusu yaptı.
Seçim zamanlarında arada bir de “Türk” ifadesini “milleti” ile birlikte telaffuz etti, o kadar.

Ama bugün seçim de olmamasına rağmen, Sayın Başbakan “Türk milleti” dedi, hatta “bütün Anadolu her şehriyle 74 milyon Türk milletinindir” ifadesini kullandı.

Sayın Başbakan’ın son derece iyi niyetle dile getirdiğine inandığım “Türkiye vatandaşlığı” vurgusunu istismar eden aydınlar türedi son dönemde.

Bu sözde aydınlar, bu vurgunun üzerinden bir büyük milleti aşağılama yarışına giriştiler adeta.
Haliyle bu etkiye bir tepki oluştu ülkede.
Ve bu durum Sayın Başbakanı bir takım ağır suçlamalara maruz bıraktı.
Bu istismar ve karşı tepkinin dozu burada kalsa iyi…
Hükümet’in yine son derece iyi niyetle atılmak istendiğine inandığım “açılım” adımlarına da yansıdı.
İstismarcı sözde aydınlar “açılım”da sınır tanımıyor, Hükümet’i olmadık işlere zorluyordu.
“Demokratikleşme” adı altında her türlü bölücülüğe, terör faaliyetine serbestlik talebinde bulunuyorlardı.
Şimdi…
Atılan onca “açılım adımı”na rağmen gelinen nokta ortada.
BDP’nin, DTK’nın söyleminde değişen hiçbir şey yok.
Eşkıya eskisinden çok daha rahat bir şekilde asker-polis katlediyor; yol kesip arama yaparak, memur kaçırıyor…

Bu noktada Habervaktim olarak üstümüze vazife edinip, herkesin çekindiği cesur çıkışları bizim yaptığımıza inanıyorum.

Nasıl mı, hatırlatayım:

“Açılım adımları”nda Kürtçü, liberal ve sözde demokrat kimi aydınların gazıyla Hükümetin yanlış işlere giriştirildiğini; bunun da terör örgütü ve yandaşlarını cesaretlendirdiğini ilk dile getiren Habervaktim olmuştur.

Bu gerek haberlerimiz, gerekse yazılarımızla sabittir.

Onca “açılım adımı” nın hemen ardından girdiğimiz 12 Haziran seçimlerinden bir gün sonra şöyle yazmıştım:

“Böylelikle ‘açılım politikaları ile bölgede BDP ve terör örgütüne rağbet düşüşe geçecek’ görüşü çökmüş oldu.
Açılım politikalarında yapılan hatalar, bu kesimi daha da cesaretlendirdi.
BDP’lileri polis tokatlayabilecek duruma getirdi.
Bu da tabanda milliyetçi duyguları kabarttı.
Ve sonuç ortada.
Seçimin patlama yapan partisi BDP.”

Yine 11 Temmuz’da “açılım”da olsun, yeni anayasada olsun sınır tanımayan liberal ve Kürtçü çevrelerin AK Parti üzerindeki etkisinden duyulan endişeyi gündeme getirmişim.

22 Ağustos’ta açık açık isim vermişim:

“Bu birileri ne BDP ne DTK…
Bunlar çok daha tehlikeliler.
“Demokrat” gözüküp, sinsice bölücülük yapıyor bu zevat.
Hükümetin aslında dengeli götürmek istediği “açılım politikaları”nda, “hata” deyip, tolere ederek tahammül gösterdiğimiz malum “uç adımları”nın mimarları bunlar.”

Bu isimlerden biri de Mehmet Metiner’di ve Metiner’in internete düşen ses kaydı, bu sütundan sık sık anlatmaya çalıştığım gerçekleri açığa çıkardı.

Bu konuda Yeni Akit'in Ankara Temsilcisi Yener Dönmez'in "Açılımcılar sussun" yazısı da son derece önemliydi.

Her ne kadar Ruşen Çakır’ından Alper Görmüş’üne kadar pek çok “açılımcı aydını” rahatsız etmiş ise de…
Bu konu ve bu gibi isimler üzerine Hükümet'e hayati öneme sahip yapıcı uyarılar içeren bir yazıydı.

Yine Akit'ten Abdurrahim Karakoç'un "açılım" konusundaki düşüncelerini aktardığı yazısı...

Bu yayınların da etkisiyle Hükümet’in, Sayın Başbakan’ın “açılım adımları”nda yapılan hataları ve kendilerini bu hatalara kimlerin sürüklediğini artık çok iyi gördüğünü düşünüyorum.
Sayın Başbakan’ın aktardığım Gaziantep konuşmasında yaptığı “Türk milleti” ve “bütün Anadolu her şehriyle 74 milyon Türk milletinindir” vurgusunu bunun bir göstergesi olarak algılıyorum.

Evet ben de başından beri böyle diyorum:

“Bütün Türkiye 74 milyon Türk milletinindir.”

“Millet” kavramının ne olup ne olmadığını geçen gün Eğitimci Yazar Yaşar Değirmenci çok güzel özetledi:

“Milletin mayası kan değil, dindir”.

Değirmenci’nin yorumuyla;

Bu vatanda yaşıyoruz.
“Toprak”ta değil, “vatan”da.
Topraklar inançla, tarihle, şüheda ile rahmet ile himmet ile “vatan” olurlar.
Unutulmamalıdır ki; toprak parçası, manevileşince vatan olur.
Yürek manevileşince kalp olur, gönül olur.
Fert manevileşince şahsiyet olur.
Ev manevileşince yuva olur.
Toplum manevileşince millet olur.
Hepimiz elhamdülillah Müslüman’ız ve…
Milli planda “Türk” sayılmaktan rahatsız olmayı anlamak mümkün değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi