Hüseyin Hatemi

Hüseyin Hatemi

Müslüman “Avrupalı”

Müslüman “Avrupalı”

Sarkozy; “Müslüman ülke Avrupalı olamaz” buyurmuş. Esasen kendisinden “Türkiye AB'ne girebilir ve girmelidir” gibi bir söz sâdır olsa idi, o zaman şaşırırdım. Nitekim on yıldan az fazla bir süre önce Avrupa'da “Müslüman ülke” denebilecek küçük bir Bosna-Hersek'in bulunmasına da tahammül edilemedi. Şu halde Türkiye'nin adaylığı; 1999 depreminden sonra, “bir tesellî ver!” kabilinden isteklere karşı, bir “oyalama ve bu arada bazı şeyler koparma” tertibi olarak mı kabul edildi?

Ey Azîzan, Sarkozy'e verilecek müşterek bir cevabımız var mıdır? Fakıyr bir nebze tefekkür eyledim ve müşterek bir cevabımız olmadığı sonucuna vardım. Verilen cevaplar şunlar olabilir:

-Ha şunu bileydin! (Esasen Kur'an-i Kerim'de sizleri “dost” edinmememiz emrediliyor.) Karga ile bülbülü bir kafese koysalar/Birbiri sohbetinden dâim melûl değil mi?/Nite ki bülbül diler kargadan ayrılmayı/Karganın da maksûdu billâhi ol değil mi? (Yunus) Biz AB'ne girmek istemiyoruz, sadece vize için canımızı burnumuzdan getirmeyin, çalışma müsaadesi verin, “mangal” sefâmıza da karışmayın, “koşut toplum” olalım yeter! Bizden de sizleri “koşut toplum” olarak kabul etmemizi istememeniz şartıyla! Biz, “imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir ülkeyiz”, “adaylık” gibi kandırmacalarla bizden birşey koparamazsınız, alan da kaçan mı?

-Doğru söylüyorsunuz Birader, vous avez raison! Ne var ki, bizleri, aydınlanmış ve bütün mahallî barbarlıkların etkisinden kurtulmuş olan kardeşlerinize özel bir “AB vatandaşlığı” belgesi veriniz, yetişir. Bu mangalcı kara Türklerle biz beyazları ayırın! Biz bonfileciyiz!

-Bizde Hukuk Devleti bir türlü kurulup çalıştırılamıyor. Yalap-şalap ev ödevlerimizi de çırpıştırdık sayılır, artık bizi AB'ne alın da ikide bir yeniden örgütlenip sıfırdan başlamaktan kurtulalım!

Yüzyıl önce Merhum Mehmed âkif “biz ki her mevcûdu yıktık, gayesiz bir fikr ile/Yıkmadık bir şey bıraktık, sâde birşey: Aile!” diyor, bu tek yıkılmadık kurumu da yıkmak isteyenleri şöyle niteliyordu: Şark'a bakmaz, Garb'i bilmez, görgüden yok vâyesi/Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi!

Yüz yıl geçti, demokratik ve sosyal Hukuk Devleti'ni kuramadık. “Aile”nin de çatırdadığını gösteren endişe verici alâmetler çoğaldı. AB çerçevesinde de “üçüncü milenyum!” sloganları içinde, “aile yerinde duruyor, ona dokunmuyor, aksine: koruyoruz, ne var ki bir de alternatif-paralel kurum kabul ediyor, buna aile demiyor, ancak, aile kurumuna tanıdığımız imkânları tanıyoruz” sapması baş gösterdi. Bu eğilim şimdi sınırlarımıza da dayandı. Yunanistan da - bir habere göre - aynı cinsden olanlara “nikâh” imkânını vermek üzere!.. (Radikal, 30 Mayıs 2008). Kısa bir süre önce de İngiltere'de insan ve hayvan melezi “embriyo” üretilmesine izin verildiğini duyduk. Bu gidişe sadece endişeyle bakılması, kaygı duyulduğunun açıklanması bile, AB'de ve bizim “entellektüel” çevrelerimizde, “ayırımcılık” vs. gibi hücumları göze almayı gerektiriyor. Oysa bu derdin devasının ilim ve hikmet ehli tarafından araştırılması gerekirdi. Sorun, ağır ve insanlık dışı cezalarla çözülecek bir sorun değildir. Esasen hiçbir sorun “tenkîl” yöntemiyle çözülemez. Aradan bir süre geçer, daha vahîm boyutlarda ve “sıçrama” yapmış olarak boy gösterir. Kötü'nün, “Allah'ın yaratışını bozma” emrine AB sınırları içinde dinî çevreler de sessiz kalıyor iseler, uzun vaadede AB'den ne hayır umulur ki? Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde? (Ziya Paşa) İslâm âlemi'nde bu sorun Nisâ Suresi'nin 119. âyeti ışığında tartışılıyor mu? Tartışılmıyorsa, AB'den gelmeyen faide, böyle bir İB'den (İslam Birliği) gelebilir mi? İslâm Konferansı'nın bu konularda bir yararını gördük mü? Şimdi ancak “Hizbullah'ın kâfir olduğuna” ilişkin fetvâlar duyuluyor.

Ey Azîzan, Ahlâk'ın emri, birr ve takvâ (sevgi ve iman ahlâkı) temeli üzerinde dayanışma ve yardımlaşmadır, bu ahlâka aykırılık ve düşmanlık üzerinde değil! (Maide, 5/2).

İnsanlığa verilen “güzel örnek” gizlenmeye, örtülmeye çalışıldı. “İnsanlık bu âb-i hayat kaynağına ulaşmasın!” düşüncesiyle hazînenin bulunduğu viraneye yılan, su kaynağının başına ejderha yerleştirildi. Aşk zümrüdünü parasız dağıtan erler nerede? Sevgi nûruyla ejderha kaçırılır. (Mevlânâ). Ez berk-ı în zumurrud hîn def'-i ejdehâ kon! Evrensel ahlâk üzerinde dayanışmaya hazır olan herkese selâm! Sarkozy ve yerli benzerlerine de “geçmiş olsun!” inşaallah!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Hatemi Arşivi