Şemdin Sakık’tan mektup var

Şemdin Sakık’tan mektup var

Yazar Tuncer Günay aradı. Şemdin Sakık’ın Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nden gönderdiği iki mektubu getirdi. Mektupta ilginç tespitler ve iddialar var.

Sakık, yaklaşık iki hafta önce 15 Mayıs 2008 tarihinde kaleme aldığı mektupta; ‘Tütünlü Karakolu baskını’, ‘Hava harekatının sonuçları’, ‘Ahmet Türk’ün açıklamaları’, ‘AK Parti kapatılırsa Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ne olur?’ başlıkları altında değerlendirmeler yapıyor.

10 Nisan 2008 tarihli mektubunda ise Sakık, ‘Apo’ isimli kitabında ‘MİT zarar görür’ düşüncesiyle çıkarılan iki paragrafı yeniden yazarak Ergenekon tartışmasına katılıyor. öcalan-Ergenekon ilişkisine dair önemli bir iddiada bulunuyor.

Tütünlü baskını

Sakık, 9 Mayıs 2008 günü yaşanan Şemdinli’ye bağlı Tütünlü Karakolu’na yönelik PKK baskınından sonra tartışmanın ‘şehit’ ve ‘yaralı’ sayısı üzerinde yoğunlaştığını, ancak bunun çok da anlamlı olmadığını belirterek, şu ayrıntıya dikkat çekiyor: ‘örgüt özellikle son 15 yılda ilk kez bu eylemde çok ağır silahlar ve yüklü miktarda cephanelik kullanmıştır.’

Bu olayla PKK’nın elinde çok sayıda ağır silah bulunduğu, hava harekatından fazla etkilenmediği ve cephaneliğini sınıra taşıdığının ortaya çıktığını anlatan Sakık, devam ediyor: ‘Bu demektir ki, bundan sonra sınır üstü ve sınıra yakın karakollara yönelik eylemlerin hepsinde top, dokça, füze gibi ağır silahlar kullanılacaktır. örgüt, eylem taktiğindeki tıkanıklığı ağır silah ve yoğun ateş gücüyle kapatmaya çalışacaktır.’

Hava harekatı

2007 Aralık’ta başlayan ve periyodik olarak devam eden PKK kamplarına yönelik hava harekatları sırasında ağır silahlar ve kayıp açısından istenilen başarının sağlanamadığını iddia eden Sakık, ancak bu operasyonların PKK’nın ‘devlet’ rüyasını kabusa dönüştürdüğünü öne sürdü.

Sakık, ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra PKK’nın devlet oluşturma faaliyetine yöneldiğini, köyleri, barajları, yolları, sınırları kontrol etmeye başladığını, komuta kontrol merkezleri, eğitim tesisleri ve hastaneler kurduğunu, kamplar arasında araç konvoylarıyla dolaştıklarını, ABD desteğiyle kendilerini dokunulmaz görmeye başladıklarını anlatırken şöyle diyor: ‘örgütün yer üstünde yürüttüğü tüm faaliyetler, oluşturduğu planlar ve kurduğu hayaller, o yıkılan binalar gibi yerle bir oldu.’

‘Madalyonun diğer yüzü de şu’ diyen Sakık, PKK’lılarla ilgili şu gözlemlerini aktarıyor: ‘...rehavete kapılmışlardı... Hep yiyen, içen ve uyuyan insanlar durumuna gelmişlerdi. Kilo almış, göbek bırakmışlardı... Hava saldırıları bu yaşam ve yaklaşım tarzına da neşter vurdu.’

Peki, bundan sonra ne olur?

Sakık’ın cevabı: ‘Yol ayrımına geldiler. Ya silahlarını bırakıp halktan insanlar gibi yaşayacaklar ya da kollarına taktıkları silahı kullanarak yaşayacaklar. Ya kampları dağıtacaklar ya da bütünüyle yeraltına çekilecekler. örgüt yöneticilerinin sıkıntı yaşamaları hayırlı gelişmelere vesile olabilir. Zira onlar sıkıntı yaşadıkça, ölümün pis kokusunu burunlarında hissettikçe silahlı mücadelenin çıkmaz olduğunu anlayabilirler.’

Ahmet Türk’ün açıklaması

DTP’den istifa eden Ahmet Türk’ün ‘PKK’nın silahlı mücadelesi Kürtlere zarar veriyor’ şeklindeki açıklamayı, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ile yaptığı görüşmeden etkilenmiş ve DTP genel başkanlığının kendisine verilmemesine içerlemiş olmasından dolayı yaptığını söyleyen Sakık, Türk’ün samimiyetsiz olduğunu iddia etti.

AK Parti kapatılırsa ne olur?

Sakık, AK Parti hakkındaki kapatma davasına ilişkin olarak ise şu tespitleri yapıyor: ‘Kapatılırsa Türkiye’nin uluslar arası demokratik imajı ciddi biçimde zedelenecektir. AB projesi askıya alınacak, reformlar kesintiye uğrayacak, Türkiye içe kapanacaktır. Laikçiler ve dinciler arasındaki fay hattı daha da açılacak, derinleşecek ve büyük ihtimalle sonu Türkiye açısından felaket olabilecek bir çatışmanın başlangıcına dönüşecektir. Yargının, askerin, siyasetin sınırları tartışma konusu yapılacak ve kurumlararası çekişmeler başlayacaktır.’

Ama şu nokta çok önemli: ‘Ama bir şey daha olacaktır. Kürtler’in Türkiye’den ayrılma süreci fiilen tamamlanmış olacaktır.’

Nasıl mı?

Sakık anlatıyor: ‘Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgede oyların yüzde 55’ini alan AK Parti’nin kapatılması durumunda, yerini hangi siyasi parti dolduracak? CHP parti tabelası bile olamaz. MHP de... AK Parti’nin yerine kurulacak parti de... Bu durumda AK Parti’den geriye kalan boşluğu doldurabilecek iki örgüt var; Biri DTP diğeri Hizbullah... Şu anda 50’yi aşkın belediye sahip DTP, bu sayıyı 200’e çıkarabilir. Böylece PKK direkt olarak 200 belediyeyi yönetecek konuma gelme imkanı bulacaktır.’

Böyle bir gelişmenin ne gibi siyasi yansımaları olabilir?

Devam ediyor Sakık; ‘Bu güçle DTP’nin oyları yüzde 10’u geçer. 100’e yakın milletvekilini meclise gönderir... PKK’nın 5-6 bin olan militan sayısı 40-50 bine çıkar... Irak’ta KDP ile YNK nasıl bir rol oynuyorsa birkaç yıl sonra PKK ile DTP benzer bir rol oynar... Türkiye Kürtlerini denetleyen PKK, fiili kopuş sürecini tamamlar.’

Evet...

Sakık’ın aktüel olaylara ilişkin görüşleri özetle böyle. Sakık’a ‘eski terörist’ muamelesi yapıp tüm söylediklerine küfürle karşılık verebiliriz. Veya ‘hain’ deyip farklı saikle de olsa aynı küfür kefesine koyabiliriz. ‘Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir’ diyerek ya da zihnimize hiç rezerv koymadan anlama çabası içinde olabiliriz.

önemli olan doğruya ulaşmak değil mi? Bir de bu pencereden söylenenleri sorgulamanın kime ne zararı var?

Ergenekon faslına gelince. Yerimiz kalmadı, çarşambaya kaldığımız yerden devam...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi