Ersoy Dede

Ersoy Dede

Gazetecinin arabası çekilir mi?

Gazetecinin arabası çekilir mi?

Basın kartı sahibi olan gazeteciler aynı zamanda araçlarına da, üzerinde isimleri yazılı pirinç bir levha asarlar. “Basın Plakası” ya da “Basın trafik kartı” dedikleri şey.. Ne işe yaradığını biliyor musunuz? Ben söyleyeyim. Hiçbir işe yaramaz. Emniyet ile Basın Yayın Genel Müdürlüğü arasında yapılmış bir protokol neticesinde söz konusu basın plakasını taşıyan araçlar hakkında; durma, duraklama, bekleme, kapalı yollardan geçme, uygun hallerde geçiş önceliği gibi birtakım imtiyazlar tanınsın istenmiş. Neticede habercinin, bir kamu görevi yaptığına inanılmış. Peki birtakım dernekler-vakıflar eliyle sokaktan araç toplayıp otoparklara taşıyan çekicilerdeki polisler, bu protokolden haberdar mı? Hatırlayın TV Net’in anchorman’i Veyis Ateş’in sıfır cip’ini çekiciye yüklerken düşürüp parçaladılar Mecidiyeköy’de. (Bu arada, o araç düştüğü için fark ettik. Fark etmediğimiz ve kötü davrandıkları arabaları saymıyorum) Camında Basın plakası olduğu halde, yükleyip götürmeye çalışırlarken düşürdüler fıstık gibi arabayı. Peki ama o araba neden oradaydı? Veyis belki de arabasını çektiği yerin 10 metre ötesinde bir bakanla röportaj yapıyordu. Olabilir mi? Olabilir de olmayabilir de.. Bunu arabayı çekmeye heveslenen arkadaş bilemez. O aracın üzerinde kendisi için bırakılmış olan notu dikkate almak zorundadır. O not da, basın plakasıdır. Şu anlama gelir basın plakası; “ben kamu görevi icabı buradayım, arabaya dokunmayın”. Bu notu gören polis arkadaşın ayrıca; “acaba görevde midir yoksa kızını mı gezmeye çıkarmıştır” diye ekstra beynini yormasına gerek olmasın diyedir o plaka.. Basın plakası meselesine hızla çözüm getirilmeli. İşe yaramayacaksa kaldıralım atalım. Bana uyar. Yok kaldırmayacaksak, en azından trafiği aksatmayacak durumlarda (protokolde yer aldığı gibi) bekleme yapılmasına izin verilmeli.. Çekici meselesiyle ilgili bir not daha. Arkadaş, aracı bulunduğu yerden kaldırıp otoparka götürürken harcadığınız yakıt ne kadar? O otoparkın araç sahibi gelinceye kadar (-ki genelde 15-20 dakikayı geçmez) kullanılmasının maliyeti-bedeli ne kadar ki? En fazla 1,5-2 TL’lik mazot yakıyorsunuz. Havaalanlarında bile en fazla otopark ücreti 10-15 TL... Peki bu aldığınız devasa “araç çekim ücreti” ve “otopark ücreti” de ne oluyor ki?.. Bu soygun değil de nedir?..

DURAKLAMA HAKKI


Şile’de ana cadde çok dar bir caddedir. Bilen bilir. İki araba yan yana ya zor geçer ya da geçemez. İnsanın böyle bir yolda arabasını kaldırım kenarına park etmesi için deli olması lazım. Ama öyle değil işte. Adamlar öylesine medeni bir yöntem geliştirmişler ki, insanın hayatını kolaylaştıran, siniri-stresi engelleyen ve işi olur kılan bir yöntem. O yol üzerinde, yarısı yoldan, yarısı kaldırımdan alınmış üç-dört arabalık duraklama cepleri yapmışlar. Kamuda işi olan adam, faturasını ödemek isteyen, çocuğunu okula bırakan, nöbetçi eczaneden ilaç alan, atm’den para çeken adam, arabasını gayet rahat duraklama ceplerine koyup işini halledebiliyor. 10 (ya da 15 dakika sanıyorum) süresi var. İşini halletmek için yeter de artar bir zaman. Zaten İstanbul’da aracını çektikleri zaman da o değil mi? Her arabası çekilen “5 dakika ayrıldım aracın başından çekmişler” demiyor mu? Demek ki, Şile çözmüş meseleyi, İstanbul hâlâ akıntıya kürek çekiyor. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi