Mehmet Emin Genç

Mehmet Emin Genç

Hacca hazırlık ve oradaki haller - 2

Hacca hazırlık ve oradaki haller - 2

Geçen hafta Mekke’ye varana kadar karşılaşacağımız sahnelerle ilgili olarak yazdıklarımıza bu haftada kaldığımız yerden başlayarak devam etmekte fayda var. Nitekim şu günlerde herkes Mekke’de, ibadetlerin kalbi olan Kâbe’de bulunuyor.

Yeryüzünde Allahın merkez evi olan, ibadetlerin kalbini oluşturan bu kutlu mekân harıl harıl tavaf ediliyor ve taşına, toprağına ve örtüsüne dokunan pişmanlık içindeki insanlarla kaynıyor, coşuyor.

Buradan da Tevriye günü Arafata doğru yolculuk başlayacak, Arefe günü orada sembolik olarak mahşer kurulacak, mizan oluşturulacak, dolayısıyla günahlara tevbe edilip hafiflenecek ve Şeytanla mücadele başlayacak.

Mekke’ye varış, Hacı adayları telbiye ve tekbir sesleriyle Mekke’ye girdiler. Mekke’ye varır varmaz gerekli hazırlıklar yapıldı. Ve büyük bir heyecanla Haremi Şerife gidildi. Harem-i Şerifin herhangi bir kapısından girilebildiği halde onlar, hacer-ül esvedin karşısına gelen Babüs Selam isimli kapıdan içeriye girdi ve Kâbe yi tam karşılarında gördüler.

Burası onlar için özlemini çektikleri yerdir aslında. Varmak isteyip de varamadıkları, uğrunda çeşitli zorluklara katlandıkları, orada olabilmek için geride sevenlerini, sevdiklerini bıraktıkları kutsal mekân. İşte böyle bir ruh haliyle o kutsal mekânı karşılarında gördüklerinde, kapıldıkları duygu seli içinde ettikleri tüm dualar kabul olur.

Kâbe’de yapılan ilk tavaf, İlk tavaf ki buna kudüm tavafı da denilir. Nafiledir. Yani haccın farzı olan tavafı değildir. Ancak insanın duygularının en çok yoğunlaştığı, kalbinin incelip gözlerinden yaşların süzülmeye başladığı andır. Hatta birçok insanın orada olduğuna hala inanamadığı bir an.

Şimdiye kadar yalnızca resimlerde, filmlerde belki de rüyalarında gördüğü Kâbe-i Muazzama tüm haşmeti, heybeti ve bir o kadar da sıcaklığıyla karşısında durmaktadır. Birkaç adım sonra ona dokunabilecek, ona dokunarak Rabbine kendisini, çevresini ve tüm insanları anlatacaktır.

Kendisi ve kendisi gibi inanan ve kendisinin böyle muazzam bir göreve gelebilmesinde az ya da çok emeği geçen herkes adına Rabbinden sayısız özürler dileyecek, onlar adına yardım isteyecek ve hücrelerine kadar feyiz ve bereket almağa çalışacaktır.

Peygamberimiz (as) Bir insanın Kâbe’yi gördüğü anda yapacağı duanın mutlaka kabul edileceğini birçok hadis kaynaklarında gelen rivayetlerle bildirmiştir. Aynen misafirin, mazlumun, hastanın ettiği duaların kabul olacağını bildirdiği gibi...

İşte o anda yapılan duayı kabule layık hale getiren şey de insanın yaşadığı, yukarıda sözünü ettiğimiz duygu yoğunluğu ve bu yoğunluğun verdiği samimiyetten başka bir şey değildir.

Arafat vakfesi, Arafat hedefe ulaşmak için bilgilenme yeridir ve insanların olgunlaşma sürecinde birinci basamağı teşkil eder. İnsanın o hedefe ulaşırken elinde nelerin olup olmadığını kontrol etmesi, eksiklerini tamamlamasıdır.

İnsanlarda bu süreç içerisinde herhangi bir değişim beklenemez ve beklenmemelidir de.

Arafat’ta en uzun durma süresi öğle vaktinden güneşin batmasına kadar olan zaman dilimidir. Bu süre zarfında insan olabildiğince ve alabildiğince bilgiyle donanmalıdır.

Burada insanlar kendilerine hayatın pratiğini yaparken lazım olacak bilgileri edinirler. Bilgi insana hayatı boyunca şüphesiz en çok lazım olacak şeydir. Hele günümüzde... Bilginin bildiğimiz bütün değerli madenlerin ve kâğıtların yerini aldığı bir dönemde...

Müzdelife, İkinci durak müzdelife yani şuurlanma yeridir ve insanların olgunlaşma sürecinin ikinci ayağıdır. Bu yüzden müzdelife’de kalma süresi Arafat’ta kalma süresinin iki katıdır. Burada oturulur, kalkılır, yatılır, uyunur, uyanılır ama düşünülür.

O insan niye oradadır? Gideceği yer bellidir ama oraya ulaşmak için elinde ne vardır? Başını ellerinin arasına alır ve Arafat’ta bilip öğrendiklerini aklının ince süzgecinden geçirir. Onları hazmeder, karakterini oluşturur, kendisini, istediklerini ve elindekileri gözden geçirir.

Ve hedefe giden yoldaki ilk engel şeytan, Her insan ya da toplum daha iyi olma adına ulaşmaya çalıştığı hedefe doğru adım attığında ilk olarak karşısına çıkacak olan engel şeytan yani dış düşmandır. Müzdelifede şeytana karşı nasıl bir tavır alınacağının planını yapan insan, bu düşmana karşı kullanacağı teçhizatını da hazırlamıştı.

İlk hedef büyük şeytan, yani önümüzde hedefe ulaşmaya engel gözüken en büyük sorundur.

Büyük şeytana yedi tane taş atılır. Kâbe’nin çevresinde yapılan tavaf gibi yedi sayısı burada da sonsuzluğu temsil eder. Yani en büyük problemi ortadan kaldırıncaya kadar uğraşmak gerekmektedir.

Şeytan taşlamanın bir tatbikat ve orada şeytan taşlama yerine dikilen taşın da bir simge olduğunu anlayamayan bazı Müslümanlar, sanki karşılarında fiilen şeytan duruyor gibi, ellerine geçirdikleri şemsiye, terlik, şişe vb. her bir maddeyi sövgüler yağdırarak bu taş yığınına fırlatmaktadırlar.

Bu durumu seyreden şeytan ise muhtemelen Müslümanların bu ne yaptığını bilmez hallerine gülmektedir.

Kurban kesmek, Toplumumuzda bugüne kadar kurban kesmek (vermek), bizi hedefimizden saptırmaya çalışan her şeyden ve herkesten vazgeçmek olarak anlaşılmıştı. Bu anlayış her ne kadar doğru ise de kurban vermenin manası sadece sevilen şeylerden vazgeçmekle sınırlı değildir.

Kurban vermenin bir anlamı da hedefe ulaşmak, yaklaşmak için elimizde olan her türlü imkânın köprü olarak kullanılmasıdır. Sonuç olarak şu anda elimizde bulunan tüm imkânların asıl sahibi olmadığımızı idrak etmemizi öğretmektir. Tasarrufumuz altında olan her şeyin asıl sahibi Allah’tır.

Böyle bir şeyi anlayan insan kaybettiği ve kurban ettiği şeylerin herhangi bir şekilde boşa gittiğini düşünmez ve üzülüp arkasından ağlamaz. Velev ki kurbanını kesmekle görevlendirdiği kasap kurbanı yanlış keserek mundar etmiş olsa bile.

Hicazdakilere kabul edilmiş bir Hacc ve devamında mazbut bir hayat, burada bulunan kardeşlerimize de bayram gibi bayram, kurban gibi kurban temennisiyle Allaha emanet olunuz… Sağlıcakla kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Emin Genç Arşivi