Mehmet Emin Genç

Mehmet Emin Genç

Suud Büyükelçiliğine açık mektup

Suud Büyükelçiliğine açık mektup

Kâinatın merkezi ve secdeye varanların kıblesi olan Kâbe-i muazzama ve dolayısıyla Mekke-i mükerreme, gözümüzün ve gönlümüzün sultanı Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in Ravza-i mutahharası, dolayısıyla Medine-i münevvere hepimizin kalbinde istisnai yerlere sahiptir. İnsanlığın kıyam yeri olduğu bizzat Rabbimizin ifadesiyle belirtilen Kâbe, her Müslüman’ın kavuşmayı ve kucaklaşmayı hayal ettiği hasret mekânıdır. İbadetin ve taatin tadı oralarda daha bir derin ve manalı olmaktadır. Ama hac döneminde buralarda yaşanan bazı olumsuzluklar Hacıların bütün şevk ve heyecanını alıp götürmektedir. Bu konudaki tespitlerimi birkaç madde halinde sıralamak ve sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bunlardan birincisi; Emin belde olduğunu bildiğimiz bu mekânlar, artık emin olmaktan ne yazık ki çıkmış gibidir. Eminlik meselesi, sadece oralarda ihrama girenleri ilgilendiren bir husus değil, aksine ihrama girmeyenleri, hatta oralarda ticari ve kamu hizmeti yapanları da kapsamalıdır. Oralar emin belde ise Hacılarla muhatap olan herkes “Emin Belde” vasfını ve hukukunu, ihramsız bile olsa unutmamalıdır. Haremde görevli asker ve polislerin Hacılara karşı dikkat çeken olumsuz ve kaba tavrı gözden kaçmamaktadır. Bu meselenin tek istisnası Fotoğraf ve video çekimlerine nihayet gösterilen müsamahadır. Yıllar önceki uygulamaların ne denli keyfi olduğunu, fotoğraf çekmenin haramlığını dile getiren resmi zevatın pervasızlığını unutmak mümkün değil.

Söz dinlemez, çokbilmiş, kendini beğenmiş, sanki her biri başımıza musallat olmuş birer müçtehit imam gibi işine gelmeyene haram yaftasını asıp, bizden de buna uymayı bekleyen haddini bilmezlerden yorulduk.

Bunlardan ikincisi; Mektep adı verilen ve Mekke ve Merdine şehir girişlerinde bulunan pasaport ve delil merkezleri. Buralar neredeyse birer işkence haneye dönüşmüş gibi. Görevlilerin keyfi uygulamaları, bir sorun olduğunda sorumlu kişinin bulunamaması, dolayısıyla her kesin topu başkasına attığı, çok güvendikleri sistemlerinin ise boşluklarının olması hacıları bıktırıyor. Medine’den Cidde havaalanına gitmek için geldiğimiz Mektepte, hem de bir hiç uğruna beş saat bekletilmemiz, meseleyi özetlemektedir. Hacı sabır deyip, topu taca atan, asabı bozulan hacıların çırpınışlarına, pişmiş kelle gibi sırıtan görevliler “Emin Belde” mefhumunu ve kendilerinin bu mefhuma ne kadar uyduklarını birbirlerine tekrar tekrar sormalıdırlar.

Hacıları bir mal veya eşya gibi şoförlere zimmetleyen çağdışı anlayışla bu işler ne kadar yürütülebilir. Kölelik zihniyetinden bir türlü kurtulamayan, hacıyı suçlu ve tehlikeli mahlûklarmış gibi gören anlayışı kaldırmamız ve kabullenmemiz asla mümkün değildir.

Bunlardan üçüncüsü; Hacc yani Arafat günü yaklaşırken Mekke’deki insan yoğunluğu artıyor bahanesi ile belediye otobüslerinin seferden kaldırılması sonucu oluşan bir ulaşım kaosu var. Belediye otobüsleri kaldırılınca ne yazık ki fırsatçı, gözü dönmüş, hacıları; yolunması gereken kazlar olarak görmeye başlayan taksici esnafı rezaletini bilgilerinize sunuyorum. Bunlara esnaf da denemez, çapulcu taifesi. Yol, tavaf, say ve izdiham yorgunu hacıların uzak otellere yürüyemeyeceğini bilen fırsat düşkünü taksiciler, yetkililerin göz yumması, iş bilmemesi ve çözüm üretememesi sonucu ellerine düşürdükleri çaresiz Hacıları aklın ve havsalanın almayacağı derecede fahiş fiyatlarla taşıma istekleri bardağı taşıran son damla oluyor adeta. Normal zamanlarda kişi başına 3, bilemedin 5 riyale yolcu taşıdıklarını unutur gibi, bu zaman aralığı olan bir haftalık yoğun ve yorucu dönemde parsayı toplamanın yarışına giriyorlar.

Hacının çaresizliğini dikkate alarak bu dönemde Hareme giden veya gelen hacıdan kişi başı 50, 70, 100, 150, 200 hatta 250 riyale kadar isteyen insaf ve vicdan yoksunu, fırsat düşkünü, utanmadan hacılardan on, elli hatta yüz kat daha fazla para talep eden budalalar güruhunu dikkatinize sunuyorum. Peki, onlara Hacıları bir kaz gibi yolma fırsatı veren devlet yetkilileri bu arada neyle meşguller. Hiç mi bu günlerde Haremde namaza gelmiyor, taksiye binmiyorlar. Hareme olan uzaklıkları dikkate alarak, normal tarifenin de biraz üzerinde bir fiyat tarifesi oluşturup bunu basın yayın organları aracılığıyla ve afişler ile herkese duyurmak ve fahiş fiyat isteyen şoförü, şikâyet halinde cezalandırmak gibi basit bir formül akıllarına gelmiyor galiba. Dedim ya çok yoğunlar, çok…

Bunlardan dördüncüsü; Mekke ile Medine arasında doğru, düzgün, temiz, nezih, Dünyanın dört bir tarafından gelen insanların damak zevkini dikkate alan lokantaların ve Kafeteryaların bulunduğu dinlenme tesisleri ve her tür alış verişin yapılabileceği mağazaları bulunan merkezler yapılamaz mı. Kâbe’nin başından aşağıya ceberrut bir mahluk gibi duran ucube otel ve saat kulesini yapanlar, şehrin dışında da temiz mekanlar olmasının gerekliliğini düşünemiyorlar mı? Hamam böceklerinin gezdiği tuvaletlerde kaç kişi rahatlıkla hacetini görebiliyor, günlerdir temizlenmemiş lavabolarda abdest alabiliyordur. Toz toprak içindeki mescit halılarında huşu ile namazı düşünebiliyor musunuz? Buraları temiz tutacak elemanlar tahsis etmek, Pilav ve Tavuk dışında menüleri olan mekânlar yapıp işletmek çok mu zordur. Hani sizin geleneksel yiyecek ve içecekleriniz. Dedeleriniz ayaküstü abur cubur yiyor ve asitli içeceklerle mi sofrasını donatıyordu.

Malüm asitli içeceklerin batı emperyalizminin simgeleri olduğunu, sağlık açısından çok zararlı bulunduğunu hiç duymadınız mı? O güzelim süt ve ayranlarınızı veya bizim bilmediğimiz değişik doğal ve sağlıklı içeceklerinizi niye ellerinizde göremiyoruz. Batı hayranlığı ile biz nereye vardık ki, siz nereye varacağınızı düşünüyorsunuz.

Bunlardan beşincisi; Kefil uygulamasıdır. Ülkenizde bulunan bir işçiyi veya dükkân çalıştıran bir ticaret erbabını kefilin insaf ve istismarına bırakmak hangi din ve dünya ölçüleriyle açıklanabilir. Kefil Allahtan korkan biri ise, ne ala. Ya değilse, piskopatsa, şizofrense, dengesizse, yabancı düşmanıysa, insanlıktan nasip alamamış söz dinlemez bir mahlûksa, kefaleti altındaki kişiye zulmediyorsa bunu önleyebilecek hukuki düzenlemeleriniz varmıdır. Kefili değil, garibanı koruyabiliyor musunuz?

Daha fazla sizleri yormadan, eleştirilerimiz, hayra vesile olsun diye konuyu burada tamamlıyor, hepinizi Allaha emanet ediyorum… Esselamu aleyküm, ve rahmetullahi ve berekatühu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Emin Genç Arşivi