Dinamizm ve istikrarsızlık...

Dinamizm ve istikrarsızlık...

Türkiye'de gündemin bu kadar hızlı değişmesinin özel bir anlamının ve açıklamasının olması gerekir. İlk akla gelen toplumsal dinamizmin ve hareketliliğin çok yüksek olması ve yaşanan hızlı değişimin gündemi etkilemesi hususudur.

Toplumsal dinamizm açısından Türkiye'nin durumuna bakıldığında gerçekten de başka toplumlarda görmemizin çok zor olduğu bir hızlı değişim ve hareketlilik yaşadığımız söylenebilir. Bu yüksek dinamizmi gözlemek için konunun uzmanı olmak filan gerekmiyor. İlla olup bitenlerle ilgili sayıları masaya koymak, analizler yapmak, kıyaslamalarda bulunmak ve neticede yaşanan yüksek dinamizmi kanıtlamak çabasına girmeye hiç gerek yok. Mütecessis bir zihinle bu durumu belirlemek mümkün. Mesela herhangi bir şehrimizin ana meydanlardan birinde yapacağımız bir gözlem bu dinamizmi tespit etmemiz için yeterli olabilir. Bu durum sadece büyük metropoller için değil Anadolu'daki herhangi bir orta boy şehir için de geçerlidir.

Modern dönemdeki en önemli toplumsal değişimin şehirleşme olduğu söylenebilir. Köylerden ve kırsal yerleşim yerlerinden kalkarak şehir mekanlarına akan insanların son derece ciddi bir değişime yol açtıklarını biliyoruz. Bu mekan değişikliği sadece yaşadıkları yeri değiştiren insanların hayatlarında ve davranışlarında değil aynı zamanda hem ayrıldıkları yerde hem de yeni geldikleri yerlerde ciddi değişikliklere sebep oluyor. Şehirleşmeye yönelik göçlerin uzun bir zamana yayılması ve şehirlerin hazmedebileceği bir tempoda yürümesi büyük sorunların ortaya çıkmasını önlüyorsa da göçün normal boyutları aşıp şehirlerin kapasitelerini aşması halinde ciddi sıkıntılara, sorunlara ve hatta buhranlara sebep oluyor. Bütün bu süreçlerin yol açtığı dinamizm ve kaos, toplumsal gündemin hızla değişmesi, bir konu hazmedilmeden, doğru dürüst sonuçlandırılmadan bir başkasının gündemin başına yerleşmesine ciddi katkıda bulunuyor. Bu tür toplumlar için hız, aşırı değişim, istikrarsızlık ve süreksizlik önemli sorunlar olarak öne çıkıyor.

Gündemin normalin üzerinde bir hızla değişmesinin işaret ettiği ikinci önemli husus ise söz konusu toplum için ciddi bir istikrar noksanlığının varlığıdır. Aslında istikrar ile dinamizm arasında yakın bir ilişkinin olduğu da belirtilmelidir. Yüksek dinamizm neticede istikrarın yokluğuna işaret etmektedir. Bu bakımdan bütün mesele dinamizm ile istikrarın belli bir denge içerisinde sürdürülmesidir.

İstikrar toplumsal ve siyasal ilişkilerde, uygulamalarda ve yapıp etmelerde süreklilik boyutunun öne çıkmasına, nispeten değişimin yavaş olmasına ve geleceğe yönelik olarak tahmin edilebilir bir tablonun ortaya çıkmasına işaret etmektedir. Yarın ne olacağı belli değil, ne ile karşılaşacağımız tahmin edilemiyorsa burada ciddi bir istikrarsızlık sorunu var demektir. İstikrar toplumsal ilişkilerde yarın neyin olacağını tahmin etmeyi, davranış kalıplarında sürekliliği, mevcut uygulamaların daha yavaş değişmesini çağrıştırır. Bu durumda da gündemdeki konuların ikide bir değişmesi söz konusu olmaz. Mesela istikrarın varlığı durumunda 2007 yılında genel seçim yapmış bir toplumun bir daha genel seçimi 2011 yılında yapacağını tahmin etmek zor değildir. Dolayısıyla 2011 yılına kadar toplumun gündeminde genel seçim diye bir gündem konusu yer almayacaktır. Daha genel seçimden çıkalı birkaç ay geçmemişken ülkenin genel seçim konuşması, gündemde sürekli genel seçimin olması, istikrarsızlıktan başka neye işaret edebilir ki?!

İstikrar açısından en iyi örnek alanı yargı dünyası oluşturur. Yargının önüne gelen bir anlaşmazlıkta nasıl karar vereceği üç aşağı beş yukarı tahmin edilebilir. çünkü benzer davalarda daha önce nasıl karar verdiği bellidir ve yenisinde de benzer bir karar vereceği beklenir. Diğer yandan karar verme sürecinde yönlendirici rol oynayacak temel hukuk metinleri de ortada olduğundan belli bir hukuk bilgisi ve yönteme ilişkin müktesebatı olan herkes ne olacağını tahmin etmekte zorlanmaz. Bu sebeple hukuk/yargı dünyası istikrar ve süreklilik açısından en iyi örneği oluşturur. Ancak Anayasa Mahkemesinin son kararında olduğu gibi tamamen farklı bir karar çıkıyorsa bu ciddi bir kaos ve istikrarsızlık örneği olmalıdır.

Türkiye'de yargı dünyasının istikrar/süreklilik açısından ortaya koyduğu durum başlı başına ayrı bir değerlendirmeyi hak etmektedir. Toplumsal dinamizm ve istikrasızlık hali yargı camiasını da pençesine almış gözüküyor. Türkiye'de siyasetin öncelikli görevinin dinamizmin ve istikrarsızlığın yol açtığı bu kaosu dinginleştirmesi, istikrar ve sürekliliğe sahip bir sistem tesis etme yönünde çaba göstermesi olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi